O sabah içimde tarif edilmez bir duygu vardı. Çünkü o güzel kadını görmek ve onunla konuşabilmek istiyordum. Hava henüz aydınlanmadan sessizce çıktım evden. Saat çok erken olduğu için Metin'in penceresine vurarak uyandırdım onu. Kapıyı açtı. Gözlerini ovuşturuyordu. "Hadi Metin hızlı olmalıyız."
"Merve, neden bu kadar acele ediyorsun, daha hava bile aydınlanmadı." Evet, bu sorunun cevabını ben bile bilmiyordum. İçimde beni ona doğru çeken bir şeyler vardı. Ya da belki onu dinleyerek acılarını bir nebze hafifletmek istiyordum. Metin tedirgindi. Hatta yolda giderken biraz da gergindi. "Metin, lütfen bu kadar önyargılı yaklaşma, onu dinledik. O iyi biri. Hem sadece küçük bir arkadaşlık. Emin ol bundan ikimizde zarar görmeyeceğiz."Evden merkeze kadar olan mesafeyi yürümemiz yaklasık 40-45 dakika sürüyordu. Şehir merkezine vardığımızda, hava yavaş yavaş aydınlanmaya başlamıştı. Çarşı esnafları kepenklerini yeni yeni açmış, günün yorgun geçecek olan mesaisine hazırlık yapıyorlardı. Simit ve çay alarak bir banka oturarak dinlendikten sonra elimizdeki su ve peçeteleri satmaya koyulduk.
Saat giderek ilerliyordu, ama ortalıkta henüz ona rastlayamamıştık.
"Onu göremeyeceğim, saat neredeyse 12 ye geliyor, bu saate kadar gelseydi gelirdi." diyerek hayıflandım Metin'e. "Merve üzülme lütfen, bu sadece bir rastlantıydı." "Ama dün bize, buraya her gün geldiğini söylemişti." deyip başımı yerden kaldırdım. Tam o sırada yolun karşısında elinde çiçeklerle beliriverdi.
"İşte! Geldi" dedim heyecanla. Elindeki çiçekler bile yanında sönük kalıyordu. Yolun bu tarafına doğru geçerek bize doğru yürüdü. Fakat bu defa, yanında küçük kızı yoktu.
"Merhaba, sizi göremeyince gelmeyeceksiniz diye düşündüm."
"Kızım biraz ateşlendi, bu nedenle biraz geç geldim," dedi.
"Peki, durumu nasıl?"
"Şimdi daha iyi,teşekkür ederim." Satışlarımızı bitirdikten sonra parkta buluşmak üzere sözleştik ve ayrıldık.
O gün sanki her zamankinden daha yavaş ilerliyordu. Nihayet vakit gelmişti. Tam söylediğimiz gibi Saat 4 de buluşma yerine geldik. Biz geldiğimizde Alperi çoktan elindeki çiçeklerin çoğunu bitirmiş ve banka oturmuş bizi bekliyordu.
"Epey satış yaptım, bugün çaylar benden,"dedi gülümseyerek.Bir süre oluşan sessizliğin arkasından sessizliği ilk bölen Alperi oldu. "Beni merak ediyorsunuz değil mi, bunu anlayabiliyorum," diyerek anlatmaya başladı.
"Sonsuz kum tepeleriyle çevrili, sıcak rüzgarların esintisindeki Türkmenistan toprakları. Bu bağımsızlık destanını mutlaka okumak, bilmek, anlamak ve anlatmak gerek.
1980 yılları... Sovyetler birliğinin dağılma sürecinin arefesiydi. Her anlamda kıstırılan ve bastırılan Türkmenistan halkının yüreğinde bir bağımsızlık filizlenmeye başladı. 1980 yıllarının sonuna gelindiğinde, sıkıntılı ekonomik dengesizlikler ve baskıcı siyasi atmosfer, insanların bağımsızlık haline doğru bir yolculuğa çıkmasına neden oldu. Doğru siyasi liderler ve bağımsızlık öncüleri, halkı bu yönde yürümeye teşvik etti. Nihayet 27 Ekim 1991 tarihinde, Türkmenistan kendi bağımsızlık beyannamesini ilan etti. Bu beyanname büyük emek-özveri-siyasi figurlerin karalı adımları ve halkın yüreğiyle bu sürece destek vermeleri sonucunda geldi. Bu süreçte Türkmenistan, resmi olarak bağımsızlık yoluna adım attı. Ülke artık kendi geleceğini tayin etme hakkına sahipti. Daha sonra Türkmenistan kendi kimliğini yeniden inşa etti. Sovyet döneminin izlerini silmeye ve yeni vizyon oluşturmaya başladı. İlk devlet başkanı Saparmurat Niyazo, bu dönemde ülkeyi yeniden şekillendirmeye yönelik büyük adımlar attı. Türkmenistan adına ekonomik,kültürel ve siyasi acılardan, yeni bir evrenin kapılarını araladı.Hatırladığım her şey daha dün gibi. Bu savaş bizler için hem bir son, hem de yeni bir başlangıçtı. Türkmenistan Bağımsızlık Savaşı, bize yaşadığımız topraklarda yeniden özgür ve yenilikçi bir hayat kazandırırken, eşlerimizi, yavrularımızı ve dostlarımızı, yani kalplerimizin bir parçasını da aldı götürdü. Önce eşimi, arkasından oğlumu bu savaşta ebedi yolculuğa uğurladım. Yani pek çoğumuz bu savaşta sevdiklerini kaybetti. Bağımsızlık Savaşı toplumumuzu dönüştürüp yeni bir sayfa açarken, geçmişimizi, yarınlarımızı, hayallerimizi, kalplerimizi paramparça etmişti. Onlar, asla geri gelmeyecek. Sessiz bir yolculuğa gömüldüler. Ve bizler, bu yaşadıklarımız her ne kadar acı olursa olsun bu zor süreçte asla ülkemizi ve ebediyete yolcu ettiğimiz sevdiklerimizi biran olsun desteklemekten vazgeçmedik. Onlar her zaman kalbimizde birer kahraman olarak yaşayacak."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAL 'Bir Hayalim Vardı,
AdventureBir sevgi siz de ne ifade eder? Bence sevgi, bir insanın kaderini ve kişiliğini şekillendiren tek gerçektir... Üvey bir babayla yaşamak zorunda kalan, ve bu süreçte anne sevgisini hiç göremeyen genç kızın hüzün dolu hayatı. Kitabı okurken, içinde...