İsyerine ulaştığımda, öfkemden sıyrılmıştım.
Yoğun geçecek bir günü tanımadığım biriyle heba edemezdim sonuçta.Masama yerleşip pc mi açtım. Bu gün yapacaklarına kısa bir göz attıktan sonra, mutfağa yöneldim. Bir bardak çay doldurup masama geri döndüğümde, kahvaltı yapmaya hazırdım.
Yapilacak gelir, gider kayıtları envanter dosyaları vs derken akşam olmuş büyük bir bıkkınlıkla ofisten ayrılmıştım.
Çok yoğun bir haftaydı evden işe işten eve geçen günlerin ardından hafta sonu nihayet gelmişti.
Bütün bir günü yatakta pinekleyerek geçirmeyi planlasamda, bu benim kişiliğime ters bir durumdu. İlla kalkıp birşeylere bulaşmam gerekiyordu. Ahh canım annem gitmeseydi ya bu yaz memlekete. Şimdi kahvaltı hazır olmuştu çoktan.
Yataktan sarkıp önce banyoya ilerledim. Kısa bir duşun ardından Fatih i uyandırmak için odasına gittiğimde çoktan gitmişti. Hain köstebek! Anlaşılan kahvaltıda yalnızdım. Ocağa çay suyunu koyup odama geçtim. Üzerime birşeyler geçirip, saçlarımın fazla sularını havluyla alıp tepemde bir ev topuzu yaptım.
Çayı derledim. Altini kapattıktan sonra fırına gidip gelebilirdim. Çıkarken üzerime portmantodan bulduğum swet i gelişi güzel geçirdim. Içinde neredeyse kaybolmuştum. Fatih in olduğu belliydi.
Ayağıma ayakkabılarımı geçirip merdivenleri adımlayarak evden çıktım. Sokağa çıktığımda etraf sakindi. Bende pek hızlı sayılmayan adımlarla yakın olan caddeye doğru yöneldim.
Haftasonu olduğundan kafe neredeyse doluydu. Ailecek oturan insanlar, bir kaç sevgili olduğu belli olan çiftler masaları doldurmuşlardı.
Üzerimdeki bol swet yarı ıslak saçlarım kimsenin umurunda değildi pek. Bence de olmasindi. Bugün hafta sonu ve rahat takılmak, biraz pineklemek istiyordum.
Kafenin kapısını açıp içeriye girdim. Kalabalık sayılacak masaları geçerek, tezgaha ulaştım. Sarışın orta yaşlı kadın yine tezgahın arkasında durmuş, müşterilerle ilgileniyordu.
Önümde olan bir kaç kişi vardı, sıraya geçip bekledim. O sırada kadın arkada imalathane olduğunu varsaydiğım yere doğru donup seslendi.
"Nisa.. Kızım tezgaha yardım edermisin?" Demesiyle arkadaki kapıdan, en fazla yirmibeşinde olan kumral bir kız çıktı. Yüzünde kocaman gülümsemesiyle tezgaha yönelirken, en az altı yedi aylık olan karnı çekti dikkatimi.
Üzerindeki kırmızı yazlık elbise onu çok şirin gösteriyordu. Koyu kahve gözleri hafif pembeleşmiş yanakları hamileliğin verdiği bir çekicilik vardı üzerinde.
"Ben yardımcı olayım." Deyip bana yöneldi.
"Bir baget ve bir küçük simit alacaktım." Ona gülümseyerek cevap verdim. Başını olumlu manada sallayıp imalathaneye doğru yönelmişti ki, kapıdan çıkan çam yarmasıyla ağzım şaşkınlıktan istemsiz açıldı.
Adının Nisa olduğunu öğrendiğim kıza yönelip bir kolunu omuzuna attı ve kendine çekmesiyle saçlarının arasına bir öpücük kondurdu.
"Kendini çok yorma güzelim. Ben tezgaha bakarım. Geçte kahvaltını yap." Deyip kızi bıraktı. Tezgaha doğru arşınlayıp tam önünde durdu.
"Buyrun."
"Bir baget ve simit istemistim" dedim düz bir sesle. Siparislarimi hazırlamak için kese kaģidına yönelirken,
'Yazık olmuş kızcağıza, bu çam yarmasıyla nasıl hayat geçer birde hamile kalmış. ' diye geçirdim aklımdan bu sırada başımı salladığımın farkında değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAZENDE
HumorÇenesinden tutup başını kendisine doğru çevirdi. Gözlerinin içine bakarak devam etti. "Bana hâlâ küsmüsün nazende ?" Sinirli bakışları devam etti genç kadının. Karakterinin tam zıttı bu yakıştırmayı hiç sevmiyordu. Ama o kara gözlü esmer inadına o...