Saat sekiz sularında alarmın kulak tırmalayıcı sesine söverek kalkıp yüzümü yıkadım. Görünüşüme çok dikkat etmediğimden saçlarıma dokunmadan aynada kendime baktım. Diğer ahmak insanlara nasıl göründüğümü önemsemesem de yakışıklı bir suratım vardı. Yeşile yakın ela gözlerim, kemersiz burnum ve keskin çene hatlarım vardı. Bu da beni sert biri gibi gösteriyordu, ki öyleydim.
Doğduğumdan beri hayatım pek iyi olmadığından sert bir kişiliğim ve aynı zamanda ciddi surat ifadem vardı. Bundan hiç şikayetçi olmasam da tek tük arkadaşlarım herkesin benden çekindiğiyle ilgili deyimlerde bulunuyorlardı. Pek umrumda değildi açıkcası.
Üzerime okul ünifoması giymeyi pek sevmediğimden siyah sweatahirtimi üzerime geçirip altıma da siyah bir pantolon geçirdiğimde hazırdım.
Merdivenleri ikişer üçer inip kahvaltı masasında oturan aile uzvlarıma baktım. Sessiz masada herkes bir an önce bir şeyler yiyip kalkmayı planlıyordu. Bizim ev böyleydi işte. Tabii ev denebilirse..
Hiç birine bakmadan ve tek kelime laf etmeden dış kapıyı açıp kendimi dışarı attım. Karnım aç olsa da onlarla aynı masada oturup aynı ekmeği yemek istemiyordum bu yüzden kantinde birşeyler atıştırmaya karar verip on dakikada okula vardım.
Okulun bahçesine girer girmez birkaç kızın gözü bana dönse de umursamadım ve köşede duran arkadaşlarımın yanına adımladım. Beni görür görmez gülümseyen Ada yüzünü tamamen bana çevirdi ve yanlarına vardığımda "Günaydın yakışıklı!" Dedi çoşkuyla.
Dudağımın bir kenarı yukarı doğru kıvrılırken kolumu omzuna attım ve kendime çekip saçını karıştırdım. O huysuzlanırken "Günaydın zilli." Dedim düz bir sesle.
Ardından bakışlarımı bizi izleyen Sarp'a çevirdim. Yüzünde küçük gülümsemeyle bizi izliyordu.
"Günaydın kardeşim." Dedi o da bakışlarını bana sabitlerken.
"Günaydın." Derken Ada'yı bırakıp sınıflarımıza doğru yürümeye başladık.
Sarp ve Ada benim hayatımın tek güzel yanıydı. Tabii ben hep bu ikisinin olacağını sanıyordum.
.......
Zil çalalı beş dakika olmuştu ve ben anca kantinde bir şeyler atıştırıp sınıfa varabilmiştim. Kapıyı çalmadan içeri girdiğimde dün gördüğüm tarih hocasının dersi olduğunu anlamıştım. Ben bir şey demeden yerime geçecekken "Bu iki oldu, serseri." Dedi alaylı bir ses tonuyla.
Arkamı dönüp sert bakışlarla yüzüne bakarken o ise elleri ceplerinde umursamazca bana yukarıdan bakıyordu. Tüm sınıfın bizi izlediğine emin olduğumdan daha da sinirlenirken "Sizi ilgilendirmez." Dedim sert bir tonda.
Hiç istifini bozmadan "Ders çıkışı öğretmenler odasına bekliyorum seni." Dedi ve arkasını dönüp dersi anlatamaya devam etti.
Sabır çekip en arka sırama gidip kafamı koluma yasladım ve bir daha uyanmamayı dileyerek uyudum.
Sınıfta olan kargaşayla uykulu gözlerimi etrafta gezdirdim. Herkes dışarıya çıkıyordu. Beynimde tehlike çanları çalarken hızlıca ayağ fırlayıp herkesin gittiği yöne baktım.
Yine okulun zorbaları birisini dövüyorlardı ama bu seferki kızdı sanırım. Kan beynime sıçrarken etraftakı herkesi iterek yanlarına varmaya çalıştım. Nefes nefese birini tutup yüzüne yumruk geçirirken diğeri üzerime doğru gelmeye başlamıştı. Derin bir nefes alıp hepsiyle uğraşırken bir anda kollarımdan çekilmiştim. Arkamı dönüp beni kimin tuttuğunu anlamak istesem de tutuşu o kadar sıkıydı ki dönmeyi bırak haraket bile edemiyordum.
