SEZER
Şuan neredeyim bilmiyorum ne haldeyim onun hakkında en ufak fikrim yok. Rüyada mıyım yoksa düşte miyim, fiziksel boyutta neredeyim peki? Sorular arasında kaybolurken gözlerimi açıyorum; Sezgi bana bakıyordu boncuk gözleri büyümüştü.
- Sezer, Sezer uyan hadi. Cidden kampüste nasıl uyumayı becerdin?
Uyumuştum demek ki veya uyuduğumu sanıyordum. Büyülü bir rüyada gibiydim daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım.
- İçim geçmiş ya nasıl ben de nasıl oldu anlamadım.
- Olur böyle şeyler hadi gel bir şeyler yiyelim benim karnım acıktı sabahtan beri seni arıyorum zaten telefonu da açmadın korkuttun beni.
Size Sezgi'yi tanıtayım. Onunla lisenin son sınıfında dershanede tanıştık, yan sınıfımızdaydı ama gözüm tenefüslerde hep onu arıyordu ona karşı ne hissettiğimi bilmiyordum ama değişik bir duygusal boşluktaydım ve sürekli beni kendine çekiyordu. İleride anlatırım özelliklerini ama siz şuan sarı saçlı olduğunu ve çok güzel dudakları olduğunu bilseniz yeter de artar bile. Bir gün Sezgi'ye açıldım ve o da benden hoşlandığını söyledi çıkmaya başladık ancak üniversite sınavından bir süre sonra birden bire kavga edip ayrıldık. Artık benim yüzümü bile görmek istemediğini değiştiğini ve birbirimize zarar verdiğimizden bahsetti ancak tabii ki bunların bir safsata olduğunu düşünüyordum. Onu sevmeyi hiç bırakmadım açıkçası hatta puanlarımız neredeyse aynı gelince o hangi üniversiteyi yazdıysa ben de aynısını yazdım (bunu öğrendiğinde neredeyse beni öldürecekti). Eczacılık okuyorduk bir aşk tufanına tutulup kalmıştım Sezgi'nin arkasından çok gittim ancak beni her yerden engellemesini bırakın, derslerin çoğuna beni görmemek için gelmiyordu bile. Bir gün artık sıkıldığına mı yoksa bana dair kalan hatıraların hatırına mı neyse ne gelip ısrarlarımdan sıkıldığını arkadaş kalabileceğimizi söylemişti. Böyleydi bizim ilişkimiz sırlar dolu bir insandı Sezgi.
SEZGİ
"Benim güzel sevgilim. Bugün 18 yaşına giriyorsun ve seni bu kadar geç tanıdığım için o kadar pişmanım ki keşke bebekken tanışsaydık aynı parkta oyun oynayıp aynı kaydıraktan kaysaydık aynı sıralarda öğrenim görseydik. Ama sen bana Allah'ın bir lütfusun seni tanıdığım ve benim hayatıma birçok şey kattığın için sana o kadar minnettarım ki ölene kadar senin yanında duracağım en kötü gününde bile beni arkanda göreceksin. İyi ki doğdun göz parıltım, tek varlığım"
Göz yaşlarıyla fotoğrafımızın resimli tarafını çevirip bize baktım. İlçemizin aşıklarının buluştuğu güzide parklarından birinde mükemmel bir heyecanla birbirimize sarılıyorduk. Nasıl olmuştu bunlar Sezer? Bizim gibi masum çift nasıl yenilmişti ki hayata? Sana ilk sarılışımı hatırlıyorum Sezer, seni ilk koklayışımı, seni ilk öpüşümü. Nasıl bu hayat seni benden alıkoyabilmişti? Düşünceler başımı ağrıtırken uykuya dalmışım. Uyandığımda telefonumda bir bildirim vardı Sezer gelmeyecek misin yazmıştı. Doğru, bugün ders vardı değil mi. Kalkıp hızlıca üzerimi giyindim ve