Merhaba sevgili dostum. Benim ismim Mocha. Bu kitabı yazmamdaki en büyük sebep hakkımda ortaya atılan birbirinden ilginç hikayelere bir açıklık getirmektir. Ben geldiği yeri unutacak bir film yıldızı değilim. O yüzden sizlere her şeyi en baştan anlatacağım. Bunun için dört yıl öncesine gitmemiz gerekli. Hazır mısınız?
Annem çok güzel bir kediydi. İşin aslı cinsimden olup ihtişamlı olmayan kedi yoktur. Kolay hastalanmayız, soğuk iklime alışığız, sıcak kanlıyız, seveceniz, uzun tüylerimiz var. Tam bir orman kedisiyiz. Annem beyaz-gri tüylü ve mavi gözlü bir Sibirya kraliçesiydi. Karlı iklimlerde ormanda yaşardı. Ama babam bir ev kedisiymiş. Annemi ormanda köleler tuzak kurup yakalamışlar. İhtişamlı bir kedi olduğu için hapishanede çok kalmamış. Kölenin biri parayla onu almış. Aşırı hırçın ve güvensiz hissettiği için aylarca kendini sevdirmemiş. Babam hep uzaktan görmüş, kokusunu alabiliyormuş sadece. Annem gel zaman git zaman alışmış o eve. Yemekler hazır, suyu temiz haliyle pis kölesi kandırmış ve gözünü boyamış. Aylar sonra babamla aynı odaya koymuşlar. Babam anlatırken duymuştum, ilk gün iki canını kaybetmiş. Bilirsiniz dokuz canımız vardır bizim. Neyse, köle vücudunda oluşan çizikler yüzünden tetanos aşısı olmak zorunda kalmış. Annem ne kadar hırçın olsa da babam ondan vazgeçmemiş.Annem bir daha ormana dönemeyeceğini anlayınca eldeki tek seçenek olan babama teslim olmuş. Yiğidi öldür hakkını yeme demişler. Ben yerdim ama neyse. Babamda yakışıklı kahverengi-beyaz uzun tüylü bir Sibirya kedisiydi. Üçüncü ay sonunda kuduruk babam canım cicim ayları geçti deyip sıkıştırmaya başlamış annemi. Çiftleşme mevsimi gelince annem de doğası gereği karşı koymamış çok fazla. Altmış gün sonra ben ve diğer üç kardeşim dünyaya geldik.
Kardeşlerimden biri kar gibi beyazdı. Biri parlak kahverengiydi ağaçlar gibi ama azıcık karnında beyaz tüyleri vardı. Siyah-gri olan konusunda babam anneme trip atmıştı. Kapalı evde sözde aldatmış babamı. Bu erkekler hep böyle. Genlerinde var demek ki işte neyse... Ben ise bildiğiniz gibi başı, elleri ve ayakları, azıcık da kuyruğu kahverengi ama geneli uzun beyaz tüylü, mavi gözlü dişi bir kediyim. Kardeşlerimle iki-üç hafta boyunca beraberdik. Ne yalan söyleyeyim ben biraz aç gözlüydüm. Her fırsatta annemi emerdim. Babam en çok beni yalardı. Ne olduysa üçüncü haftanın sonunda oldu.
Önce beyaz ve kahverengi kardeşlerim gitti. Bir gün sonra da köle beni ailemden ayırdı. Son kardeşimin akıbetini hiç bilmiyorum. Beni bir kutuya koydu. Gazete parçaları vardı kutuda. "Anne, Annee!" diye bağırsam da gelmedi annem. Hep gelirdi. O gelmezse de babam gelirdi. Gelmediler. Karanlık kutunun içinde sallana sallana bir yere geldik. Emin değilim ama o kötü yolculukta bir can kaybetmiş olabilirim. Arabalara karşı ilk korkum o gün oluşmuştu. Sonra beni annemin anlattığı demirden hapishaneye koydular. Adına da kafes diyorlarmış. Köleme biraz kağıt verip beni o kafese koydular. Sonra o kağıdın para olduğunu öğrendim. Şimdilerde o paranın kaç mislini kazanıyorum bir bilseniz. Neyse yanımda başka kediler vardı ama kardeşlerim kadar güzel değillerdi. Kötü kokuyorlardı. Ben de bir gün sonra onlar gibi kokmaya başladım. Annemin sütünün yerini alacağını sandıkları bir şeyi ağzıma sıkıp durdular. O zamanlar anlamıyordum tabi bazı şeyleri. Arada bir köleler gelip parmaklarıyla dokunuyorlardı. Annemi, babamı ve kardeşlerimi bir daha göremeyeceğimi yavaş yavaş hissediyordum. Ağlamalarım azalmıştı. Yine de belki duyar diye anneme sesleniyordum. Umut işte bir yerden sonra babama da seslenmeye başladım.
Yeni arkadaşlarımla oyunlar oynamaya ve diğer hayvanlar hakkında hikayeler uydurma başladık. Hapishane yemekleri değişmeye başladı. Sanki köleler bizi büyütmeye çalışıyordu. İyi bakıyorlardı. Tüylerimiz uzuyor göz renklerimiz belirginleşiyordu. Başta benim gibi mavi olan gözleri değişmişti bir çoğunun ama benimki aynı kaldı. Bir gün bir köle parmağını uzatmaktansa eline almaya çalıştı beni. Annemim anlattığı hikaye geldi aklıma bende attım kesiği. Köle öyle bir bağırdı ki herkes korktu ve küçük bir sessizlik oluştu. Beni hemen geri bıraktı. O gün anladım eğer sen sana dokunmaya çalışana tepki göstermezsen sana dokunan çok olurmuş. Kan tadı almıştım o gün. Doğamda avlanmak vardı benim. İstemsiz arkadaşlarımı ısırırdım. Onlara rahat vermezdim. İstemeden kardeşlerimi unutmaya başladığımı fark ettim. Sonra babamı unutmaya başladım. Ama annemi hiç unutmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOCHA
Teen FictionMocha ilk kölesini yeni kaybetmiş yaralı bir Sibirya kedisidir. Kaderinde ruh hali kendine benzeyen bir köleyle karşılaşmak vardır. Kendi hayatı az aksiyonluymuş gibi kölesi Ege onu birçok maceraya sürükler. Ege ile karşılaşıncaya kadar beş canını k...