Yanlızlık

22 1 0
                                    

Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?

(VİCTOR HUGO ŞİİRİ)

Şimdi ise ne durumda olduğumu, bir şey bilmeden hayata devam etmeye çalışıyordum.
Ölümüydüm yoksa ölmek üzeremiydim?kesin bir cevap ne kendimden ne de başkasından alamıyordum.

Heran ne olacağını bilmeden bu hayatı yaşıyorduk. Bu bizim için hiçbir zaman sorun olmamıştıki, şimdi ailemle tekrardan aynı sofraya oturmak, tekrardan onları şakalarımla güldürmek istiyordum.
Aslında çok bir şey değil sadece annemin karşısına çıkıp "anne ben yaşıyorum " demek isterdim ama onun için ölü, benim için yaşayan ölüydüm.

Bir odadaydım, dört duvar arasında öylece yerde oturmuş birinin çıkıp sen helinsin yaşıyorsun demesini bekliyordum.
Demir kapının açılmasıyla içeri hafif ışık girmişti böylece kimin geldiğini görebiliyordum, yapılı ve uzun bir adam içeri girdi ve elimdeki zinciri çıkardı.

Elimi ondan kurtararak, zincirle bağlı olan bileğimi ovuşturuyordum, Adam kapıya doğru ilerlemeye başladı, neden çıkarmıyordu beni, ben neden burdaydım? Ben bir suç işlemedim ki
Ben bunları hak etmiyorum hemde hiç.

Tam çıkarken bana acınası gözlerle bakarak;
"Pes et çağla, sen ne kadar inkar etsende o senden asla vaz geçmeyecek"

Hepsi yalancıydı, nasıl olabilirdi böyle bir şey beni kandırıyorlardı ve bunun bedelini onlara ödetecektim.

Kapı kapanmıştı, " hepiniz yalancısınız ve beni burda aç sussuz bırakarak size boyun eyiceğimi  mi sanıyorsunuz?pislikler"

Ayağa kalkmaya çalıştığımda dengemi kaybederek yere düştüm, halsizdim iki gündür su bile vermemişlerdi, böylemi benim onlara inanmamı bekleyeceklerdi ama bilmiyorlardıki ben inatçı bir kızdım,

Onlara inanmak yerine ölürdüm daha iyi.

(Bir gün sonra)

Kimse gelmemişti, aç ve susuzdum ama asla onlara teslim olmayacaktım.

(Üç gün  sonra)

Yine aynı adam gelmişti ve sadece önüme bir şişe su fırlatım gitmişti...

(Odadaki altıncı günüm)

Ekmeğin arasına peynir koyulmuş bir tabak ve su vardı önümde, pes etmek istemiyordum ama delirmeye başlamıştım kapkaranlık bir odada yerde oturmuş sadece duvarı izliyordum. Saçlarım yıkanmadığı için kokuyordu ve dağılmıştı, yüzüm ise kirlenmiş bir durumdaydı.

Odada sadece bir tuvalet ve yatak vardı,
Ve burda ölümümü bekliyordum,
Artık düşünmek bile beni yoruyordu
Ölmek için yalvarmak ne kadarda acınası bir durumki bilemezsiniz ama öyle bir durumdasınızki yalvarmaktan başka çareniz kalmaz.

Bir keresinde bir yazı okumuştum;
Ölmek istiyorsanız o kadarda çok yaşamak istiyorsunuzdur ama şartlar ne gösterdiyse.

Kapının açılmasıyla gözlerimi zar zor açmaya çalıştım, artık kolumu bile kıpırdatamıyordum.

Bu sefer gelen başka biriydi, ve o gelen kişi beni bu çöplükten koparıp, çiçekle dolu bahçeye götürmüştü. Ağzımdan tek bir kelime çıkmıştı,

"Baba sen buradasın, beni kurtarmak için geldin, yaşıyorum." Zar zor ayağa kalkmıştım gözlerimden yaşlar akıyordu, ama mutluluk göz yaşlarıydı.

Babam da ağlıyordu, ama onda daha önce hissetmediğim bir şeyler hissediyordum sanki suçluluk hissi gibi.

