Hayat. Bu 5 harf yaşamaya değer midir? Bu kadar önemli midir? Bazı insanlar zorlanınca bu 5 harfi terk etmek isterler. Hayatını sonlandırmak isterler. Ölüm budur. İnsanların yaşadığı zorluklarla mücadele edememesidir. Ya da canlıların mı demeliyim? Hayat zordur. Hayat büyük bir yarış pistidir. Burda bazen zoruluklarla karşılaşırız. Yarışı bitiremeyenler vardır. Onlar güçsüzdür. Asıl güçler ya da zorluklarla karşılaşmalarına rağmen yarışı bitirenlerdir. O yarışı bitirirsen insanların "Mutluluk" olarak adlandırdığı o hazza ulaşırsın. 'Bu zırvaları bize neden anlatıyorsun?' diye sorarsanız. Bu gün anlatacağım hikaye bununla ilgili olduğu için elbette. Hayatın yaşamaya değer olup olmadığıyla ilgili. Sizce bir av ve avcı aşık olabilirler mi? Bir avcı bir ava aşık olabilir mi? Yoksa her şey bir planı mı tabidir? Sizce hangisi? 'Bizi hep bu sorularla darlayacak mısın?' diye sorarsanız. Hayır lakin bu sorular önemli. Duru görüş önemlidir sevgili okurlarım. Duru görüşünüzü kullanın ve onunla düşünün. Çünkü bu hikaye benim beklediğimden bile çok daha farklı olacak. Anlatmak kolaydır. Peki siz doğru görebilecek misiniz? O zaman size avımı ve avcımı tanıtacağım. Tavşan; Küçük,saf,temiz lakin aynı zamanda korkak. Tavşan korkunca kaçar. O kadar hızlı kaçar ki kimse onu tutamaz. Tavşan kendisinden bile korkar, her ne olursa olsun iyi niyetiyle yaklaşır. Avcılara bile... Tilki; Kurnaz,sinsi,hızlı ve korkusuz tilki. Tilki korkmaz hiç bir şeyden. Bakmaz sonucu bilmez arkasındaki tehlikeleri. Zararsız sandığı şeylerin ona zarar verebileceğini düşünmez. Egosu ona göstermez. Kimse ona zarar veremez sanar lakin bilemez küçük bir av bile onu bitirebilir... Tavşan yine geziyordu,koşuyordu ve mutluluğu tadıyordu,huzuru tadıyordu. Uzun kulaklarını rüzgar gıdıklıyordu. Açık kahverengi gözleri etrefta geziniyor çevreyi tarıyordu. Sanki korkuları yokmuş gibi koşuyordu. Tüylerini rüzgar uçuşturuyodu. Koştukça koştu ve sonunda bir dereye ulaştı. Su istedi. Küçük ağzını dereye yasladı ve suyu sakince içmeye başladı. Üzerinde garip bir ürperti hissediyordu. Bu onu rahatsız ediyordu. Gözlerin tekrar çevresinde gezindi. Korkmaya başlamıştı. Uzun kulaklarını bir ses duymak amacıyla açtı. Kafasını sudan çıkardı ve çevreyi tekrar incelendi. Hiç bir şey yoktu. Hızla arkasına bile bakmadan koştu. Korkuyordu yine. Ardından bir ses duydu. Bir dalın kırılma sesi. Daha çok korktu. Daha hızlı koştu. Nefesi kesiliyordu,nefes alamıyordu küçük tavşan. Durması gerekiyordu küçük kalbi buna dayanamazdı. Durdu. Korkularını boş verdi ve durdu. Açık kahverengi gözleri etrafta gezindi. Korkuyordu,çok korkuyordu. "Korkularını mı yendin küçük tavşan?" diye bir ses geldi. Boğazdan gelen kalın ses kulaklarını doldurdu. Kanını dondurdu bu ses. Duyduğu ses güzeldi lakin tavşanın korkusu sesin güzelliğini saklıyordu. "S-sende kimsin?" dedi titreyen tiz sesiyle. Etrafında dairler çizen varlığı hissetti. O sesi duydukça daha çok korktu küçük tavşan. Korku onu sardı. Nefret ederdi korkmaktan lakin nefret etse bile hep korkuyordu. Garip bir paradoks yaşıyordu küçük tavşan. Sürekli yaşadığı bir duygudan nefret ediyordu lakin bu duyguyu engelleyemiyordu da. Hayatı boyunca her şeyden kaçtı bu duyguyu engellemedi engeleyemedi lakin hep bu duygudan nefret etti. Sesler giderek artıyor, tavşanın korkusuda onunla orantılı olarak giderek artıyordu. Etrafa bakmayı kesti ve gözünü kapattı. Gözleri kapalıyken bile o kadar korkuyordu ki. Küçük kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Ölüm. Bu korkulacak bir şey miydi? Er ya da geç ölecekti lakin şu an ölmek istemiyordu. Hayatı daha fazla yaşamak istiyordu. Adım sesleri yaklaşmaya başladı. Korkusu tavşanın etrafını sarmıştı lakin korkudan bile daha büyük bir duygu vardı içinde ne miydi bu duygu? Merak. Karşısındaki varlığın kim olduğunu ölesiye merak ediyordu. "Beklediğimden daha güzelsin tavşan" dedi tekrar kalın ve melodi gibi gelen o ses. Tavşan "Kimsin sen?" diye tekrarladı. Kalın ses güldü. "Tilkiyim ben tavşan. gerçekten korkman gereken biriyim." dedi. Tavşanın nefesleri duyuluyordu. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Konuşamadı dili tutuldu sanki lakin bir anda korkuları geçti. Sanki bir anda korkmayı bıraktı. Tilki tavşanı öldürecekti. Ölmeden önce tavşan korkularını bir kenara bıraktı. Hiçbir şey Tilkiyi engelleyemezdi. İsmini andığında bile ürpermişti. Tilki tavşana yaklaştı. Tereddütle yaklaştı. O kadar saf ve narindi ki tavşan. Ona göre imkansızdı. "Ölmek istiyor musun minik tavşan?" diye sordu. Tavşan düşündü. Ölmek istiyor muydun? Az önce cevapladığı sorunun cevabı şimdi çok daha karmaşıktı. "Bilmiyorum..." dedi tavşanla teredüttle. Tilki kaşlarını çattı. İçten içe öldürmek istemiyordu tavşanı. "Geçerli bir cevap değil bu tavşan. Söyle ölmek istiyor musun?" dedi sakin bir sesle. Tavşan tekrar "Bilmiyorum..." dedi. Tilki tavşanı ağaçların arasına sıkıştırdı. Tavşan gözünü açt. Tilki Tavşana baktı.
"Söyle minik şey. Hayat yaşamaya değer mi?".