Her hikayenin birde başka gözlerden görülen ardı vardır. Mistik bir maymun kralın kol gezdiği evrenimizde, henüz göremediğimiz köşelerinde, kuzeyin koruyucu Maymunu Spice'in de bir hikayesi vardı. Yeşim İmparatorundan gelen ricanın ardından Doğuya kısa süreliğine yerleşmek adına göç sırasındaydı. Spice'in eşi ise, soyu kayıp bilinmez asıllı bir maymun olan Monroe ise Doğu'nun bir köyünde iş üstündeydi.
Spice, beline bağlı duran, tanrıça Muwa'nın ona emanet ettiği ruh taşı ile göksel aleme vardığı sırada, başka olaylarda hüküm sürmekteydi. Göksel Aleme girişinden dakikalar sonra Yeşim İmparatoru karşısına çıkarılmış ve diz çökerek onu selamlamıştır. Göksel savaşçılardan biri olma teklifinin geliceğini bilen Spice, yol boyunca bu görüşe karşılık bir cevap düşünmüş ve en doğrusunun bağımsızlık olduğu fikrini Yeşim İmparatoruna sunmuştur. Fikri pek hoş karşılanmasada bir zorlama girişimi sevmediğinden içi rahatlayan Spice taht odasının kocaman kapısı tıklatılırken gergin bir şekilde ardına doğru bakmıştır. Elinde Hafıza Perşömeni ile taht odasına giren Wukong'u görmek ona da şok olmuştur. Neşeli bir şekilde ona dönerek yüzünde gülümseme oluşturan Spice Wu Kong'un yüzündeki tereddüt ve kararsız bakışlarla bir şeylerin yolunda gitmediğini anladığında kuyruğu dik bir pozisyon alıp gerginliğini belli etmiştir.
Spice: Wukong?
Wukong'un Spice'i es geçerek Yeşim İmparatoru karşısında eğildiğini görünce şüphesi daha da artmış ve sessizliğini korumuştur. Wukong elindeki Hafıza Perşömenini öne doğru uzatırken Yeşim İmparatoru onu başıyla onaylar. Sessiz bir söz gibi bir süre bakıştıktan sonra Spice araya girme kararı alır.
Spice: Doğu'nun Hafıza Perşömenine kapatılacak kadar büyük bir olay çıkarıcak kötüleri olduğunu bilmiyordum?
Wukong bu sözlerin ardından bir anda kendine gelir gibi ayağa kalkmaya çalışırken Perşömen elinden savrulur.
Wukong: Kötüler.. Onlar yeminli kardeşlerim.
Spice anlamaz bakışlarını Wukong'a doğrulturken savrulan perşömen ileride yere düşer. İçinden hızla akan mürekkep Wukong'un yeminli kardeşlerine dönüşür anında. Wukong geri adım atıp dehşetle bakar onlara. Spice olanlara bir anlam ararken Yeşim İmparatoru gülümsemekle yetinir. Karmaşık duyguların yoğunlaştığı taht odası bir anda kavgayla karmaşaya dönüşür.
☆࿐ཽ༵༆༒ 𝑂 𝑠ı𝑟𝑎𝑑𝑎༒༆࿐ཽ༵☆
~Monroe'nin gözünden.Ormanı hızlı ve çevik hareketlerle dallar üzerinde aşmaya çalışıyordum. Aklımı kurcalayan karmaşanın sebebi Camel Ridge'nin düşüşünü görmüş olmamdı. Kaldığım köyün yakınlarında duyduğum dedikodular ile oraya gitmiş ama herşey için geç kalmıştım. Hafıza perşömenini ise gördüğüm gibi tanımıştım. Wukong'un gözlerine bakamasamda karmaşasını burdan okumuş ve hemen gideceği yeri tahmin etmiştim. Şimdi ise yoldaydım. Spice orda ve savunmasızdı, Yeşim İmparatoru ondan alıcağı cevapları beğenmezse eğer onuda ortadan kaldırmak isteyebilirsin. Kendi özgürlüklerine düşkün ve sağlam duruşlu bir Kuzeyliyi de kendi altında Göksel Savaşçı yapamayacak olan İmparator onu kesinlikle ortadan kaldırmak isteyebilirsin. Ayrıca Spice'in yanında getirdiği ve Tanrıça Muwa'nın lütfu olan ruh taşı da tehlike altındaydı. Belli bir kadere hizmet etmesi için ona bakması gerekenler bizdik.
Uzun süreli koşturmacanın altından Göksel Aleme bir şekilde ulaşmış ve koşarak saraya gidiyordum. Önümü kesen muhafızlar bana düşmancıl gözlerle bakarken emir aldıklarını anlamıştım. Onları aşmak için Tırpanımı sırtımdan alarak savurup kendine güvenli bir çember oluşturdum. Çemberin içine girenler ise saldrılarıma maruz kalıyordu. Son barikata geldiğimde gölgelerden birine sığınarak sarayın içindeki taht odasına geçiş yaptım.
Spice: MONROE!
Karşılaştığım manzara pekte hoş değildi. Hafıza Perşömeni açık ve mürekkepler Spice'i sarmıştı. Mızrağı savrulmuş ve stünun orda duruyordu. Ruh taşı ise Spice'in öne uzattığı elleri arasındaydı ve mürekkep yaklaşmak üzereydi. Tek kelime etmeden onun yanına koşucaktım ki Monkey king önümü keserek beni geri savurdu. Yeşim İmparatoru ise ben kendimi toparlayamadan söze girdi.
Yeşim İmparatoru: Aykırı olanların cezalandırılması gerektiğini benden iyi biliyor olmalısın Spice. Kuzeyde de işler böyle yürümez mi zaten?
Spice mürekkep henüz onun başını sarmamışken bağırmaya çalışıyordu.
Spice: Bunu yapma hakkın bile yok!? Wukong'a ne yaptın bilmiyorum ama aynısını bana yapamazsın!
Yeşim İmparatoru: Bu yüzdende seni hapsediyorum ya.
Mürekkep Spice'i tamamen sarmışken Spice doğum taşını öne doğru atıp son kez bana baktı. Ardından mürekkebe çekilerek Hafıza Perşömeni mühürlendi.
Monroe: SPİCE!?
O anki öfke beni kontrol altına alırken tırpanın sopa kısmı ile Wukong'un sopasını iyice itip fırlamasına neden oldum ve hızla Yeşim İmparatoruna doğru koştum. Bu ucube güç tutkulusunu devirmemem için başka hiç bir sebebim kalmamıştı. Tam üzerine atılacakken çevreye olan duyarsızlığım nedeniyle Yeşim Prensi Nez-ha'nın saldırısını göremedim. Sertçe duvara çarpacakken gölgeler sayesinde ortadan kayboldum ve yeni klonlarla gölgelerden çıktım. Wukong klonlarımı tek tek alt ederken ben Nez-ha'ya tırpanım ile yaralar açıyordum. Üstün hızıma yetişmek onu zorluyor olsada asla geri adım atmıyordu. Sonuna kadar savaşmaya hazırdım, taa ki bir taşını kırılma sesini duyana kadar. Dehşet ile arkamı döndüğümde ruh taşının çatladığını gördüm. Kalıcı bir hasar olup olmadığını bilmiyorum. İkiye ayrılmamıştı ama sanki bebeğin çığlığını duyar gibiydim. Bu dikkatsizliğim yere serilmeme neden olurken bir ayağını sırtıma bastıran Wukong'un haraketi ile kısık bir sesle inlerken durumun iyiye gittiğini söyleyemezdim. Yeşim İmparatoru elinde yavaşça süzülen taşa şöyle bir bakıp ardından yumruğunu kapadı.. Taş bir gizemi ardında bırakıp kaybolurken içimde hissettiğim boşluk onun yok olduğunu haykırıyordu.
Monroe: Polyarnaya..
Ona bu ismi koyan Spice'in anısı ile gözlerim iyice dolarken kuzeyin kaderi olucak çocuğun yok oluşu da içimi parçalıyordu. Koruyamamıştım. Ailemden hiçkimseyi.. Yanlızlığımı önleyen iki canı yanlızlığa mahkum etmiştim. Öfke artık sadece boğazımı yakan bir duyguyken Yeşim İmparatoru kazancını kutlamadan önce son bir şey kalmış gibi bana doğru keskin gözlerle baktı ve dünya karanlığa gömüldü, yanlızlığım ve kayıplarımsa efsanelere dönüşüp hiçliğe karıştı.