Yeniden

11.9K 333 42
                                    

Ölüm.
Bu dört harfli kelime her şeyin bitişiydi. Küçükken hiçbir yakınımın öldüğünü hatırlamıyodum. Bir kedim vardı o öldüğünde çok üzülmüştüm, annem ise ağladığımı gördüğünde alayla 'Bir hayvan için ağlaman gerçekten aptal olduğunu gösteriyor.' derdi. Hiçbir zaman sevginin ne demek olduğunu bilmecekti.

Hastanede dördüncü günüm. İlk gün kriz geçirip bayılmıştım. Uyandığımda her şeyin bir rüya olmasını istedim, değildi. Her şey rüya olmayacak kadar gerçekti. Bu dört gün boyunca Karan'ın üç kez kalbi durmuştu üç kez hayata geri dönmüştü ama üçüncüde gerçekten öldüğünü sandım, sandık.

Hastanede Aras beni tutarken Karan kanlar içinde sedyedeyken biri fotoğraf çekmişti. Ve o fotoğraf her yerde yayınlandı. Aras o fotoğrafı sildirtti ama herkes görmüştü zaten. Hande Sedef teyze öğrenmesin diye kırk takla atmıştı öğrenmemişti ama Hande sürekli ağladığı için bir şeyin olduğunu anlamıştı. Merve Paris'e giderken uçakta öğrenmişti. Hepimiz gerçekten öldü sandık. Birlikten yaşadığımız her şeyi gözünün önünden film şeridi gibi geçmişti. Yoğun bakımın önündeki koltuklara oturmuş berbat bir haldeydim. Üzerimde hâlâ o günkü elbise vardı. Saçlarım dağılmış, makyajım akmış yüzüm berbattı. Yanımda Nesrin vardı. Dört gündür sürekli yemek yememi, eve gidip dinlenmemi söylüyordu. Gidemezdim, Karan'ı yalnız bırakamazdım. Adımın seslenmesiyle yana döndüm. Yaren ve Mert gelmişlerdi. Önce Yaren sarıldı, kollarımı kaldırıp karşılık bile veremdim. "Efsunn, iyi misin?"
Başımı salladım. "Değilim."

"Uyanınca seni böyle ağlatmanın hesabını soracam ona." Bunu söyleyen Mert'e döndüm. "Uyanır değil mi?" Mert kollarını bedenime doladı. Başım göğsünde ağlıyordum. İkinci kez yaşanıyordu ikiside Karan yüzündendi. "Bu ne hâl kızım ölmüş gibi davranıyorsun. O ölmedi."

"Evet Efsun, günlerdir yemek yemiyorsun. Eve bile gitmedin. Seninde dinlenmeye ihtiyacın var." Nesrin Mert'in dediğini onayladı. Mert ve Yaren zorla beni eve getirmişlerdi.

"Ben şimdi yemen için birkaç bir şey hazırlıyorum sende git duş al kendine gel." Yaren mutfağa gittiğinde bende duşa girdim. Su bedenimi rahatlattı ama içimi rahatlatmıyordu. Ona 'benden bir şey bekleme bundan sonra.' demiştim. Aras'la buluşacağımı da söylemiştim. Hayal kırıklığı ve hüzünle ayrılmıştı yanımdan. Kızgın mıydı acaba? Üzgün müydü? Kimin yaptığını bilmiyorduk. Yoldan geçen biri tarafından yerde yatarken fark edilmişti. Düşüncelerimle boğuşurken duşta uzun süre kaldığımın farkında bile değildim. Duştan çıktığımda Yaren odamda bekliyordu. İyi olduğumu gördüğünde, "Yemek hazırladım, bekliyorum." Beni yalnız bıraktı. Siyah bir tişört ve aynı renk eşofmanımı giydim. Mutfağa girdiğimde yemek kokuları geliyordu, yemekler de güzel görünüyordu ama benim midem bulanıyordu. Yaren zorla hazırladığı yemeklerden yedirdi, telefonum çalıştığında ekranda Serhat'ın ismini görünce korktum. Hastanedeydi, ya kötü bir şey olduysa. Korkuyla aramayı cevaplandırdım.

"Bir şey mi oldu?"

"Hayır onun için aramadım, evdeyken biraz dinlen demek için aradım."

"Ama-"

"Lütfen, ben hastanedeyim zaten. Bir şey olursa ararım seni." Yorgundum. Dinlenmeliydim. Kabul ettim, Yaren gitmeyeceğini söylemişti, evimde kalmasında sorun yoktu. Zaten hava kararmaya başlamıştı. Odama gittim. Yatağa sırtüstü kendimi attım. Gözüm makyaj masamdaki kurumaya yüz tutmuş çiçek buketine kaydı. Papatyaydı.Yataktan kalkıp çiçeği elime aldım. Nereden gelmişti bu çiçek? Çiçeği elime aldığımda masaya bir not kağıdı düştü.

HazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin