×One Shot×

356 30 6
                                    

Kapıyı son kez kontrol ettikten sonra hâla hattın diğer ucunda nefes almadan konuşmaya devam eden kadına cevap verme kararı aldı genç adam. Gözlerini devirerek kendisini bekleyen taksiye doğru yürüdü kıravatını çekiştirerek. Bu tarz giyimler onu sıksa bile talebelerin gözünde ciddi ve havalı bir karakter yaratabilmek için bu işkenceye katlanıyordu.

"Kes sesini!" Luhan tıslayarak taksiye oturduğunda aynı anda telefondaki annesi de, taksi şöförü de 'Efendim?' diyerek şaşkınlıklarını belli etmişlerdi. Genç adam gözlerini kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra ciğerlerindeki havayı burun deliklerinden şiddetle dışarıya verdi.

"Size demedim beyefendi, Seul Üniversitesine gidiyoruz." Her gün gittiği o varlığı bile ona gereksiz gelen taş yığınına doğru gitmek için arabanın hareketlenmesini bekledi. Zaten öğrencisi olduğu zamanlarda da okul, lise, üniversite vs gibi yerleri sevmezdi. Ama bingo! Bizimki çok okuyup o nefret ettiği üniversiteye öğretmen olmuştu. Gazetecilik hiç de onun gibi tembele göre bir meslek değildi ama çocukluk dileği olan radyoculuk için o saçma yerde 4 yıl okumaya razı gelmişti. Ama gel gör ki, istediği gibi radyoculuk da yapamamıştı. Neden mi? Cidden! Daha az önce dedim. O bir tembellik kralı. Koca kıçını kaldırarak yeni projeler adına oradan-oraya koşuşturmak onun için cehennem azabıydı. Bu yüzden de onlayn medyacılığı seçerek bu yönde ders vermeye başlamıştı. Ama teknolojiye verdiği katkılarını unutmayalım şimdi. Tam da o ara-sıra esneyip durmaktan vazgeçen zekasını çalıştırarak iyi buluşlar yaptığı için bu tembel yaratığı öyle bir üniversitede tutuyorlardı. Yoksa ohoo...

'LUHAN! SEN ANNENLE NASIL KONUŞUYORSUN ÖYLE?! HAYIRSIZ EVLAT! KARNIMA KIZGIN ŞİŞLER GİREYDİ DE, DOĞURMAYAYDIM SENİ! DEHAYMIŞ PEH!' Telefonda köpüren kadın oğlundan saniyeler geçmesine rağmen bir cevap alamayınca son fırçasını atıp klişelikte bir üst seviye daha kazanırken aramayı sonlandırdı. Luhan ise ağzını dahi açamadan kapanmış olan telefona boş gözlerle bakmayı sürdürüp kafasında nereden geldiği bilinmez düşüncelerin yer edinmesine izin verdi.

"Neden acaba." Genç adam kıstığı sesiyle dişlerinin arasından mırıldandığında taksici aynada ona bir bakış atıp tekrar sürmeye devam etti.

Dakikalar sonra taksi verilen adreste durduğunda Luhan da kafasını yasladığı yerden kaldırıp parayı ödedi. Taksiden indikten sonra direkt fakülteye doğru ilerlemeye başladı. Her zamanki gibi elleriyle saçlarını hafifçe dağıtıp kıravatını düzeltti. İlk dersinin geçeceği 307 numaralı odaya girip bakışlarını talebelere yönlendirmeden masasına geçti. Sandalyesini umursamaz bir şekilde çektikten sonra odada kimse yokmuş gibi davranarak ceketini çıkarıp sandalyenin arkasına geçirdi. Gömleğinin kol düğmelerini açarak kumaşı birkaç kere yukarıya doğru kıvırdı. Sandalyesine geçip oturduktan sonra cebinden telefonunu çıkarıp masanın üzerine bıraktı. Bilgisayarları her zamanki gibi özel stüdyosundan getirtilmiş ve önüne bırakılmıştı. Laptopıyla uğraşmaya başladığı sırada birden durup çattığı kaşlarla gıkını çıkarmaktansa canının çıkmasına razı olan talebelere baktı.

"MONİTÖR NEDEN KAPALI?!" Luhan'ın bağırmasıyla birkaç erkek öğrenci aynı anda ayağa kalkıp sıralar arasında bir-birlerine çarparak monitörü çalıştırmak için telaşla öne atıldılar. Herşey gerektiği gibi olduğunda Luhan memnun bir şekilde kafasını sallayıp, az önce Lord İsmi Lazım Değil görünümüyle 31 kişinin yüreğini ağzına getiren o değilmiş gibi, doğasına öz, ama başkalarına sergilediği karaktere ters olan sevimli gülümsemesiyle arkasına yaslandı. Kollarını göğsünde birleştirip gözleriyle arama motorlarına taş çıkartacak bir çeviklikle aradığı sarı kafayı bulduğunda eliyle 'kam tu mi' yaparak beklemeye başladı.

İnce çocuk oflaya-puflaya sırasından kalkıp sürükleyerek işkence ettiği ayaklarını Luhan'ın masasına yetiştirmişti. Genç adam ellerini arkasında birleştirerek ciddi bir ifadeyle durmaya çalışsa bile bıkkın bir yüz gösteriyordu karşısındaki adama.

Çatlak Yazar  ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin