Baltan, 1.75 boylarında, esmer siyah saçlı, siyah gözlü, kalın kaşları, 35 yaşlarında, hayata karşı fazlasıyla hırslı,insanlara karşı kaba,paradan başka hiçbir şeye inanmayan bir adam. Ne ailesiyle, nede arkadaşlarıyla neredeyse hiç görüşmüyordu. Zaten baltan, ailesini yıllar önce terk etmiş, başka bir şehre taşınmıştı. Baltan'ın ailesi işi olmuştu. Tüccar olduğu için sürekli seyahat etmesi gerekiyordu. Çünkü baltan İşinde en iyisi olmak için, önüne hedefler koymuştu. Bu hedeflere ulaşması için daha çok çalışması gerekiyordu. Tabi yoğun çalışma,yolculuk ve yorgunluk. Ancak baltan için bunlar çok önemli şeyler değildi. Yeni yıla, ya yolculuk yaparken yada çalışırken giriyordu. Zenginliği parayla ölçen herkes gibi oda durmadan çalışıyor, biriktiriyordu. Kaçırdığı tek şey, para biriktirirken insan kaybettiğiydi. İlkbahar'ın yeşili, yazın güneşi, sonbahar'ın ala renkleri bir bir akıp gitti. Ve böylece bir tren in kompartımanında yalnız geçirdiği bir yılbaşı arifesi daha. Halbuki küçükken çok daha güzeldi. Babası akşam iş dönüşü eve elleri dolu dolu gelirdi. Arkadaşlar, akrabalar, aile hep bir arada, güle eğlene ve yeni umutlarla girerlerdi yeni yıla. Ancak büyüdüğünde, bütün özel günler anlamını yitirmişti. Baltan'ın tek amacı vardı. Daha zengin, daha güçlü olmak. Oluyorduda. Zenginleştikçe daha kibirli oluyor, insanları aşağılayıp hor görüyordu. Zengin olmak için, hayatının belli zamanlarından ferakat etmek zorundaydı. Artık tek başına bir hayat sürdürmek zorundaydı. Çünkü para kazanırken insan kaybediyordu. Hırsı ve doyumsuzluğu onu iyice canavarlaştırmıştı. Aslında yalnız geçirdiği her gün baltan için zaten ölümdü. Ancak, bu zayıflığını kimse bilmemeliydi. Çünkü baltan zayıf olamazdı. Bunları düşündükçe, yalnızlığı bir kenara bırakıyordu. Raylardan hızla akıp giden trenin penceresinden dışarıyı izliyordu. Doğa o kadar kusursuzduki, üzerine attığı beyaz örtü bile onun kususuzluğunu gizleyemiyordu.
Bu düşünceler arasında göz kapakları ağırlaşmış ve uykuya dalmıştı. Gözünü açtığında bambaşka bir yerdedi. İki adım ötede yanan soba, kapının arkasına asılı elbiseler, yanı başında duran bir tüfek. Baltan yataktan kalktı yatağın hemen dibinde duran kahverengi terlikleri ayağına giydi. Karşısında duran küçük pencereye doğru yürüdü. Pencereden dışarı baktı. Her taraf karla kaplıydı. Kardan başka bir şey görünmüyordu. Baltan, bir an durdu ve bu yere nasıl geldiğini hatırlamaya çalıştı. Ancak hiçbir şey hatırlamıyordu. Etrafına iyice baktı. Geldiği bu yer küçük bir kulübeydi. Kapıda asılı duran kıyafetleri giydi. Kıyafetler çok eski ve yırtıktı. Baltan, asla yırtık kıyafet giymezdi. Ancak dışarı çıkması gerekiyordu. Dışarısı çok soğuktu ve giyecek başka bir şey yoktu. Baltan tahta kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Bir kaç metre yürüdü ve etrafına baktı. Gördüğü manzara karşısında ürperdi. Devasa ağaçları bile örten sonsuz beyazlık ve kulübe başka hiçbir şey yoktu. Baltan korkmuştu. Ne yapacağını bilemiyordu. Bağırmak istiyor, ancak sesi çıkmıyordu. Koşup kaçmak istiyor, nereye gideceğini bilemiyordu.
Baltan, tekrar hızla uyandığı kulübeye döndü. Derme çatma tezgâhın üzerinde duran siyah çaydanlığa kar doldurup, soba nın üzerine koydu. Eriyen kar suyu kaynamıştı. Baltan sıcak suyu bir tasın içine doldurup içmeye başladı. Öte yandan bu ıssız yere, derme çatma yapılmış bu kulübeye nasıl geldiğini hatırlamaya çalışıyordu. Ancak kendini ne kadar zorlasada oraya nasıl geldiğine dair tek bir şey bile hatırlamıyordu. En son hatırladığı şey bir tren de yolculuk yaptığıydı. Bir anda işi geldi aklına. Mutlaka gitmeliydi. Asla onu aksatamazdı. Ama artık imkânsızdı. Bir anda çok acıktığını hisetti.
Baltan, yatağının başucunda duran tüfeği aldı ve birşeyler avlamak umudu ile dışarı çıktı. O gün iyi bir av olmuştu. Baltan bir tavşan vurmuştu. Ömründe ilkkez silah tutan bir insan, o gün bir canlıyı vurmuştu. Ancak doğanın kanununda tek bir madde vardır. "Yaşamak için öldür." Bekide baltan bu şekilde düşünerek vicdan azabından kurtulmak istiyordu. Hava iyice kararmıştı. Baltan,kulübesine döndü. Avını temizleyip pişirdi. Baltan'ın kafasında hep aynı soru "ben buraya nasıl geldim?" Ancak bu sorunun cevabı yoktu. Baltan hep yalnızdı, ama bu kez gerçekten çok yalnızdı. Yatağına uzandı bir süre öylece tavana dalıp gitti. Aniden, büyük bir kükreme ile olduğu yerden sıçradı. Hemen tüfeğine sarıldı ve bir süre yatakta öylece bekledi. Dışarıdaki yaratık her ne ise bayağı büyük olmalıydı. Homurtular ve nefes sesleri bayağı ürkütücüydü. Bir süre sonra sesler kesildi. Baltan bir süre elinde tüfekle bekledi. Ancak daha fazla uykuya direnemedi, Ve uyudu. Gün ağarmıştı,baltan uyandı. Tüfeğini aldı ve hemen dışarı çıktı. Yaklaşık on metre kadar ilerledi. Baltan gördükleri karşında dehşete düşmüştü. Devasa ayak izleri gördü.O kadar büyüklerdiki baltan içinde uzanabiliyordu. Derinlikleri yaklaşık altmış cm kadardı. Baltan şanslıydı, çünkü bu yaratık her ne ise kulübeye yaklaşmamıştı. Ancak, yinede bu yaklaşmayacağı anlamına gelmiyordu. Baltan kulübenin etrafına bazı tuzaklar hazırladı. Sonrada kendisini birkaç gün idare edecek bir av aramaya çıktı. Geçtiği her yere kaybolmamak için işaretler bıraktı. Nihayet aradığı ava rastlamıştı. Tüfeği doğrulttu, Tam sıkacakken, kendisi ile avın arasına yaklaşık 3 metre boylarında, beyaz uzun tüyleri, uzun sivri dişleri ve ateş kadar kırmızı gözleriyle o yaratık duruyordu. Baltan bu devasa yaratık karşısında bir an donup kaldı. Korkudan titriyordu. Yaratık baltan'a bakıyordu. Yaratığın ağzında salyaları akıyordu. Baltan, yavaş ve sakin adımlarla geri çekildi. Ve bir anda geldiği yöne doğru hızla koşmaya başladı. Tabi yerde o kadar çok kar vardıki baltan düşe kalka koşuyordu. Kalbi o kadar hızlı çarpıyorduki baltan onu rahatlıkla duyabiliyordu. Bir an her şeyin bittiğini düşündü. Çünkü öylesine devasa bir yaratıktan kaçıp kurtulmak mümkün değildi. Yaratık baltan'ın hemen arkasındaydı. Kulübe görünüyordu. Baltan yaratığı bir an korkutmak için tüfeği doğrulttu ve bir el ateş etti. İşe yaramıştı. Çünkü yaratık bir bir an yön değiştirdi. Baltan kulübeye girdi ve camdan yaratığa baktı. Yaratık kulübeye on metre mesafede durdu ve baltan 'a baktı. Baltan ise yaratığın tuzağa düşmesini bekliyordu. Ancak yaratık daha fazla yaklaşmadı. Her gece yaratık baltan'ın kulübesinin etrafında dolaşıyordu. Baltan korkudan dışarı çıkamıyordu. Bu gidişle açlıktan ve yapayalnız ölecekti.
Baltan kulübenin penceresinden dışarı bakıp geçmişte yaptığı yanlışları düşünüyordu. Keşke diyordu. Yaşadıkları yaşayamadıkları için keşke diyordu. Baltan için belkide yolun sonuydu artık. Ailesini arkadaşlarını düşündü. Çocukken oyun oynadığı sokakları, babasının işten dönüşünü ve annesinin şefkatli bakışlarını. Baltan'ın gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Sonra bi anda çıkıp, yaratıkla savaşmaya karar verdi. Tüfekle bir kaç kez ateş etti. Yaratık,ağaçları sallayarak yeri titreterek baltan'a doğru koşuyordu. Baltan, tüfeği yaratığa doğrulttu ve ateş etmeye başladı. Yaratık her yara aldıkça öyle bir ses çıkarıyorduki,adeta yer gök inliyordu.