Ona sarıldığımda babam da karşılık vererek sarıldı, sanki veda sarılması gibiydi iyice sarıldı ama suratıma bakmadı.

Ve o cümleyi  duydum işte o zaman dedimki işte keşke oracıkta ölsem.

"Helin onlar haklı biz senin ailen değiliz bunu sende biliyorsun ve ben senin baban değilim ama seni hep çocuğum olarak gördüm. Bize kızdığını biliyorum ama bunu bir gün yaşıyacağımızı ikimizde biliyorduk kızım gerçek baban o."

Ondan uzaklaştım, kimsem kalmadığını o kadar iyi hissetmiştimki kocaman bir boşluk hissi vardı. Yüzüme bile bakmıyordu oda benim gibi ağlamıştı gözleri kıpkırmızıydı, benim bir şey demiceğimi biliyordu ama bir sorunun cevabını merak ediyordum tek bir soru...

" Baba olarak seni bildim çünkü beni o pislik adam değil sen yetiştirdin. Sen bana hayat verdin baba,siz bana doğruyu yanlışı öğrettiniz, hastayken siz beni iyileştirdiniz ama o pislik adam sırf inanmadığım için bu çöplükte tuttu, şimdi gelipte size bir şey diyememde kızamamda ama tek bir soru sormak istiyorum, yüzüme bile bakmıyorsun baba beni onlara verecek misin? Hani dokunmaya bile  kıyamadığın kızını..."

Göz yaşlarımı sildim ve karşısında dik durdum beni onlara vermemeliydi çünkü ben onun öz olmasam kızıydım ilk hatalarımı onlayken yaşadım mutluluğumu onla paylaştım ya o benim babamdı,

Kafasını kaldırdı ve göz teması kurduk, ağlıyordu ve gözünde pişmanlık hissi vardı, yapma baba yapma beni bu pisliklerin elinde bırakamasın.

Bana doğru bir adım attı fakat geri çekildim, derin nefes alarak;

" helin biliyorum bunu sana yaptığım için çok pişmanım ve özür dilerim, aslında bizim bir çocuğumuz vardı senin yaşlarında ama hastalıktan öldü bu yüzden bende seni ona götürdüm,  ona çok benziyordunki annen hep sana öz kızı gibi baktı  ona bunu söylersem beni asla affetmez bu yüzden söyleyememem. Bana kızgınsın biliyorum ama sen buraya aitsin helin seni seviyorum kızım ve sevicem bunu unutma"

Son gez gözümün içene baktı, bir veda konuşmasıydı bana veda ediyordu, bende öylece babama bakıyordum. arkasını döndü ve durdu derin nefes alarak ;

" helin annen seni maalesef öldü bilecek ona bunu yapamam beni affet kızım..."

Yüzümde süzülen yaş yere damladı, sanki içimde bir bağın koptuğunu hissetmişti ve bu beni çok kötü sarsmıştı.

"Hayır, hayır! Sen bu değilsin, bana bunu yapamasın anneme nasıl benim öldüğümü söylersin. Kaldıramaz yapamaz bensiz, yalvarırım bırakma beni"

Dizlerimin üzerine düşmüştüm artık ayakta duramıyordum, kendimde bile değildim babam bana bunu nasıl yapmıştı, nasıl bırakmıştı beni. Yapmaz dediklerim bile beni yapa yalnız bırakmıştı nasıl!

Ağlıyordum ama acım geçmiyordu, bağırıyordum içindeki öfkeyi atmaya çalışıyordum ama olmuyordu, gitmiyordu lanet olası içimdeki öfke geçmiyordu.

Odadı heryerini dolanıyordum ve düşünüyordum neden yani nedenki madem böyle bir şey vardı, şimdi niye söylüyordu yada neden arkamda durmak yerine beni bu ş@refs&zlerle yalnız bırakıyordu neden?

Artık düşünmekten bitkin düşmüştüm ve gözlerimin kararmasıyla yere düştüm. Kafamın yere çarpmasıyla bilincimi kaybetmiştim...

VAROLUŞWhere stories live. Discover now