Yürüyordum, yağmur şiddetle yağarken, insanlar evlerine sığınmak için koşarken, ben herkesin aksine yavaşça yürüyordum.Sırılsıklam olmam pek umrumda değildi. Pek değerli eşyamda yoktu. Evet bazı değer verdiğim şeylerde vardı ama yanımda değildi.
Kaldırımdan indim ve karşı kaldırıma yürümeye başladım. Bir araba çarpmaya ramak kala durdu. Kafamı kaldırıp şöfore baktım, sonra ise arka kapı açıldı ve takım elbiseli bir adam indi.Adam çok yakışıklıydı onun dışında çok da zengin duruyordu. Buna jilet gibi siyah takım elbisesinden ve arabasından gayet açık bir şekilde anlamıştım.
Ben ona bakarken, konuştu.
"Pardon, siz neden önümüze atlıyorsunuz acaba? Size çarpsaydık sizde bende zarar görecektim.Aklınız nerede beyefendi!"
Çok bağırmamıştı ama sert ve bir okadar yumuşak ses tonu çok fazla çekiciydi. İstemeden de olsa ağız alışkanlığından konuştum.
"Özür dilerim." Ses tonum en sona doğru kısılmıştı. Arabadan şöför indi ve oda konuştu.
"Adınız nedir? İyi görünmüyorsunuz? Patron onu hastaneye götürelim mı?" Diye sordu.
Karşımda benden çok daha uzun olan adamın yüzüne bakmadan şöför döndüm.
"Park Jimin adım bu-" sözümü bitirmeden koluma bir el uzandı ve tuttu."Sizinle bir yerden tanışıyor olabilir miyiz acaba?"
Kafamı olumsuz anlamda salladım. Tekrar konuştu. " Emin olmak istiyorum bu yüzden benimle gel. "
Cevap vermeden beni arabaya bindirdi. Bende cırladım ve konuşmaya başladım." Ne yaptığınızı zannediyorsunuz? Sizi şikayet ederim beni bırakın?!"
Şöför hemen ardımızdan bindi, arabanın kapılarını kilitledi ardından gaza basarak olduğumuz noktadan uzaklaştı.
Adamın eski yüzü yerine zorlandığını belli eden bir yüz ifade vardı. Bir kez daha konuşacakken adam bileğini tuttu ve kendine çekti. Bir anda kendimi adamın kucağında buldum.
"O sesini kes seni sarı civciv. Gittiğimiz yerde sana her şeyi açıklayacağım. Sana zarar vermeyeceğim ki verirsem görevimden olurum. Ayrıca dudaklarını kemirmeyi bırak."
Dudaklarımı kemirdiğimi bilmiyordum. O söylediğinde fark etmiştim. Ve hemen yaptığım şeyi kestim ve kucağından kaçtım. Arabanın diğer koltuğuna ondan ne kadar uzak olabileceksem uzaklaştım. Bacaklarımı kendime çektim. Arabasını kirletmek umrumda bile değildi o yüzden takmadım. Kafamı bacaklarıma yasladım ve gözlerimi kapattım.
Bir kaç saat sonra bir yerde durduk ve arabadan indik bir eve girip salonda beklemeye başladık en sonunda konuştum.
"Benden ne istiyorsunuz?"
"Senden bir şey istemiyorum. Sadece bana seni korumam emredildi."
" Lütfen en başından anlatırmısınız?"
"Ben Min Yoongi. Ben bir şirketin gizli ajanlardan biriyim. Ve üstlerim bana seni korumamı emretti."
"Ne zamana kadar devam edecek?"
"Bilmiyorum."
Kafamı anladım derecesinde sallayıp yerime sindim.
Bir kaç saat sonra bana bir oda verildi. Ev büyük olması ve çokça oda olması bana odaların küçük olacağını düşündürmüştü ama tam tersi oda kocamandı.
Bir kaç eşya dolaba bırakıldı. Sanıyorum ki o adamındı.
O kıyafetleri alıp duşa girdim. Üstümü giyindim ve kendimi yatağa attım.
Maçlarını kurutma gereksimi duymamıştım. Tam yorgani üstüme çekiyorken kapı çaldı ve gelebilirmişim diye soruldu. Sesi kapı yüzünden pek ayırt edememiştim. Uzandığım yerden ayağa kalktım ve gel dedim.
İçeriye o adam girdi. Vücudumu süzdü. Ve konuştu.
"Sana bakmaya gelmiştim." Gözleri şaçlarıma takıldı ve konuştu. "Otur şu yatağa, geleceğim." Dediğinde artık sinirlenmiştim. Sürekli emir veriyordu gereksiz şey.
İsyanımı içimde yaptım ve dediğini yapıp yatağa oturdum. Banyoya girdi ve şaç kurutma makinesi ile döndü.
Prize taktı, çalıştırdı önüme bacak arama yerleşti ve şaçlarımı kurutmaya başladı. Elleri şaçlarımda dolaşırken benim uykum geliyordu. Kafam kendi isteği dışında öne gitti. Kafamı karnına yaşlamıştım. Bu adam harbi kas yığınıydı. Kafamı yaşladıktan hemen sonra kıpırdama sesi duydum ama kafamı kaldıracak mecalim yoktu ki kaldırmadım da, şaçlarımı kendi elleriyle kuruttu ve fön makinesini kapattı.
Şaçlarımı okşamaya devam etti. Bende dayanamayıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.
( yazardannnnn)Adam, karnına sığınmış küçük bedeni kucağına aldı. Sarı çiçeğinden küçük bir mırıltı yükseldi, adam ona sarıldığında mırıltısı hemen kayboldu. Adam kapıyı açtı, kendi odasının yolunu tuttu. Sorna kendi odasının kapısını açtı ve yatağa adımladı. Küçük bedeni yatağa bıraktı. Ve yanına kıvrıldı. Sarı şaçları sevmeye başladı. Öptü ve oda kendimi uykuya bıraktı.
Umarım kitabı seversiniz.