Taehyung kolları arasında uyuyan ince bedeni yavaşça yatağa yatırdı ve üstünü örttü. Kırıklar yüzünden oldukça canı acımış olsa da dudaklarını birbirine bastırıp doğruldu. İki gündür yataktaydı.
Kısa bir yürüyüş için koridora çıktı. Saat gece yarısıydı ve koridorlar bomboştu. Tenha koridorlarda dolaşırken kendini bahçede bulmuştu. Soğuk havanın tenine çarpışını hissettiğinde yüzünde hafif bir tebessüm belirmişti. Yine aynı koridorlardan geçip odasına ulaştı.
Kapı kolunu kavrayıp çeviriyordu ki koridorun sorunda dev bir karartı hissetti. Elini kapı kolundan çekip karartıya daha dikkatli baktı. Karartı ona yaklaştıkça kalp atışları hızlanıyordu. Çünkü bu figür çok tanıdık bir figürdü.
Ayak sesleri git gide ona yaklaştı ta ki o figür seçilebilecek yakınlığa ulaşana kadar. Bir adım ya da birkaç adım... Kaçmak istiyordu ama oraya çivilenmişcesine kıpırdayamadı.
"Taehyung..."
Taehyung yıllardır duymadığı o sesle irkilmişti.
"Burada ne yapıyorsun?" diye sordu ruhsuz bir tonda.
"Yıllardır görüşmüyoruz ve bana ilk söylediğin şey bu mu?" Duygulanmıştı.
Taehyung onun duygusuz bir adam olduğunu çok iyi biliyordu. Onun bu hali sinirini bozmuştu. Kaşlarını çattı.
"Başka ne sorabilirdim?"
"Nerelerdeydin?"
"Yeni ailenin yanında olduğunu biliyorum."
Babası ona doğru yaklaştı. "Hayır Taehyung, sen nerelerdeydin?"
"Nerede olduğumu çok iyi biliyordun. Bunu neden şimdi soruyorsun?"
Hafifçe başı eğilmişti. "Üniversitede olduğun zaman biliyordum ama sonra izini tamamen kaybettirdin oğlum. Seni ne kadar aradığımı biliyor musun?"
Yüreği içten içe yanan genç adam hafifçe başını kaldırdı. Bu onun tanıdığı adam değildi. Değişmiş miydi? Bu değişimin sebebi neydi?
Arkadan gelen ayak sesleriyle ikisi de sesin sahibine döndü.
Jungkook hızlı adımlarla onlara yaklaştı. "Baba, 1090 numara-"
Taehyung'u gördüğünde duraksamıştı. Onu hatırlıyordu. Kaşlarının çatılmasına engel olamadı. Jisoo'nun onu Taehyung için arkasında bıraktığını kabullenmek istemedi. "Sen burada ne yapıyorsun?"
Kollarını göğsünde bağladı. "Burası benim odam. Ben sana ne yaptığını sormalıyım."
Sinirden saçma bir şekilde güldü ve en sonunda sinirine hakim olmayarak kükredi. "Jisoo o odada mı?! "
"Sesini alçalt." Hiç olmadığı kadar sinirlense de sert bir tonda onu uyardı.
"Sana mı soraca-"
"Jungkook!" Bay Jeon elini kaldırdı. "Bu kadar yeter."
"Bab-"
"Yeter dedim!" Yavaşça Taehyung'a döndü ve kendini toparlayıp "Jisoo nerede?" diye sordu.
Birkaç saniyelik sessizlik olmuştu. Taehyung tam konuşacağı sırada kapı kolu çevrildi. Genç kadın kapı kolunu yavaşça çevirip dışarı çıktı. Ancak en son görmek isteyeceği kişileri gördüğünde yüzünde büyük bir korku belirdi. Nutku tutulmuştu.
Üstünde hala nişanda giydiği elbisesi vardı. Jungkook'un öfkesi kabarmıştı ve kendini nasıl kontrol ettiğini o bile bilmiyordu.
Taehyung Jisoo'nun elini nazikçe kavrayıp yanına çekti. Diğer eliyle yavaşça çenesini kavrayıp kendine döndürdü ve hafifçe gülümsedi. "Sorun yok."
Gözleri onu bulduğunda rahatlamıştı. Bay Jeon ve Jungkook'un korkunç bakışlarının yerini içinde kaybolduğu gözler almıştı.
Jungkook sinirle öne atıldı. "Bu sefil için mi beni nişanda terk ettin?!"
Taehyung Jisoo'nun önüne geçip Jungkook'u yakasından tuttu. "Kes sesini!"
"Bu sefil dilenci için ha..."Sinirle dudağını ısırdı. Peşimde kızları kuyruk yapan adam bir dilenci için terk edilmeyi kabullenememişti." Başkası için değil, bir dilenci için! "Sinirden kahkaha atmaya başlamıştı.
İçinde psikopat Jisoo'yu ürkütüyordu."Hayır... Seninle olamayacağımızı sana söylemiştim. Biz diye bir şey yoktu."
"Yoksa o sana ellemi-"
Yüzüne vuran güçlü yumrukla geriye adımlayıp yere düştü. "Sana sesini kes demiştim."
Geriye iki adım atıp Jisoo'yu yakaladı. "Hadi gidelim." Jisoo hızla başını salladı.
Tam gidecekleri sırada Taehyung duraksadı. Arkasında bıraktığı yaşlı adama hafifçe dönüp baktı. Ne yapacağını bilemez bir hali vardı.
"Oğlun için üzgünüm."
Son kez yıllardır hasret kaldığı oğluna baktı. Ne düşündüğü okunmuyordu ancak net olan şey içinde oğluna karşı beslediği duygulardı.
Jungkook acıyla yerde yatarken onun tek düşündüğü yıllar önce kaybettiği oğluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destructive Desires - Vsoo/Sookook
RomanceBiz insanlar tüm hayatımızı arzularımızın peşinde koşarak geçiririz. Birçok kez ulaşılamaz bir hayal olarak kalan arzular kimi zaman da bizi yoldan çıkarıp sarhoş eder, onlar tarafından zincirleniriz.