Dünya ikiye ayrılmış.Birisi eski çağlardan kalma krallarla yönetiliyor, diğer tarafta ise medeniyet hüküm sürüyordu.
Soyluların gösteriş kavgası yüzünden hizmetkarlar savaşa atılmış, soylular kendi tahtlarını düşünüyor. Ortada sadece tek bir krallık kalmıştı.
Biz ise tahtlarımızda otururken zavallı hizmetkarların bizim yerimize savaşmalarını izliyorduk.
Şehirli ve soylular arasında kalan tek krallık bağlarını taşımak ve yönetmek gerçekten zordu.
İçlerinde barakalarda yaşayan insanların evleri yıkılmış. Zorla köle yada şehre sürgün olarak gönderiliyorlardı. Artık dünyaya yeni bir düzen gerekiyordu.
Bir ay sonra
Savaş artık durulmuştu. Biz ise savaşın gidişatını öğrenmek için savaş alanına inmeye karar verdik.
Burada Poseidonlar ve Apollonlar savaşmışlardı. Apollonlar ise bizim ezeli düşmanlarımızdan sadece biriydi.
Burada Poseidonlar galip gelmiş ve Apollon halkını eziyetlerle sürgüne gönderiyorlardı.
"Artık savaş dindiğine göre savaş alanına inebiliriz değil mi? "dedi Sofia
Ardından Brendan " Savaş alanına inmek senin için tehlikeli Sofia sen daha küçüksün"
Brendan'a göz devirdim.
" O da ileride benim gibi bir savaşçı olacak onun da böyle yerlere gelmesi gerek. "
Sofia başını sallıyarak onayladı.
Savaş meydınıa geldiğimizi gören Sofia çok heyecanlanmıştı. Brendan ne kadar Sofia'yayı kontrol altına tutmaya çalışsada Sofia burnunun dikine gidiyordu.
Brendan Sofia'yayı buradan daha güvenli olan bir alana götürüyordu.
Ben ise sivillerin olduğu alana doğru ilerliyordum. Oradaki görüntüler pek iç açıcı değildi. Fakat ben zaten bu görüntülere alışkındım.
İleride gördüğüm zorla barakadan çıkarılan bir aile vardı. Daha çok küçük çocuklar bile köle olarak çalıştırılmaya götürülmek üzereydi.
İçlerinden biri adeta muhafızlara karşı direniyordu. Kız ise yerden bulduğu ufak hançeri muhafızlara karşı savursada nafileydi.
Bense olaya daha fazla katlanamadığım için olaya dahil oldum. Muhafızlara geri çekilme emri verdim. Çocuklar bana minnettar bakışlar atarken kız ise beni öldürecek gibi bakıyordu.
Kıza bakarak:
"Hala köle olmak istiyorsan emri değiştireyim. "
Kız kafasını çevirerek olduğu yerden uzaklaştı. Resmen benim söylediklerimi takmıyordu. Bu benim sinirlerime dokunmuştu.
İçlerinden yaşlı biri:
"Oğlum siz onun kusuruna baknayın O yakın zamanda annesini soylular yüzünden kaybettiği için soylulara kinli"
"Sorun değil bunu duyduğuma üzüldüm. Peki şimdi siz nerede kalacaksınız. "
"Oğlum biz şehre inmeyi düşünüyoroz. Malasef birimiz eksik ineceğiz. "
"Yardım etmemi istediğiniz bir konu var. "
"Elina gelmek istemiyor. "
"Elina? "
"Az önce gördüğün asi kızın ismi Elina. "
"İsterseniz Elina'ya kalacak yer bulabilirim. "
Ardından Brendan gelir
"Nerede kaldın gitmek için seni bekliyoruz. "
" Teyzecim merak etmeyin o konuyu halledicem. "
Sofia çıldırmış bir şekilde Brendan'a bağırmaya başladı. Kimse ne olduğunu anlamamıştı.
Bir anda babamın yani kral Arthur'un sesi koridorda yankılandı.
" Bu ne hadsizlik siz nerede olduğunuzun farkında mısınız!"
Brendan açıklamaya çalışsada Kral Arthur kes sesini diye bağırark yeri göğü inletmişti.
Akşamaüzeri kavgaları son bulmuştu. Bu sefer konu bana gelmişti.
Kral Arthur:
"Poseidonlar aramızı güçlendirmek için bizimle bir antlaşma yapmak istiyorlar. "
"Lafı uzatmaya gerek yok prenses Louis ile Cyrus'u evlendirmeyi düşünüyoruz"
Ben ise buna yüksek sesle karşı çıktım
"Şu pis kraliyet oyunlarınıza şimdide beni mi davet ediyorsunuz. Üzgünüm ama teklifinizi kabul etmiyorum. "
Kral Arthur:
"Malesef bu bir davet değil zorunlu bir uygulamadır. Çoktan kabul edildi bile "
Brendan kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu.
"Belki de artık tahtan çekilmenin zamanı gelmiştir ne dersin Kral Arthur. "
Kral Arthur:
" Ben bu tahtan çekilsem bile buraya layık olan sen değilsin bunu hatırlatmama gerek yok sanırım."
" A çok pardon unutmuşum bunun kararını zaten küçüklüğümden beri biliyoruz. Tahtın varisi biricik oğlun Brendan. "
Kraliçe Mary:
" Bu kadar kavga ettiğiniz yeter! Herkes odasına çekilsin."
Gecenin karanlığı kraliyetin üstüne çökmüş.
Bense bu kararı nasıl değiştirebilirim onun derdindeyim.
Su almak için mutfağa gittiğimde bazı sesler duydum.
O da neyin nesiydi!