Birazdan müdürün kalın sesi duyulmuş, herkes sınıflarına doğru koşmuştu. Bir tek ben, beni tutan kişi, okulun meşhur üç zorbası ve ağlamaktan gözleri şişmiş kız kalmıştı.
Herkes toparlanıp müdürün önüne dizilirken kollarımın serbest kalmasıyla arkamı dönüp beni tutan kişiye baktım. Bu hoca heryerden çıkacak mıydı böyle!?
"Herkes odama!" Diye bağırdığında sesi boş koridorda yankılanmıştı.
Yüzümü buruşturup oflarken tarih hocasının "Müdür bey, bu serseriyle konuşmam gereken şeyler var da, izninizle onu ben alsam olur mu?" Dedi saygılı bir tonda.
"Tabii Ayaz hocam, kusura bakmayın sizi de yorduk ilk gününüzden." Dedi müdür mahçup bir sesle.
Daha ne gördü ki yarram. Daha çok şey görecek o.
Adının Ayaz olduğunu hemen şimdi öğrendiğim hoca kolumu tutup beni öğretmenler odasına götürürken kolumu sertçe ondan çektim ve "Kendim yürüyebiliyorum, hocam." Dedim bastırarak.
Yüzü gülümseyecek gibi olsa da hemen yüz ifadesini toplayıp kapıyı açtı ve geçmem için bana izin verdi.
Ben ayakta dikilirken o gidip sandalyelerin birine oturdu ve yüzüme bakmaya başladı.
"Senin sorunun ne, serseri?" Dedi bakışları hala yüzümdeyken.
"Benim bir adım var. Serseri diyip durma bana." Dedim sinirle. Takma adlardan nefret ederdim.
"O zaman bana ismini söyle." Ona karşı kullandığım saygısız hitaba aldırmadan ismimi sorması garip gelmişti. Yine de aldırmadan
"Kayhan." Dedim ellerimi siyah pantolonumun ceplerine koyarken.
"Güzel isimmiş, anlamı ne?" İlgili bakışları gözlerimdeyken "Ne bileyim ben." Dedim huysuzca.
Konuşması neyse bitse de gitsem diye saniye sayarken benimle taşak geçiyordu herhalde bu adam.
Başını eğip gülümsemesini saklamaya çalışsa da görmüştüm bir kere. Beni sinirlendirmek hoşuna gitmişti sanırım. Ama benim hiç hoşuma gitmemişti.
"Benimle dalga geçmeniz bittiyse gidebilir miyim ben?" Bıkkın çıkan sesimi duyduğunda başını kaldırıp yüzüme baktı.
Bir öğretmene göre fazla genç ve yakışıklıydı. Saçları ve gözleri simsiyahdı ve hafif kirli sakalı ona başka bir hava katıyordu. Üzerine giydiği siyah gömleğin kollarını dirseklerine kadar katladığından kollarındaki damarlar belli oluyordu. Gömleğinin yakalarını yukarıdan açık bırakmıştı ve beyaz boynunda parlayan zincir kolye hafiften kendini belli ediyordu. Fazla incelediğimi fark edip bakışlarımı vücudundan çektim ve gece siyahı gözlerine baktım.
"Gidemezsin, serseri." Dedi ayağa kalkarken.
Anlamaz bakışlarım yüzündeyken "Okulda zorbalar mı var?" Diye sordu bir şeyleri tartar gibi.
Yavaşca kafamı salladıktan sonra "Çok var ama en populerleri az önce gördüğünüz üçlü. Kız, erkek demeden kimi kendilerinden zayıf görüyorlarsa zorbalık yapıyorlar." Kendimin bile şaşırdığım uzun açıklamadan sonra Ayaz hoca hafifce gülümsedi ve kafasını salladı yavaşca.
"Sen de onlara karşısın, öyle değil mi?"
"Tekim ama evet, onlar durana kadar ben de durmayacağım." Dedim kararlı ses tonumla. O kadar çok nefret ediyordum ki onlardan hapise gireceğimi bilmesem gözümü kırpmadan öldürürdüm onları.
"Artık tek değilsin." Beni sınıfa göndermeden önce dediği tek cümle buydu.
Selam, resmi olarak ilk bölümü çabuk yayınlamak istedim. Bu kitap için fazlasıyla heyecanlıyım. Umarım beğenirsiniz
Starlight iyi günler ve iyi okumalar diler.
Starlandınız ★