Dilim tutuldu.
Dudaklarımın arasından fısıldanmak isteyen kelimeler ağzıma tepildi.
Kandırıldım. Hem de, aşık olduğum adam tarafından.
İnce parmaklara sahip elleri bileğimi kavradı. Ani bir hızla kendine doğru çekti beni. Kendimi Peçeli Hükümdar'ın yani Urien'ın odasına buluverdim.
Kapıyı sertçe kapattığı sırada yeniden bana yöneldi. Avuç içlerini göğüslerime bastırarak ittirdi beni. Sarsıldım.
Şokun etkisiyle hareketsiz kalan bedenim arkamdaki yatağa yığıldı. Sırtım yumuşak bir hisle buluştuğunda hareketlenmek istedim.
Kollarım, Urien'ın kolları tarafından yatağa sabitlenmiş, hareket ettirmemi engelliyordu. Hükümdar hızlı hareketlerle üzerime eğildi, nefes alış verişlerini suratımda hissettim. Sıcak solukları içimi ısıttı.
Dudaklarımın bir vakum tarafından çekildiğini hissettim. Bu Urien'ın dudaklarıydı. Dudaklarıyla dudaklarımı, hatta beni kendine hapsetmişti. Damarlı ellerini yanaklarıma yerleştirdiği esnada baş parmaklarıyla elmacık kemiklerimle oynamaya koyuldu.
Kendimi kaybetmemeliydim. Kandırılmıştım, beni yeniden kandırmasına izin veremezdim.
Bacaklarımı hareket ettirdim. Sert bir tekmeyi kasıklarına geçirdim. Yataktan fırlayarak geriye çekildi Hükümdar. Bense kendimi doğrulttum.
"Yaklaşma bana," diye haykırdım yüz hatlarım kasıldığında. Gözlerim korkuyla doldu. Hırslıca dişlerimin arasından soluduğum soluklarım Urien'ın duyacağı kadar sert bir ses çıkarttı.
Her zamanki yumuşak, kulağa bir melodi misali gelen ses tonuyla mırıldandı. "Kendimi tutamadım," dedi. "Sensizliğe dayanmak ne kadar zordu, bilemezsin."
"Ha!" Belli belirsiz bir ses çıkardım anlamazca. Bu adam benimle oyun mu oynuyordu? Başta beni kandırıp daha sonra sensizliğe dayanamadım gibi sözler zırvalaması ne kadar mantıklıydı.
Kollarını havaya kaldırdı. Avuç içlerini gözümün önüne soktu. "Haksızım biliyorum," mahcup bir biçimde başını öne eğdi. Kollarını indirdiğinde suçunu kabul etmişti.
Ona hak vermek istiyordum, ancak neden beni kandırmıştı ve terk etmişti.
Tek bir kelime konuştum. "Açıkla," kollarını elimin tersiyle ittirdim. Ağır adımlarımı ilerleterek kendimi koltuğa attım. Bacaklarımı rahat bir şekilde üst üste atarak bekledim.
Başını kaldırdı, aceleyle onaylarca salladı.
"Xaviera o kadar aptal bir adam değil ay parçam," dedi. Ay parçam demişti, kalbimi feth eden o ses tonunda. Bir anlığına nefesimi tuttuğumu dahi fark etmemiştim, hızla soluklarımı düzene soktum.Sözlerine anlayışlıca devam etti. "Bizim oynadığımız oyunu elbet çözecek ve acısını daha beter çıkaracaktı." Yüzündeki tek bir mimik hareket etmemişti bile, bu sözleri sarf ettiğinde.
Haklı olduğundan ve benim onun ay parçası olduğumdan oldukça emin bir duruş sergiliyordu.
Ayağa kalktım ve düşünmeye başladım. Kafamda her şey oturmaya başlamıştı. Evet, belki haklıydı. Ama bu zamana kadar bana hiçbir haber vermemesinin bir açıklaması olamazdı.
Odada bir o yana bir bu yana ilerlemeye başladım. Parmaklarımla çenemi kavramış, Urien'ın eşsiz hatlarını inceliyordum. Çıplak vücudunun çizgileri, karın kaslarını öne çıkarıyordu.
Altındaki rahat eşofman, Urien'ın sertleşmiş ereksiyonunu gözler önüne sermekte ve bu beni oldukça cezbetmekteydi.
Başımı tavana çevirdim. Urien'ı görmek istemiyordum, bu benim mantıklı düşünmemi tamamen engelliyordu. Olduğum yerde duraksadım. "Haklısın," dedim tekdüze.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşes Katliamı
FantasíaÜniversite öğretmenin bir krallığın dükü olsa ve seni kaçırıp orada düşes olmanı teklif etse, mükemmel bir şey değil mi? Haydi birlikte hikayenin içine bir giriş yapıp öğrenelim. Gerçekten mükemmel mi?