Yaratık, kulübenin ancak on metre yakınına gelebiliyordu. Sanki kulübe ile yaratık arasında görünmez bir duvar vardı. Yaratık sanki o duvardan içeri girecek bir kapı aracasına dönüp dolaşıyordu. Yaratık, bir süre gözden kayboldu. Baltan kontrol etmek için dışarı çıktı. Ancak gördükleri pek iç açıcı şeyler değildi. Yaratıklar çoğalmıştı. Ve kulübenin etrafını sarmışlardı. Artık baltan'ın dışarı çıkması imkânsızdı. Her halukârda ölecekti. Dışarı çıksa yaratıklara yem olacaktı,içeride kalsa açlıktan ölecekti. Baltan artık çaresizdi. Yapacak hiç bir şey kalmamıştı. Baltan tüfeğini aldı içine bir mermi koydu. Ve çenesinin altına yerleştirdi. Tam tetiği çekecekken, dışarıdan tuhaf bir ses geldi. Baltan pencereye koştu. Dışarı baktığında devasa cüsseli yaklaşık 3 metre uzunluğunda kanatları olan kül rengi bir kuş kulübenin yanına konmak üzereydi. Her kanat çırpışındaYerdeki karları toz halinde havaya savuruyordu. Baltan daha da korkmuştu. Ve hızlı bir şekilde tüfeği doldurmaya başladı.
Devasa kuş son kez kanat çırptı ve yere indi. Kuşun çıkardığı rüzgârdan sağa sola uçuşan karlar görüş alanını tamamen kapatmıştı. Kuş pencereden tüfeğini kendisine doğrultan baltan'a "ben senin son şansınım" dedi. Baltan bir süre afalladı. Korkmuş ve şaşırmıştı. İçinden "konuşan devasa bir kuşmu?"dedi.
Kuş:
_adım nimyan, bazıları bana şans kuşu derler. Eğer benimle gelirsen sana hayatını değiştirmen için son bir şans verebilirim.
Baltan ürkek ve titrek bir sesle:
_ sana nasıl güveneceğim? Ya sende şurada duran yaratıklar gibi beni yemek istiyorsan?
Nimyan:
_eğer seni yemek isteseydim bunu çoktan yapardım. Bak, o yaratıklar kulübeye yaklaşamıyor. Ama ben yaklaşabiliyorum. Çünkü kulübe benim tılsımımla seni koruyor. Şimdi benimle gel. Çok az zamanımız kaldı. Tılsım geçmek üzere ve yaratıklar bunu biliyorlar.
Baltan, çaresiz kapıyı açtı. Nimyan'la bir süre birbirlerine baktılar. Sonra baltan nimyan'ın sırtına bindi.
Nimyan:
_sıkı tutun hızlı ve zor bir yolculuk olacak
Baltan, uzandı ve nimyan'ın tüylerine sımsıkı tutundu. Nimyan külrengi ve devasa kanatlarını gökyüzüne doğru çırptı. İyice yükselmişlerdi. Baltan korkudan titriyor ve kalbi göğsünden fırlarcasına çarpıyordu. Nimyan baltan'ın kalp atışlarını duyabiliyordu.
Nimyan:
_korkma hayatının, en güvenli uçuşunu yaşıyorsun. Aşağı bakmak istermisin?
Baltan:
_hayır! Böyle daha iyi
Nimyan ısarar etti. Baltan, çaresiz aşağı baktı. Ancak, sisten başka bir şey görünmüyordu.
Baltan:
_ aşağıda sisten başka bir şey göremiyorum.
Nimyan:
_sen bakmıyorsun,baksaydın görürdün.
Nimyan, baltan'a bir daha bakmasını söyledi. Baltan, korka korka bir kez daha baktı. Ancak bu kez görebiliyordu. Sokaklarda koşuşturan çocukları, caddelerde nehir gibi akıp giden araçları ve yaşamı gördü. Çünkü bu kez Nimyan'ın gözlerinden bakıyordu. Ve bir anda
Nimyan:
_yolculuk bitti. Yeni yaşam seni bekliyor.
Ve Nimyan bir anda baltan'ı sırtından boşluğa bıraktı. Baltan, boşluktan düşerken ne korkuyordu nede titriyordu. Sadece Nimyan'ın söylediklerini düşünüyordu. Baltan yere çok yaklaşmıştı sadece birkaç saniye sonra yere çakılacaktı.
Kulağı tırmalayan bir çığlık ve sarsıntı. Baltan birden olduğu yerden sıçradı. Tren istasyona ulaşmıştı.
Baltan üşüyor ve titriyordu.
Biraz kompartımanda oturdu ve kendine gelmeye çalıştı. Sonra koltuğun altında duran sırt çantasını aldı ve hızla trenden indi. Ve bir an duraksadı. Yaşadıklarının gerçekmi yoksa rüyamı olduğunu kestiremedi.
Ve hemen eve ailesinin yanına dönmek için bir bilet kesti. Son şansını, yüzündeki tebessümü yanına alarak,yeni yaşama giden trene bindi.
BLÜM2 ARAYIŞ

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ŞANS
FantasyPara hırsı, güç, kibir, ve sonunda kocaman bir yalnızlık. İşte baltan nimyan dan sonra anlayacaktı. Aslında paradan ve güçten daha önemli şeyler olduğunu aile gibi sevgi gibi zaman gibi. Baltan gerçeği ararken aslında neyi bulacaktı. Gerçeği arama...