Plan

22 17 0
                                    

Merhabaa!!! Yine yeni bir bölümle karşınızdayımm. Bu bölümde bir karakterle daha tanışacaksınız, iyi seyirlerr!
Bölüm şarkısı: Illusion (Dua Lipa)
--------------------------------------------------------------
Tık
Tık
Tık
Tık
Tık
Kapımın beş kere tıklatılmasıyla uyandım bu sabah. Lorey gelmisti belli ki.
"Geliyorum bekle"
Yavaşça yatağımdan kalktım ve üzerimdeki elbiseye baktım. Dün giydiğim çiçekli elbiseydi. Değiştirmeye karar verdim ve dolaptan fıstık yeşili, üzeri bol, belinden bağlayabileceğim bir ipi olan ve göğüs dekolteli bir elbise çıkarttım. Hızlıca üzerime elbiseyi geçirdikten sonra saçlarıma da aynı renk bir bandana taktım.
"Hadi peri! Seni akşama kadar bekleyemem"
"Geliyorum dedik ya!"
Hızlıca bel çantamı taktım ve içindekileri çıkarmadım. Dışarı çıktığımda Lorey'in kapımın önünde durmuş atıma elma yedirdiğini gördüm.
Güldüm.
Başını çevirdi ve bana baktı. Uzun süre süzdü beni.
"Güzel olmuşsun"
Dedi bir vampire yakışır soğuklukla. Onun da üzerinde siyah bir tişört ve yine siyah bir eşofman vardı. Gözlerini göremiyordum çünkü sabah olduğu için pelerinini takmıştı.
"Sen de yakışıklı olmuşsun"
dedim sesimi onunki kadar soğuk çıkartmaya çalışarak.
Talmadı ve yine bodoslama konuya girdi.
"Perileri Palith'e götürüyorlar"
"Tamam, peki neredeler?"
"Tünellerden birindeler ama hangisi olduğunu bilmiyorum"
"Ne yapacağız?"
Kaşlarını kaldırdı ve kurnazca gülümsedi.
"Ne yapacaksın? Sen. Ben evimde oturup keyfime bakacağım"
"Lorey... hiç mi bir şey yapmayacaksın?"
"Senin kanını emmeyerek çok şey yaptığımı düşünüyorum"
"Yok, yok... sen kesin babana yardım ediyorsun"
"Peri! Sinirlerimi oynatmaya başladın ama!"
"Ama o zaman yardım et..."
"Fark ettiysen şu anda senin damarlarında dolaşan tüm kanı kurutabilirim sen hâlâ bana yardım et mi diyorsun?"
"Evet..."
"Gidiyorsan kendin git beni de bu işe bulaştırma!"
Gözlerimi kırpıştırdım ve dudaklarımı büzdüm.
"Lütfen..."
"Hayır!"
"Lütfen..."
"Olmaz."
"Ama beni orada öldürürler..."
Bu sefer biraz duraksadıktan sonra aynı cevabı verdi:
"Olmaz, gelemem"
"Ama ben sana güveniyordum..."
Güvenmiyordum.
Hayır,
Sadece vicdanını sızlatmak için söyledim.
"Hayır, güvenmiyordun"
"Tamam, güvenmiyordum. Ama güvenebilirdim..."
Ellerimi birleştirdim ve gözlerimi kırpıştırmaya devam ettim ancak duygusuzca beni izleyen bakışları değişmedi.
"Aman, tamam be! Gelmezsen gelme, ben kendim giderim!"
Bir hışımla arkamı döndüm ve koşarak Gloria'ya ilerledim. Gayet de hazırdım, hem yanımda bıçak falan da vardı. Palith'e Gloria Ormanı'nın içinden geçecektim. Gloria Ormanı, iki medeniyete ayrılmıştı; vampirler ve periler. Palith ve İuria... Her neyse, tamam. Plan da hazırdı. Gloria Ormanı'ndan başlayan tünellerden birine girecek ve Palith'e gitmeye çalışacaktım. Tabii Lorey arkamdan bağırmasaydı...
"Flora, dur! Tamam, yarın sabah kapının önündeyim. Hazır ol!"
Durdum ve gülümsedim.
Şöyle yola gel işte...
Arkamı döndüm
"Loreyy..."
Bıkkınlıkla nefesini bıraktı.
"Ne?"
"Gerçekten yardım edecek misin?"
"Sanırım artık evet, ne yazık ki laf ağızdan yalnızca bir defa çıkar"
Yerimde zıpladım ve heyecanla el çırptım.
"Canım vampirciğim!"
Yüzünü buruşturdu, bunu kırışan burnundan anlayabiliyordum.
"Vampirciğim mi? Hayır, bana bunu diyemezsin!"
"Sen bana küçük peri diyebiliyorsan ben de sana vampirciğim diyebilirim"
"O iş öyle olmuyor yalnız"
"Nasıl oluyormuş?"
"Sen bana öyle seslenmiyorsun. Ya da sesleniyorsun ve bir anda damarlarında dolaşan kanın akışı duruyor."
Somurttum.
Neden bahsettiğini anlamıştım
Ve bunu yapardı.
Sonuçta aç olması bile başlı başına bunun için bir sebepti.
Şimdi ise ben sinirleriyle oynamaya devam edersem bunu seve isteye yapacak gibi görünüyordu.
Benim suskunluğumla bir zafer kazanmışçasına gülümsedi.
"O zaman demiyorsun"
Ağzımın içinde homurdandım
"Demiyorum"
"Duyamadım?"
"Demiyorum!"
"Aferin, küçük peri"
Bu sefer kollarımı göğsümde birleştirdim ve birzz daha homurdandım.
"Ne diyorsun peri, yüksek sesle söyle de ben de duyayım"
Ters bir bakış attım ona.
"Demedim bir şey!"
"Öyle olsun peri"
Biraz sustuk ve sonra Lorey her zamanki gibi konuyu değiştirdi.
"Hadi git"
Başımı yerden kaldırdım.
"Ne?"
Kovuğuna dön peri, yarın yorulacağız"
"Peki... Görüşürüz o zaman. Yarın..."
"Görüşeceğiz o zaman peri"
Dedi ve beni taklit ederek ekledi
"Mecburen..."
                            
                            🌟⭐🌟    
                                                 
      
Eve gitmek istemiyordum.
Ormanda dolaşmak da istemiyordum.
Tek başıma sakince kitap okumak bile istemiyordum.
Ne yapmak istediğimi de bilmiyordum.
Gerçekten sinir bozucu...
Hiçbir şey yapmak istemediğim için de yaklaşık bir saattir Gloria Ormanı'ndaki bir bankta oturuyordum ve etrafı inceliyordum.
Sonra bir şey oldu
Bir parıltı gördü gözlerim, sarı bir parıltı...
Sonra bir kanat gördüm, o da sarı...
Nasıl yani?
O kaçırılmamış mıydı?
Hâlâ iyi miydi?
"Lenora!"
"Off, yine mi belli ettim burada olduğumu Flora?"
"Sen hep belli edersin Lenora..."
Kıkırdadığında yanıma oturdu.
"Burada olacağını biliyordum"
Gülümsedim.
"Ben hep burada olurum..."
"Ne düşünüyorsun?"
"Hiiçç..."
"Tamam, bana söyleme ama her ne düşünüyorsan bir kenara at ve ayağa kalk"
Perileri...
Perileri düşünüyorum Lenora.
Tanıdıklarımı,
Tanımadıklarımı da...
"Uff Lenora..."
Diye sızlandım ancak ayağa kalktım. Bu ışık perisi bana iyi geliyordu.
"Şimdi gözlerini kapat"
"Yine şu beyaz ışık simulasyonundan mı yapacaksın Lenora?"
"Bu seferlik hayır ama yine senin bayılmadığın psikolojik şeylerden"
Gülümseyerek gözlerimi kapattım.
"Onları srviyorum sadece bazen bir işe yaramayınca beni kızdırıyorlar"
"Her neyse... şimdi ne düşünüyorsan onu başardığını ya da alt ettiğini hayal et. Bunu düşündüğün şeye göre seçebilirsin diye umuyorum"
"Bu muydu yani Lenora? Bunu kendim de yaparım!"
"Yaa bana adımı söyleyip durma!"
Bu sefer yalnızca gülümsemeyi bırakıp yüksek sesle güldüm.
"Tamam Lenora"
Dememle kafama onun tarafından sert bir darbe indirildi.
"Başlayacağım şimdi sana da Lenora'na da!"
Kahkahalarla gülmeye devam ettim.
"Kendine mi Lenora"
"Gerçekten o Lenora'yı da seni de..."
"Ne oldu?"
Sustu, güldüm.
"Devam etmeyecek misin?"
"Etmeyeceğim Flora"
"Neden Lenora?"
"Çünkü periler küfretmez Flora"
Diyerek başını yana yatırdı ve gülümsedi. Hayatımda atmadığım kadar yüksek bir kahkaha attım.
Lenora'yı seviyordum.
Beni neşelendiriyordu.
"Bak nasıl da unutturdum sana! Şimdi az önce ne düşünüyordun, bana söyle"
"Bunu asla öğrenemeyeceksin..."
Dudaklarını büzdü ve o parlak yeşil gözlerini kırpıştırdı.
"Ama nedeenn?"
"Çünkü öyle gerekiyor"
"Neden?"
"Çünkü eğer öğrenirsen işime karışırsın"
"Karışmam, lütfenn..."
"Lenora... bu konuşmanın sonunu biliyorsun."
"Uff, tamam ama harekete geçtiğin gün ne olduğunu bilmesem bile haberim olacak"
"Tamam Lenora"
Olmaz Lenora,
Yarın harekete geçeceğim
Ama sen bunu hiç bilemeyeceksin
Çünkü bana yardım etmeye kalkarsın
Bunu sana senin için söylemeyeceğim Lenora...
"Peki o zaman, o günü bekliyorum"
O gün hiç gelmeyecekti.
Buna emindim.