Sezer'e "keyfim bilir Sezer bu kadar darlama" yazdıktan sonra kapıdan çıkıp otobüs yoluna yürümeye başladım. Ne kadar ruhsuz bir insana dönüşmüştüm artık. Dışarıya kendimi mutlu hem de çok mutlu birisiymiş gibi gösteriyordum ama içimde kim ne yaşıyorum ne yapıyorum bilmiyordu. Bilsin de istemiyordum çünkü ben kendi kendimi mahvetmiştim.Durağa geldikten sonra gelen semtimizin tek otobüs hattına bindim. İlk durak olduğu için içeride kimse olmuyordu bir koltuğa oturdum ve dışarıyı seyretmeye başladım. Hayatımı sorguluyordum her saniye, neden yaşıyordum ve ben kimdim? İnsanları sevmeyen bir sosyopat mı yoksa sevgisine yenik düşmüş bir aşık mı? Otobüs üniversite durağına geldikten sonra indim ve kampüse doğru yürümeye başladım normalde Sezer'i kampüs kapısında beni beklerken görürdüm ama bu sefer göremedim ve meraklandım. Hava sıcaktı bugün ilkbahar mevsimine yeni girmiştik ve ağaçlar çiçeklerini daha yeni açıyorlardı. Kampüse girdiğime Sezer'i aradım ancak telefondaki ses bu kişiye şu an ulaşılamıyor dedi ve hızlıca fakülteye çıkıp sınıfları gezmeye başladım ancak Sezer hiçbirisinde yoktu en son laboratuvar sınıfının önündeki cama çıkıp soluklanarak dışarıya baktım. Ah işte Sezer, kampüsün içindeki büyük çınar ağacının altında sırtını ağaca yaslamış öne eğik duruyordu. Hızlıca indim merdivenleri ve Sezer'in yanına gittim.
SEZER
Kampüs kantinine gidiyorduk yanımda o güzel endamıyla, hoş kokusuyla hayallerimin kadını yürüyordu. Yüzüne bile bakmaya utanıyordum artık, biz zaman geçtikçe yabancılaşmıştık birbirimize. Ben gururumu yerler altına almıştım o ise beni düşmanı olarak görmüştü. Onu hiçbir şeye zorlamıyordum ve hiçbir şey için onunla tartışmıyordum, yanında bir ucube gibi geziyordum sadece. Ama o da bana karşı böyle değildi umursamaz davrandığı halde benim üstüme fazla düşüyordu ve beni hala değerli gördüğünü hissediyordum. Merak ettiklerimin cevaplarını halen alamamıştım ve Sezgi de hiç anlatacak gibi değildi. Ruhum gün geçtikçe daralmaya başlamıştı ailemin isteklerini yapamamanın verdiği öz güvensizlik geceleri gördüğüm rüyalar ve son olarak da Sezgi ile yaşadığımız safsata olaylar.. Ama her zamanki gibi bu günlerin de geçeceğine ve mutlu olacağıma inanıyordum çünkü her zaman böyle olmuştu, gerçekten büyük başarılara imza atmıştım ve bir yerden patlak verdikten sonra dibi boylayıp bununla yetinmeyip tekrardan yükselmiştim.
Sezgi'nin ailesi ile tanışmıştım ve bununla da kalmayıp ailelerimizi de tanıştırmıştık. Sezgi'nin babası Kenan amca beni çok severdi ve babamla da baya baya yakın olmuşlardı. Sürekli bize gelirler 2 katlı dubleks evimizin bahçesindeki çardakta oturup sohbet ederlerdi. Biz de Sezgi'yle fırsattan istifade ederek karanlıkta sokaklarda yürürdük sohbet ederdik belki de hayatımda en keyif aldığım anılar bunlardır diyebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEZGİ
HorrorAnlayamadıkları güçlerin etkisiyle birbirine karşı olan insanların danışıklı dövüşü