Yere düşen su damlaları tam karşısında hıçkırıklarını tutmaya çalışan portakal rengi pofuduk saçların sahibinden geliyordu. Yaşadığı öfkeyi elindeki boş süt kutusundan çıkaran siyah saçlı, oldukça uzun ve yapılı sayılabilecek çocuksa öylece bakakalmıştı. Öfkesi karşısındakine değil kendineydi. Hali hazırda korumak zorundaymış gibi hissettiği -belki de kendinden kısa olduğu içindir diye düşünüyordu hep- bu çocuğu bu kadar aciz görmek onun için zordu. Ne yapacağını bilememek sinirlenmesine sebep oluyordu. Kageyama bunları düşünürken Hinata çoktan kafasını kaldırmış az önce ağladığının tek kanıtı olan nemli ve kırmızı gözlerine rağmen kocaman bir gülümseme sunuyordu. Hep böyleydi zaten bu çocuk, hiç sıkıntısı yokmuş gibi davranırdı. En çok da bundan nefret ediyordu Kageyama, keşke hislerini paylaşsa benle diye düşünüyor hatta bunu dile getirmenin eşiğine bile geliyordu ancak hep son dakika vazgeçiyordu, yutuyordu kelimeleri boğazından gerisin geri. Neden bana anlatsın ki düşüncesi sarıyordu Kageyamayı böyle zamanlarda. Neyiydi Hinata'nın, onun duygularını bilme hakkını kendisinde görebilir miydi? Bu soruların cevabını aradığı uzun gecelerden de nefret ediyordu Kageyama. Sahi, neyden nefret etmiyordu ki? Düşününce kendisinden nefret eden birinin hissettiği en yoğun duygunun sevgi olması da beklenemezdi zaten. Pek iyi bir çocukluk geçirdiği söylenemezdi, hep sessiz sakin bir çocuktu ve hatırladığı birkaç anısının hepsi de voleybol üzerineydi. Pek arkadaşı yoktu, insanlar onu dışladığından değil, iyi görünümlüydü ve etrafında çok insan-özellikle hiçbirine ilgi duymadığı kızlar- vardı ancak yakınım diyebileceği insan sayısı bir elin parmağını geçmezdi. Gerçi dahi pasör bu konu hakkında hiç endişelenmemişti. Ne kadar az o kadar iyi, değil mi? Kageyama bu düşünceleri kafasına üşüşen sinekleri kovarmışçasına uzaklaştırdı ve karşısındaki çocuğun gözlerine baktı. Hinata ise lütfen ağlamamışım gibi davranalım dermişçesine bilmemezlikten gelen gözlerini dikti çocuğa. Kageyama bu mesajı anladı tabi ki. Sonuçta bu ikili konuşmak için sözlere muhtaç değildi. Bunun üzerine Kageyama, Hinata'ya doğru bir adım attı. Ne yapacağını merak eden Hinata ise gözünü kırpmadan, boynunu hafif yukarı kaldırmak zorunda kalmış -boy farkı ^w^- bir şekilde arkadaşına odaklanmıştı. Kageyama elini kaldırdı ve Hinata' nın o turuncu ve fazlaca kabarık saçlarını karıştırmaya başladı.(yazardan:ehehehe) Hinata şaşkınlığın verdiği etkiyle pembeleşti. Normalde Kageyama ile olan ilişkisinde normal arkadaşların yaptığı tatlı sevgi gösterileri yoktu -gerçi yine de çoğundan daha iyi arkadaşlardı- bu yüzden Kageyama'nın bu tavırları onu mutlu etmişti. Kageyama sevgi gösterme konusunda hala endişeli olduğundan arkasını dönüp kızarmasını engellemeye çalıştı ama nafileydi. Konuyu dağıtmak için " Hadi ama bu kadar aylaklık yeter antrenman vakti yoksa yine zıplayıp topa vurmayı unutacaksın aptal " dedi. Kageyama'nın bu hallerini sevimli bulan Hinata'nın ise ağlayan halinden eser kalmamışto aksine içten içe kıkırdıyordu.
İki saate yakın yoğun ama eğlenceli bir antrenmanın ardından ikisi de bitap düşmüştü. Artık veda zamanıydı. İki çocuk dağıttıkları salonu düzenleyip - öteki türlü Daichi'nin onlara neler yapacağını acı bir şekilde deneyimlemişlerdi- kapıyı kilitlediler. İkisi de yorgun vücutlar ve en az vücutları kadar yorgun gözlerle birkaç saniye karşılıklı hareketsiz kaldıktan sonra bu havayı bozan ilk kişi -tahmin edileceği üzere- Hinata oldu:
- Yarın görüşürüz Bakayama!
der demez bisikletine atlayıp kahkahalar içinde okul bahçesinden çıkmaya başladı kızıl.
Kageyama ise:
-HİNATA BAKAAA!!!
diye arkasından bağırmakla yetinmek zorundaydı. Onun bu haykırışını duyan Hinata kafasını çevirip dil uzatıp otuz iki diş sırıttı. Kageyama her ne kadar sinirliymiş gibi davranmaya çalışsa da içten içe gülümsüyordu. Sahaların kralı, kısa sürede hayatında önemli yer kaplayan çocuk gözden kaybolduktan sonra kararan havaya inat yavaş ve usul adımlarla evinin yolunu tuttu.
Seeeeelaaaaammm!!!
Ben ecorin
Umarım hepinizin modu süperdir. Elimden geldiğince güzel bir fic yazmaya çalışıyorum umarım keyifle okumuşsunuzdur. Eleştiriye her daim açığım benim kendimi geliştirebilmem ve size daha iyi bir okuma zevki yaratabilmem için fikirlerinize çok ihtiyacım var. Bu benim yayınlayacağım ilk bölüm olduğundan epey heyecanlayım hatta belki biraz korkuyorum. Lafı da çok uzatmadan(aslında ne diyeceğini bilemedi) bunun sadece bir fic olduğunu ve gerçek hayatla herhangi bir alakası olmadığının üstünden geçmek isterim.Aa bir de okuduğunuz için çok teşekkür ederiiiimm.
Şimdilik bu kadardııı. Kendinize dikkat edin, sağlık ve sevgiyle hoşça kalın <<333
YOU ARE READING
Karasuno İkilisi
FanfictionYere düşen su damlaları tam karşısında hıçkırıklarını tutmaya çalışan portakal rengi pofuduk saçların sahibinden geliyordu... (Kagehina fanfic) (Sadece hayal ürünü)