CAMELLİA

11 10 20
                                    

PART 6: CAMELLIA

PLAYLIST: ADELE- SOMEONE LIKE YOU

Koyu kahverengi gözleri gözlerimin önünden  belirirken, hiçbirinin bu kızın gözleri kadar koyu bir kahveye sahip olmadığını görüyordum. Gözleri kahve kadar sıcak ve samimi, çikolata kadar mutluluk vericiydi. Öylesine yoğun bir enerjiyle bana bakıyordu ki, bu kızın iyi mi yoksa kötü mü olduğuna karar veremiyordum. İnsanları kolayca okuyabilir, kişilik analizini anında liste olarak sıralayabilirdim. Daisy'de gördüğüm ise, saf bir iyilikti. Masum bir kıza benziyordu.

"Merhaba ben M... " diye başlayan cümlemi Raven rahat bir tavırla bozdu.

"Daisy, Camellia'yla tanıştırayım seni." dedi Raven, kıza gülümserken.

"Tanıştığıma memnun oldum, Camellia. " dedi Daisy sevecen bir ses tonuyla.

Daisy'nin bana doğru uzattığı elini sıkarken, yapma bir ifadeyle gülümseyerek cevap vermekle yetinmiştim. Kızın az önce Raven'ın boynuna dokunan ellerinden bir an önce kurtulmak istesemde, elimi bırakmıyordu.

"Affedersin. " dedim kaşlarımı çatarak elimi çekmeye çalışırken.

Kızın yüzündeki ifade ciddi bir hal alırken, tuttuğu elime kaşlarını çatarak bakmaya başladı. Raven, bize doğru eğilip, kızın elini elimden çekti. Kızın gözleri bir an boşluğa takılsada, toparlandı. Elimi sıkıca tuttuğu yerde kan birikmiş, beyaz tenimin üzerine bir kırmızılık oturmuştu.

"Ne yapıyorsun?" diye sordum. Raven, gözlerini yummuş ve bir şeyler mırıldanıp duruyordu. Ne dediğini bilmiyordum ama Daisy'nin rengi giderek soluyordu. Kızın solan yüzüne şaşkınlıkla bakarken, Raven daha sert bir şekilde sanki tehdit eder gibi savurdu cümlelerini kızın yüzüne.

"Anlatırım, birazdan. " dedi söylediği şeyleri bitirdiğinde.

Dikkatlice Daisy'i izlediğimde, ten renginin canlı tonuna kavuştuğunu gördüm. Uzun kirpiklerini birkaç kere kırpıştırdı ve gözlerini kocaman açtı. Uykusundan yeni uyanan kedi yavrusuna benzer bir hali vardı. Koyu kahverengi gözlerini yeniden bana dikip, dikkatlice inceledi beni. Nemli beyaz saçlarıma, mavi gözlerime, porselen beyazı tenime tekrar tekrar baktı.

"Sen ne güzel şeysin! Yoksa bahsedilen Pamuk Prenses sen misin?" diye sordu, bir çocuğun neşesine eş bir şekilde. Pekâlâ... Beni Pamuk Prenses denen hiç sevmediğim masal kahramanına benzetmesi, bu yaşta biri için normal miydi? Pek öyle görünmüyordu.

"Hayır, Pamuk Prenses'le alakam yok." dedim, ona yandan bakışlar atıp gülümseyerek.

"Ne! " diye bağırdığında olduğum yerde sıçramış, geriye doğru adım atarken Raven'a çarpmıştım. Omzumun üzerinden ona bir bakış attığımda, bana düz bir bakış attı. "Sen ciddi misin? " diye bağırmaya devam eden Daisy'e tuhaf bakışlar atarken, bu anı yaşadığıdıma inanamıyordum.

"Daisy, ders saatin yakındır bebeğim. Dersine geç kalmadan git istersen. " dedi Raven, düz bir sesle.

"Evet, evet evet. " dedi şaşkınlıkla. "Haklısın başlamış olmalı, gitmeliyim. Gitmeliyim, ah gitme-liyiim. " diye devam etti heyecanla. Koyu kahverengi gözleri bana döndü ve o kadar hızlı bir şekilde bana yaklaşıp yanağımdan öptü ki, şok geçirmiştim.

"Saçlarını çok sevdim beyaz kız. Çok güzel, çok güzel. Saçların çok güzel. " diye şakıdı şen bir kahkaha eşliğinde. Ardından cevap vermemi beklemeden, saçlarıma bir öpücük kondurdu ve arkasını dönerek hoplaya zıplaya koşmaya başladı.

"Bu neydi şimdi? " dedim kızın arkasından şaşkın şaşkın bakarken. Parmaklarımı kızın öptüğü yanağımda dolandırıp, Raven'in dudaklarına değmiş olan dudakları sildim. Yanağımı bir nevi Raven'da öpmüştü. Tanrı'm bu çok iğrenç ve iç gıdıklayıcı bir durumdu.

Alevlerin Efendisi +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin