Pretty Boy, The Neighbourhood.
Bugün lisenin ilk günüydü. Jungkook'la kalktığımız gibi güreşmeye başlarken kahkahalarımız odada yankılanıyor, içimizi gıdaklayan bu muziplik ve neşe asla buna son vermememizi söylüyordu. Birbirimize vurmaktan kıpkırmızı olmuştuk ve bu yine de zevkliydi, insanlar erkek çocuklarının yaramaz olduğunu söylerken haklıydı sanırım. İkimizde birbirimizin el izlerini taşırken nefeslenmeye çalışıyorduk, ikimiz de az sonra annemin geleceğini biliyorduk.
Annemin odaya girmesiyle bakışlarımızı birbirimizden çekip anneme yönelttik.
"Jungkook, Taehyung! Kocaman adam oldunuz artık, hâlâ kalkıp güreşiyorsunuz cidden! Ah sizi-" diye söylendi annem, belli ettirmemeye çalışsa da alttan alttan gülmesi gözümden kaçmamıştı.
"Ama Bayan Kim! Taehyung bir türlü rahat durmuyor, hem biz motivasyon olsun diye şey etmiştik-" dedi Jungkook, şu an kesinlikle saçmalıyordu.
"Evet, anne! Motivasyon olsun diye." dedim Jungkook'un sözünü keserek, yine de saçmalığımızı devam ettirdim. Onu yüzüstü bırakamazdım ya hem konuşmasına izin veremezdim, kesinlikle daha çok saçmalardı. Ayrıca bu bizim en sevdiğimiz sabah geleneğiydi, liseye gideceğiz diye bırakmak gibi bir çocukluk yapmayacaktık.
"Bak sen," dedi annem şakacı bir tavırla. "Hadi bakalım, kahvaltıya."
Ailecek, Jungkook da bu ailedendi, güzel bir kahvaltı yaptık. Hatta babamın yaptığı şakalara gülmekten karnım bile ağırmıştı. Kahvaltıdan sonra biz hazırlanırken babam çantalarımızın yanına harçlık bırakıp işe gitmek için hazırlanmaya başladı.
Jungkook ilk başlarda harçlık istemediğini söyleyip reddetse de bu babama geçmemişti ve şimdi Jungkook bir şey demiyordu. Ayrıca bu çok hoşuma gidiyordu, Jungkook'u benden ayırmıyorlardı, onu da oğulları olarak gördüklerine emindim.
Babam, Jungkook ve ben aynı anda kapının önündeydik.
"Sizi ben bırakayım mı gençler? Yeni okulunuza süper havalı bir giriş yapmış olursunuz hem." dedi babam coşkuyla, bunu söylerken de superman gibi pozlar veriyordu. Gülüp babama sarıldım.
"Harikasın baba ama biz bisikletle gitmek için sözleşmiştik Jungkook'la. Bir dahaki sefere artık."
"Peki o zaman. Benim çıkmam gerekiyor, göreyim sizi aslan oğullarım! Lisenin anasını ağlatın!" dediğinde gülüp başımızı sallamıştık.
"Yaa! Şu çocuklara dediğine bak, kaç yaşında adamsın." dedi annem içeriden üstünde mutfak önlüğüyle çıkarkan. Önlükte pembe puantiyeler ve kedi resimleri vardı ve annem sinirli gözükmeye çalışıyordu. Bu kadın tam bir curcunaydı.
"Aa, ne varmış dediğimde? Haksız mıyım çocuklar?"
"Haklısın superman!" diye bağırmıştık ikimiz birden. Babam ikimizin de saçını okşayıp yanaklarımıza birer öpücük kondurdu. En son annemden bizim görmediğimizi sanıp, o sıra Jungkook'la konuşmaya dalmıştık, bir öpücük çaldı ve hepimiz vedalaştıktan sonra evden çıktık.
Jungkook'la sohbet ede ede okula doğru bisikletlerimizi yarıştırdık.
Benim bisikletim yeşildi, en sevdiğim renkti. Siyah ama yeşil detayları olan oldukça havalı bir bisikletti, ilk görüşte vurulmuştum. Jungkook'unki ise maviydi, o en çok maviyi severdi. Mavisi olmak istiyordum.En sonunda okula vardığımızda kalabalık çocuk gruplarının orada beklemeye karar verdik. Jungkook'la sohbet edip etrafı incelerken ders zili çaldığında sınıfa girdik. Sıralar tekliydi, yakın olmak için sıraları birleştirmiştik, sıralarımızın yeri harikaydı. Sınıfta orta sıralardaydık, kapıdan girdiğinizde önünüzde bulunan sıra sütunlarının ben ikincisinde, Jungkook üçüncüsündeydi. Enlemesine ise dördüncü sütundaydık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
close, taekook
FanficJeon Jungkook, liseye başladıktan sonra uzaklaştığı arkadaşının hislerinden habersizdi. -close filminden ilham alınmıştır.