Leydi Leona dinlenmek için odasına geçti. Marley ve Zeyna ile baş başa kaldığımızda hepimizin üstünden bir yük kalkmış gibi rahatlamıştık. Gerginliğimiz geçince sırada iksiri hazırlamak vardı.
Marley İksir konusunda oldukça titiz davranıyordu. Hataya yer yoktu. Herhangi bir hata olduğunda büyük bir hayati tehlike ile karşı karşıyaydık. "Bir an gerçekten bu iş olmayacak sandım." dediğimde Marley bacak bacak üstüne atarak arkasına yaslandı.
"İnanır mısın bir an bende öyle sandım. Deli kız yüreğime indiriyordu." Bende onun gibi oturarak arkama yaslandım. Başımın sağ şakağından yavaş yavaş bir ağrı giriyordu.
"Leydi Leona ile aranızda özel bir mesele var sanırım?" diye sordum. Saç tutamını parmağına doluyordu."Leydi Leona'yı kızım gibi severim. Çok narin ve kırılgandır. Anne ve babasının cenazesini ben götürdüm o günden beri bir ihtiyacı olduğunda direk bana gelir. Bende sık sık onu ziyaret ederim yardıma ihtiyacı olursa da yardım ederim. Anne ve babası benim çok yakın dostumdu, karanlık orman yaratıkları tarafından saldırıya uğramışlardı." Yüzünde sanki o zamanı hatırlamış gibi bir ifade oluştu. Kısa bir anlığına uzaklara dalmıştı.
"Karanlık Ormanda ne işleri vardı ki?" gözlerini bana dikti. "Orada bir işleri yoktu sadece üstünden geçiyorlardı." diye yanıtladı beni. Onları gerçekten seviyor olmalıydı. Marley'in sert görünüşünün ve umursamaz tavırlarının ardında oldukça, yumuşak ve oldukça büyük bir merhamet yatıyordu. Annemden sonra sevebileceğim tek kadın o olabilirdi.
"Anladım. Leona'nın bize yardım edeceğinden nasıl bu kadar emindin?" diye sordum bu sefer. Omuz silkti. Bacağımı diğer bacağımın üzerine atarak oturuşumu değiştirirken baş ağrım git gide şiddetleniyordu. "Emin değildim." dedi.
Marley düşündüğümden de daha umursamaz ve akışında yaşayan bir cadıydı. Bu da ona olan hayranlığımı arttırıyor hatta ona benzeme isteği uyandırıyordu bende. Kendine olan özgüveni ve kararlı duruşu muhteşemdi. Ona güzellik tanrıçası bile diyesim geliyordu. Oldukça göz kamaştırıcı biriydi.
Barlas ve Onay içeri girip bize doğru yürüdüler. Zeyna'nın Onay'a olan açık bir şekilde bakışlarını gördüm. Baştan aşağı Onay'ı yiyecekmiş gibi bakıyordu. Her şeyi anladım da Onay'ın tam olarak ne yapacağını kestiremiyordum. Ortalık oldukça kızışacaktı.
Barlas yanıma gelerek kulağıma eğildi. "Bir sorunumuz var." dediğinde endişeyle ona baktım.
"Ne gibi?""Benimle gel." dedi ve terasa doğru ilerledi. Peşinden eteğimi toplayarak hızlı hızlı onu takip ettim. Uzaklara doğru çatık kaşlarla bakınıyordu. Bir şeyleri görmeye çalışır gibiydi.
"Barlas neler oluyor?" diye sordum.
Elini havaya doğru kaldırarak işaret parmağıyla gökyüzünde belli bir noktayı işaret etti. Gösterdiği yerde ne var diye bakmaya çalıştım ama bir şeyler görememiştim. Parmağının ucunun gösterdiği yeri kavramaya çalışıyordum."Bir şey görmüyorum ki." dedim sitem ederek.
"Dikkatli bak." parmağının tam işaret ettiği yeri anlamaya çalıştım ve güneşin parlaklığından gözlerimi kısarak baktım. Ve havada süzülen siyah noktacıkları en sonunda fark edebildim. Bir kaç saniye ne olduğunu kavramaya çalıştım en sonunda "Morti mi onlar? Yine mi saldırı!" diye korkuyla sordum. Cevabını duymak istemiyordum bile. Tahmin ettiğim şey olmasın lütfen.
Başını iki yana salladı. "Sanmıyorum." Başımı ona geri çevirdim. "O zaman ne?"
"Daha çok nöbet tutuyor gibiler." Eliyle duvara yaslandı. Gözleri mortileri takip ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harvey Vadisi
פנטזיהBüyünün ve sihrin hüküm sürdüğü, cadıların ve yaratıkların var olduğu esrarengiz bir evrende hiçbir şey kolay değildi. Kraliçenin kayboluşu ülkeyi yıkım evresine getirmiş isyanların çoğaldığı sıra büyük bir yıkımın eşiğine gelinmişti. Aşkın ve savaş...