Kimsin Sen?

26 17 0
                                    

Geçen hafta bölüm atamamıştım, ancak bu hafta tekrardan yeni bir bölüm atacağım. İyi okumalar!
Bu bölümün şarkısı: Blank Space (Taylor Swift)
--------------------------------------------------------------

Bu sefer kararlıydım, o ormana gidecek ve o hapishaneye inecektim! Orada esir olan perilerin hiçbirinin hiçbir suçu olmadığına neredeyse emindim. Periler kötülük bilmez ki! Sadece kendilerini savunabilirler ama hiçbiri masum bir insana bıçak sallamaz. Tamam benim dün yaptığım biraz buna girebilir ama sonuçta durduk yere değildi! Neyse konumuza dönelim. Onlar suçsuzlar ve ben bu yüzden onları kurtarmalıydım. Bu diyarda kimse boş yere yargılanmamalıydı. Bu hırsla üzerimi giyindim ve makyaj aynamın karşısına geçtim. Yine yeşil olan elbisem bu sefer rengârenk çiçeklerle doluydu. Masaya doğru yaklaştığımda bir şey fark ettim, bir not...
"Bir daha sakın o ormana gitme!"
Bu notu kim yazdıysa kendini çok önemli sanıyor olmalıydı. Ama değildi çünkü ben hiç tanımadığım hatta görmediğim bir yabancıya güvenecek kadar aptal değildim. Ve o ormana gidecektim, het ne olursa olsun. Notu elime aldım, yırttım ve çöpe attım. Hazırlığıma devam ettim çünkü tanımadığım bu kişi büyük ihtimalle beni yanıltmaya çalışıyordu. Önemsemedim. Yavaşça ayağıma koyu yeşil, taşlı çizmelerimi geçirdim. Sonra ise ağaç kovuğumdan çıkmak için kapıya yöneldim. Dışarı çıktım iki gün önce de yaptığım gibi. Gloria Ormanı'na girdim ve üzerine ok kazınmış ağacı görüp sola döndüm. Biraz daha ilerleyince bir diğer ağacı da gördüm ve yere eğildim. Kapının kulbunu aradım. Elimi çimenlerde gezdirdim ama yoktu. Biraz daha bakındım, sonra emin oldum. Orada bir ip ya da bir kulp yoktu! Hırsla ayağa kalktım.
"Nasıl olmaz ya!?"
kendi kendime biraz söylendikten sonra hemen sustum. Yoktu işte ve söylenerek bir şeyi değiştiremeyecektim. Ormanda biraz daha gezinmeye karar verdim...

2 saat sonra:

Yok! Hiçbir yerde yok! Yer yarıldı da içine girdi diyeceğim ama... zaten yerin dibindeydi bir şey diyemiyorum. Son ağacın dibine de baktıktan sonra ayağa kalktım, gerçek bir deli gibi kendimle konuşmaya baslamıştım artık. Bu yüzden daha da sinirleniyordum ve daha çok konuşuyordum. Bu döngüden çıkamamaya başlamıştım artık.
"Tamam ya! Pes! Gidiyorum!"
ayaklarımı yere vura vura ormandan çıktım.
"Zaten yerin dibindeydi, bir de cehennemin dibine doğru ilerledi herhalde tünel midir hapishane midir ne olduğu belirsiz yeraltı çukuru!"
Saçlarımı çekiştirdim ve bıraktım. Aynı şekilde hızlı ve sinirli adımlarla kovuğuma girdim. Makyaj aynamın karşısına geçmemle masaya bırakılan yeni notu fark etmem bir oldu. Kağıda yaklaştım.
"Sana o ormana gitmemeni söylemiştim! Neden gittin?"
Kağıdı elime aldım ve sinirla buruşturdum. Ancak masada bir not daha vardı.
"Olsun, ben yine de sana yardım edeceğim :))"
Bu sefer kağıdı elime alarak bağırdım:
"Nasıl!? O cehennem çukurunu nasıl bulabilirsin ki!?"
altından bir kağıt daha çıktı.
"Bugün benimle Gloria'nın girişinde buluş peri"
peri mi? Benim peri olduğumu nereden biliyor bu adını bile bilmediğim şahıs? Gerçi benim ormana gittiğimi de biliyordu... Demek ki izleniyordum, Ne kadar da güzel(!)
Bu kişinin kim olduğunu merak ediyor muyum?
Evet
Gitmek istiyor muyum?
Evet
O zaman neyi bekliyorsun Flora? Koş git hadi! İç sesime karşın yavaşça çıktım kovuktan. Yavaşça sola döndüm ve Gloria'nın girişine geldim. Ayakta biri duruyordu, arkası dönük. Yanına yaklaştım.
"Pardon?"
Bana döndü. İlk gözüme çarpan şey sivri dişleri ve kırmızı gözleri olmuştu. O bir vampirdi! Biraz daha detaylı inceleyince fark ettim, bu oydu! Dün yolumu kesen adamdı! Titreen sesimle konuşmaya çalıştım:
"Se-sen vampir misin?"
"Evet başka soru?"
"Soru moru yok bu sefer ormana değil evime gidiyorum"
"Hayır, gitmiyorsun"
"Nedenmiş?"
Eliyle dişlerini gösterdi. "Bunları görebiliyor musun?"
başımla onayladım.
"Bunlarla ne yapabildiğimi biliyor musun?"
başımla onayladım.
"Gidersen ne yapacağımı tahmin ediyor musun?"
başımla onayladım.
"Hâlâ gitmek istiyor musun?"
başımla onayladım ve hızla arkamı döndüm. Ancak koştu ve önüme geçti. Bu sefer konuyu değiştirdi.
"Peki bana cevap vereveksin küçük peri! Canına mı susadın? O ormana gitmemeliydin"
"Peki ben de şöyle cevap vereyim, canıma susamadığım için buradan gidiyorum!"
güldü.
"Seni ısıracağımı mı düşünüyorsun?"
"Ee, hani vampirsin ya"
"Evet, yani?"
"Batılı mısın yoksa?"
"Yoo son derece Doğuluyum"
"İşte o zaman ben kaçar!"
tekrar önüme geçip beni durdurdu.
"Seni neden ısırayım?"
"Hmm bir düşüneyim, güzel soru... Açıktığın için!"
"Senin kanını istesem bu işlemi çoktan gerçekleştirmiş olurdum, farkında mısın?"
"Ya benim önce güvenimi böyle kazanıp sonra acıktığında beni ısırırsan!"
"Fazla paranoyaksın..."
Oturdu, yanına oturdum.
Vampirlerin ülkesi Palith, ikiye ayrılıyordu, doğu ve batı olarak. Doğu taraftaki vampirlerin adı Casilla ve Batı taraftaki vampirlerin türünün adı ise Vetrilla idi. Vetrillalar daha çok hayvan kanı tercih ederlerdi ancak Casillalar; peri, trol, denizde olsalar da siren, denizkızı, kurtadam veya çok eskilerde yaşamış olan elflerin kanını içerlerdi. Tabii o zamanlar... yani yaklaşık milyon yıl önce falan. Çünkü elfler sebebi bilinmese de by dünyadan milyon yıl önce silindiler. Geriye de gecenin karanlığında kan emen vampirler, doğadaki varlıklara hükmeden periler, okyanustaki çocuklar deniz kızları, denizden çıkamayan korkunç sirenler, dolunayda dönüşmeye mahkum olmuş kurtadamlar ve troller kaldı. Beyaz saçlı, renkli gözlü olan sevimli ve zararsız elfler ise yok oldu.
Ben bu konuya nereden geldim ya?
Neyse, cevep verdim:
"Ben mi paranoyağım? Bunların hepsi olabilir!"
"Olamayacağını söyleyen kim? Sadece ben böyle bir vampir değilim. Hazır bu konuya gelmişken... Tanışalım mı? Ben Lorey Gibbs"
"Ben de Flora, Flora Lovett"
"Memnun oldum Flora"
Dedi vampir dişlerini gösterecek şekilde gülümseyerek.
"Memnun oldum"
Dedim ben de iddialı görünmeye çalışarak. Her zamanki gibi birden konuyu değiştirdi.
"Peki ya plan ne?"
Ne planı yaa? Kaşlarımı çattım ve soru sorarcasına ona baktım.
"Bana hiçbir planın olmadan o okları takip edip o çukura da sırf merak ettiğin için daldığını söylemeyeceksin değil mi küçük peri?"
Tüm tespitlerinin doğru olması üzetine gülümsedim ve başımı salladım.
"Aslında tam olarak böyle oldu."
bu sefer kaşlarını çatan oydu.
"Anlaşıldı, plani yapmak da benim görevim"
"Ne biliyorsun ki?"
Başını yerden kaldırdı.
"Ne?"
"Diyorum ki şu perilerin kaçırılma olayı hakkında ne biliyorsun diyorum"
"İuria'dalar ce görünüşe göre artık bu ormanda değiller"
Gözlerim açıldı ve bir hışımla atladım.
"Ben de diyorum bu böyle büyüklük taslıyor falan, bir şey biliyordur. Bilgi seviyemiz eşit!"
"Bu mu? Çok kırıldım peri. Ayrıca haklısın, bilgi seviyemiz eşit ama yine de ben bir sıfır öndeyim"
"Nedenmiş o?"
"Çünkü babam"
"Ne!?"
"Perileri kaçıran kişi, babam."
"Nasıl? Ne? Senin baban kim?"
"Orasını boşver küçük peri ama sanırım buradan işimize yarayacak bilgiler öğrenebilirim."
Başımı 'evet' anlamında salladım.
"O zaman şöyle yapalım peri, ben nerede olduklarını bulayım ve sen de oraya git."
Kaşlarımı çattım.
"Niye ben?"
Sırıttı.
"Çünkü onlar senin peri arkadaşların"
"Ama senin baban"
"Ama kurtarılacak kişi senin arkadaşların"
"Peki, tamam gittiğimi varsayarsak... Sana neden güveneyim? Belki yanlış yeri söyleyeceksin"
"Neden böyle bir şey yapayım?"
"Belki babana yardım ediyorsun ve beni de kaçırmak istiyorsunuz, sonuçta ben de bir periyim. Öyle değil mi?"
"Gerçekten fazla paranoyaksın peri, söylemiş miydim?"
"Söylemiştin ama ben hâlâ önlem alan bir insandan fazlası olmadığımı düşünüyorum"
"Her neyse, ben geldiğimde ağacına tam beş kez vuracağım, tamam mı?"
Kaşlarımı çattım, yine ve yine.
"Bir dakika, bir dakika... sen benim ağaçta yaşadığımı nereden biliyorsun?"
"Sen bayıldığında seni oraya 'hayaletler' götürmedi ben götürdüm peri. Azıcık aklını çalıştır ve hatırlarsan notları da ben yazdım."
Gözlerim açıldı bu sefer.
Ne yani, beni kovuğuma bir vampir mi götürdü?
Bu başından beri sinir olduğum kırmızı gözlü yaratık, benim hayatımı mı kurtardı?
Garip...
Beklemezdim.
"Ne? Beni evime sen mi götürdün?"
"Evet"
"Peki... o zaman nereden biliyordun?"
"Sağına soluna hiç bakmaz mısın sen? Seni takip ediyordum!"
Gerçekten de takip ediliyormuşum!
"Neden?"
"Çünkü kim kurduysa o tuzağı sana kurmuş, oklar senin evinin önünden başlıyordu. Fazlasıyla şüpheli, ben de bu şüpheli şahıs ne yapacak diye merak etmiştim, senin gibi."
Sustum, bunun bir cevabı yoktu, biri bana neden tuzak kurmuştu ki?
"Neyse peri... güneşin doğmasına üç saat falan kaldı, pelerinim yanımda değil ve önümde aşılması gereken tüneller var"
Burada güneş erken doğardı. Saat yaklaşık 04.00 gibi, severdi çünkü halk güneşi. Vampirler hariç tabii... onlar bu duruma maruz kalmamak için yer altında yaşarlardı.
"Görüşürüz o zaman peri"
"Mecburen görüşeceğiz vampir"
--------------------------------------------------------------
Merhabaaaa!!!
Bölüm nasıldı???
Şimdi, sorulara geçiyorumm:

Bu vampirin (Lorey'nin) babası sizce kim ve bu olayla ne ilgisi var?

Sizce bir sonraki bölümde nereye gitmeye karar verecekler?

Bu seferlik sorularım bu kadar. Hoşçakalınnn!!

(AI kesinlikle peri kanadı çizemiyor...)

)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kainatın Kehaneti 1(Doğanın Hükümdarları)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin