🕸️🕸️🕸️🕸️🕸️
"bu akşam et yiyoruz—?!" yoongi, dizüstü bilgisayarının ekranından başını kaldırdı, gözleri acıyordu. namjoon yoongi'ye bir zarf fırlatıp ardından kapıyı çarpmadan önce yüzünde kurnaz bir gülümsemeyle sırıtıyordu. zarf, bu sefer bir öncekinden daha ağırdı ve bu kez de ekşi ifadesinin ardından yüzünde bir gülümseme beliren kişi Yoongi'ydi. "— onu tren raylarına kadar takip etmenin doğru bir hamle olduğunu sana söylemiştim."
yoongi'nin fazla küçük olan yurt odasında paylaşılabilecek pek fazla alan yoktu, bu yüzden namjoon, yoongi'nin fazla küçük olan yatağının kenarına kendini zar zor sığdırıyor, ayak parmaklarının ucunu yoongi'nin omzuna batırıyordu. "kendine çok da güvenme, hyung." sözleri döküldü namjoon'un dudaklarından. yoongi namjoon'un bir sonraki cümlesinin ne olacağını tahmin ederek bu yorumuna gözlerini devirdi. "örümcek-adam senin hayatına değmez." oldu yoongi'nin duyduğu bir sonraki cümle. bu, yoongi'nin namjoon'dan aynı cümleyi duyduğu ilk sefer değildi. bu döngü yoongi iki yıl önce yeni tanıtılan süper kahramanın ilk fotoğrafını çektiğinden beri hayatlarında yer edinmişti. (yoongi o gün aceleyle pencereye koşmuş ve internet sitelerinin birçok manşetinde kendine yer edinmiş olan o fotoğrafı çekmişti. bu sayede aylarca et yiyebilmişlerdi.)
"paraya değer," dedi yoongi ve elindeki kağıt paralarla oyalanırken bilgisayarını yere bıraktı. elinde bu kez en azından bir ay boyunca iyi beslenmesini sağlayacak kadar para büyük bir miktar vardı. gazeteler, gittikçe normal bir insanın telefonuyla çekemeyeceği şeylerin resimlerine daha aç gözlü hale geliyordu — örneğin, örümcek-adamın karanlık tünellerin borularında sallanarak, ray işçilerini bir trenin altında acımasızca ezilmekten kurtarması gibi. bu öngörülebilir bir kaza idi ve yoongi'nin kendisinin de öldürülmekten kaçınması yedi buçuk gün sürdü. "— son zamanlarda haberlere baktın mı?"
yoongi interneti çoğunlukla örümcek-adam'ın da bir yerlerde aynısını yaptığını umarak gelecekteki olası kazaları aramak için kullansa da, bu onun için bir ticaret yöntemiydi. evrenden intikam alan diğerlerinden farklı olarak, seul'ün arkadaş canlısı semt kahramanının çoğunlukla yaptığı şey kaybolmuş sokak hayvanlarına ve myeongdong'daki yoğun caddeleri geçmeye çalışan yaşlı ahjummalara yardım etmekti. gözleri ekranına kilitlenmiş bir şekilde -muhtemelen yemek siparişi verme uygulamalarında gezinirken- "o köprünün haberlerini yapan web sitesi elimizdeki tek şey," dedi namjoon. "birilerinin eninde sonunda oradan düşeceğini umuyor olduğumuz için cehenneme gider miyiz?"
"muhtemelen" diye homurdandı yoongi.
"neyse ne," şu ana kadar sepete eklemiş olduğu yemeklerden bir tanesini mırıldandı namjoon. "—samgyeopsal?"
— saatler sonra yoongi, yatağını horlayan bir namjoon'a kaybetmişti. gece ortası gittikçe yaklaşıyordu, ama o yorgun değildi. sabah dersleri vardı ve tüm vücudu samgyeopsal kokuyordu, ama o boynunda kamerası, uyanabilmek için uzuvlarını esnettikten sonra öylece evden ayrıldı. gece saatleri, örümcek-adam'ı fotoğraflara ilginç bir şekilde çizgi romandan fırlamış havası veren neon arka plana karşı, daha gündelik ve daha az tehditkar yakalamak için iyi bir zamandı. bir keresinde yoongi, öylesine örümcek-adam'ı izlemek için tam bir saatini onun binalar arasında oradan oraya zıplamasını izlemekle geçirmişti. psikoloji öğrencisi namjoon bu durumu aşk olarak adlandırıyordu, fotoğrafçılık öğrencisi yoongi ise bu sadece bir alışkanlık diyerek karşı çıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seven inches from the midday sun | yoonkook
Hayran Kurgu[minific] "ben bu semtin arkadaş canlısı örümcek-adam'ıyım. yardım etmek görevim, ahjussi." spiderman!jungkook • THIS IS A TRANSLATION. The original story belongs to user bellamees on Archive of Our Own. Bu hikaye bana ait olmayıp sadece bir çevir...