Hava kararmış, gri bulutlar dağın çevresini sarmıştı. Wundagore Dağındaki mabede iki adet silüet indi. Genç cadı önce arkasındaki kabartmaya, ardından yanındaki Ulu Büyücüye baktı. Evet, bazı şeylerden pişmandı. Kamar-Taj'da eline hiç olmadığı kadar kan bulamıştı ama bundan sonra vazgeçebilir miydi? Sonuna kadar gelmişti. Hayır, buradan sonra geri dönemezdi.
Genç cadı kendisi için tehdit oluşturmayacağından emin olmak için Ulu Büyücünüye devlerden birini görevlendirdi. Ama onun da merak ettiği şeyler vardı. Buradan canlı çıkamayacağına neredeyse emindi, o halde içinde tutmanın anlamı var mıydı?
"Neden America'yı evren açtırmaya zorlamak yerine gücünü almak istiyorsun?"
Kızıl Cadı, Ulu Büyücü ile göz göze geldi. "Ya hastalanırsalar? Çoklu evrende her hastalığın tedavisi var."
Bunun üzerine Wong daha fazla soru sormadı. Normal bir insana göre mantıklı değildi ama bir anneye göre son derece mantıklıydı. Wanda Maximoff adeta düşüncelerini okumuşcasına üstelemedi. Sunağın üzerine çıktı, bağdaş kurdu ve büyüsünü serbest bıraktı. Şimdi o kızı yakalamak için önünde hiçbir engel kalmamıştı.
<•>
İşte olmuştu. America Chavez, ailesine kavuşması için kullanacağı anahtar şu an elinin altındaydı. Sunağa büyü ile bağlanan genç kız ise çok korkuyordu. Lanet olası doktor, onu ne zaman kurtarmaya gelecekti?!
Wanda Maximoff ise kızın gücünü almak için hareket edemiyordu. Ona neler oluyordu? Yapması gereken basit bir büyüydü. Neden bunu yapamıyordu? Ailesini düşünmeye başladı. Rüyalarını, Westview'deki güzel anılarını düşündü. Çocuklarının kahkahaları hala kulağında çınlıyordu. Sonunda hareket edecek enerjiyi buldu ve sunağın başına geçti. Ellerini kaldırdı, kızıl büyü bedeninden dışarıya çıkmak istiyordu, kızıl büyü açgözlüydü; önünde yatan kızın gücünü de almak istiyordu.
Wanda kafasını iki yana salladı ve vicdanını susturmaya çalıştı. Ve büyüsüne izin verdi. Lakin elleri titriyordu. Bu America'nın gözünden kaçmamıştı.
America kendini sakinleştirmek için gözlerini kapattı. Çok ama çok korkuyordu. Bu esnada mabede doğru gelen siyah silüet dikkatini çekti. Sadece o değil, Kızıl Cadı da fark etmişti. America'nın başından ayrılıp mabedin uç kısmına ilerledi. Lanetli ruhlar adamın önünden çekilip, doktorun ölü bedeni de yere ayak basınca Wanda kalbinden damarlarına pompalanan öfkeyi hissetti.
"Dreamwalk demek? Seni iki yüzlü!" Adama doğru kızıl bir büyü gönderdi. Ölü doktor, bunu kolayca savuşturabilmişti. Lanetli ruhları genç cadının üzerine yolladı. Bu esnada hala sunakta bağlı olan America doktorun onu kurtarmasını bekliyordu.
Kızıl Cadının çevresini saran lanetli ruhlar ona bir katil olduğunu haykırıyordu. Wanda bu gerçeği zaten biliyordu ama böyle acımasızca suratına vurulması canını acıtmıştı.
O ruhlarla debelenirken Wong da onu koruma kalkanına hapsetmiş, çıkmasını engellemeye çalışıyordu. Ama boşunaydı. Yüce Kızıl Cadıyı kendisi dışında kimse durduramazdı.
"Hadi, Stephen! Kızın gücünü al. Tek yol bu!"
Stephen Strange, America'ya yandan bir bakış atıp Wong'u onayladı. Kızı hızlıca yere indirip yanına koştu.
America sunakta serbest kalınca doktora döndü.
"Gücümü almak için geldin, degil mi?"
"Hayır," Stephen başını olumsuzca salladı. "Kendine güvenmeni söylemeye geldim. Kendine ve gücüne güven, America. O cadıyı ancak bu şekilde yenebilirsin." Ardından göz kırptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
M.O.M | Manage Of Multiverse
FantastikWundagore Dağındaki mabette kimse ölmemişti. Oradan ayrılan iki yaralı ruh, birbirlerinin ruhundaki yaraları sarmaya adeta ant içmişti. Şimdi önlerindeki mutlu bir hayat vardı, kısa süreliğine. Yazılan ilk Mother Maximoff kurgusudur. Tüm hakları D...