Her neyse olayı fazla abartmayayım ona hiçbir şey anlatmayacağım.
Ve bundan eminim.
"Ben sıkıldım"
Dedi birden.
"Ne yapalım?"
"Bilmem"
Birden gülümsedi, bir fikri var gibi görünüyordu.
"Senin kovuğunda kitap okumaya ne dersin? Orayı seviyorum"
Uzun zamandır oturup da on sayfadan fazla kitap okumamıştım. Her okumaya karar verdiğimde bir şekilde sıkılıyordum işte kitaptan.
Ama şimdi başkaydı.
Şu an kafamı dağıtmaya gerçekten çok ihtiyacım vardı.
Bu yüzden iyi bir fikir gibiydi kitap okumak.
"Olur"
Ormanın çıkışına doğru yürüdük ve yavaşça dışarı çıktık. Ama Lenora'nın sesiyle durmak zorunda kaldım.
"Aa Flora buraya baksana! Ağaca bir şey kazımışlar... sanırım bir ok..."
Nasıl yani?
Tam da o oka mı denk geldik şimdi!?
Soru sormayı yeni bırakmışken mi?
Konuyu dağıtmaya ve ilgisini o oktan almasını sağlamaya çalıştım.
"Öyle mi? Hadi boşver gel gidelim"
"Peşinden mi? Öyleyse tamam ama ben bu okun nereye gittiğini öğrenmeden eve falan gidemem"
"Hayır Lenora, çok yorgunum"
Sana birazdan göremeyeceğin kapının neden orada olmadığını anlatamayacak kadar yorgun...
Sonuçta bir ok varsa orada bir şey vardır değil mi?
Olmayacaktı!
Ve o bunu merak ederdi!
Öylece bırakmazdı o ve beni de sorguya çekmeden bırakmazdı.
"Hadi ama! Lütfen Flora yaa, az macera yaşarız olmaz mı?"
O an düşündüm.
Ya o gün beraber olsaydık?
Lenora'nın çocuksu suratı nasıl bir korkuyla dolardı kim bilir...
Ya onun dediği gibi o macerayı birlikte yaşasaydık?
Çok şey değildi belki gördüklerim ama Lenora için fazlaydı bile.
O, kim bilir ne işkenceler çekiyorlardır, diye düşünürdü.
Ya beni de kaçırırlarsa, derdi.
Ama sakin kalamazdı o kırmızı ışıklı peri cehenneminde.
İyi ki onu da kaçırmamışlardı.
Son kartımı oynadım.
"Hayır Lenora! Sen istersen git ama ben gelmeyeceğim"
Gitmezdi,
Biliyordum.
Korkardı o.
"Uff, tamam, eve gidelim."
"Güzel, gel şimdi"
Yürümee devam ettik ve ağaçtan evim karşımıza çıktı. Hemen kovuğa girdim ve Lenora'yı bekledim. Geldiginde ise kitaplarımızı açtık ve ikimiz de hikayelere daldık...
--------------------------------------------------------------

Bu bölüm de bitti!!!
Ne düşünüyorsunuz??
Lenora'yla tanışınız bu bölüm. Sorulara geçelim yoksa ben tüm soruları geçemeden soracağım!

Lenora karakterini sevdiniz mi?

Bir sonraki bölüm asıl olaylar başlıyor ne düşünüyorsunuz?

Flora'nın anlattıklarına göre siz o hapishaneye girseydiniz ne tepki verirdiniz?

Sorularım bu kadar umarım bölümü sevmişsinizdir bir sonraki bölümde görüşmek üzeree!!!

[Kanatları boşverdim(çocuklukları)]

[Kanatları boşverdim(çocuklukları)]

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kainatın Kehaneti 1(Doğanın Hükümdarları)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin