Selam.
Nasılsınız?
İyi okumalar. Desteklerini bekliyorumİnşeAllah beğenirsiniz.
Yazım hatalarım ola bilir kusura bakmayın.💫
Albaros ve Daniel, çalışma odasına geçerken, bende dün gece uyuduğum odada banyomu yapmışdım.
Albaros'un kız kardeşinin, bana gönderdiği kiyafetler üzerime tam olmuşdu, bu kız pembe rengi çok seviyordu galiba, iç çamaşırına kadar pempe reng göndermişti. Aynada kendime baktığımda çok cici göründüğümün farkına vardım. Pembe bir switer, pempe bir pantalon. Yüzüm kiyafetime tezat olarak, çok solgundu.Saçlarımın boyası akmışdı. Kahverengi saçlarımı, tararken aslında bu rengin bana güzel yakışdığını düşünüyordum. Ama bezen sarışında olmak istiyordum, kararsızlık beni bitiriyor. Mavi gözlerime her iki rengde yakışıyordu.
Kız o kadar düşünceli ki, makyaj malzemeleri bile göndermişti. Bir kızın neye ihtiyacı olacağını çok iyi anlıyordu. Bu benim işime geliyordu, yüzümdeki morlukları fondetenle kapatdım. Deri rengimden bir ton açıkdı ama sorun değildi, yüzümü o halde görmeye dayanamıyordum.
Çok güzel kızdım, ama babam beni kirli elleriyle çirkinleşdiyordu. Aslında baba sevgisi kızlarının dayağı olurdu, güveni olurdu, kızların ilk sevgileri olan babaları, tarafından öğreniyorlardı, sevginin bir insanı nasıl güzelleştirdiyini.
Evet sevgi bir insanı güzelleştirirdi. Ama sevgisizlik, insanın ruhunu parça parça ederdi. İnsanın canını acıtan kendi ailesi tarafından sevilmemekdi.
Bu yaşıma kadar hiç kimseyi sevmedim. Gözüm babamdan başka kimseyi görmedi.
Hep gözlerinin içine baktım, sevgi kırıntılarını görmek için. Çünkü benim onun sevgisine ihtiyacım vardı.Annem mi, hayatım boyunca beni hep sırtımdan vurmuştu. Her zaman yalnız hissettirmişdi. Hiç bir başarımı takdir etmemişdi. Hep babamın önüne atmışdı beni. Aslında annemle ilgili güzel anılarım, yok denilecek kadar azdı.
Onları bu kadar düşünerek, daha da kendimi mahvetmek istemiyordum, ama elimde değildi.
Odada fazla druduğumu düşünerek, dışarı çıkmaya karar verdim. Bence bir şeyler yeyip içsem iyi olurdu.
Salona çıktığımda, hala ortada olmadıklarını gördüm, belkide bana göre Albaros onu odadan bırakmıyordu. Bence onlara bir kahve götürsem iyi olurdu.
Ama nasıl sevdiklerini bile bilmiyorum. En iyisi çay yapayım, şekeri kendileri koyar.*********************
Tepside ki çaylarla, çalışma odasının kapısını tıklatıp bekledim. Sonuçda gel demese girmemeliydim.
"Gel Semra"
Bunu Daniel söylemişti. Gittikce bu adama nedense gıcık oluyordum. Beni tanımadan yargılaması, buna etkendi.Kapının kulupunu yavaçca çevirip içeri girdim. Albaros çalışma masasının arkasında ki tekli koltukda otururken, Daniel masanın önündeki karşı karşıya olan koltukların birinde oturuyordu.
Albarosun gözleri elimdeki çaya bakarken, memnuniyetle gülümsedi."Oha sen kimsin lan, biraz önce sarışın değilmiydin. Ama böylede güzelsin ha."
"Sus Daniel"
Albaros bu gün fena sinirliydi, gerçi yanında Daniel gibi adam olunca ne yapsın.
"Ben size çay getirmiştim. Aslında kahve yapacaktım, ama nasıl içtiğinizi bilmiyorum."
"Sora bilirdin."
Bunu Albaros söylemişti, beni nasıl bir sözüyle, sinir ediyordu bu adam. Evet sora bilirdim ama sormadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN YALNIZ DEĞİLSİN. ☆Yarı texting
Novela JuvenilSen Yalnız Değilsin Albaros. Albaros Semra'dan nefter eder? Hayır Albaros Semra'nı çok sever. Hangisi gerçekti nefreti mi? aşkımı? Burası Albaros'un dünyası, bence onu yalnız bırakmamalısınız. "Beni bu kadar, düşündürme Albaros."