Kırmızı halı üstünde yürüyen kıvırcık uzun saçlı, büyük gözlü, tombul yanaklı, herkesin ona bakmasını sağlayacak kadar güzel olan Han Jisung; etrafa sıkkın bakışlar atıyordu.
Güney Kore'nin en büyük mafyaları, bir parti için buluşmuşlardı. En büyük mafyalardan biri olan Han Sangjin'in oğlu Han Jisung'un gelmesi de kaçınılmaz olmuştu.
"Biraz gülümse. İnsanlar gülümsemeni görmek istiyor." Jisung'un özel koruması-aynı zamanda da arkadaşı-olan Seo Changbin söylemişti bunları. Jisung ona dönerek, "Gülümsemek istemiyorum," dedi. Mutlu olmadığı için gülümsemek istemiyordu, konu bu kadar basitti.
Changbin iç çekerek sessizliğini korudu ve içeri giren Jisung'un peşinden içeri girdi. İçerisi daire şeklinde bir balo salonuydu. Oldukça şık dizayn edilmişti. Tek ayaklı bar masaları göze batmayacak şekilde etrafa dağıtılmış, orkestra kapının karşı tarafındaki büyük sahnenin üstüne kurulmuştu. İçeride keman sesi baş gösteriyordu.
Şık giyimli adamlar ve kadınlar, içeri giren herkesi süzüyorlardı. Buna Jisung'da dahildi. Jisung hiçbiri ile göz teması kurmadan boş masalardan birine geçip garsonların dağıttığı içeceklerden birini aldı. "Yeterince boy gösterdikten sonra çekip gidelim. Gereğinden fazla burada kalmak istemiyorum." Jisung'un söylediklerini başıyla onayladı Changbin.
Bir süre orada durup geleni geçeni izlerken ona doğru gelen tanıdık bedenle kocaman gülümsedi. Sarı-siyah karışımı saçları ve tilki gibi yüzüyle herkesi etkisi altına alan biriydi. Buna Changbin'de dahildi.
"Hyuuung!" diyerek Jisung'un üstüne atladı Yang Jeongin. Mafya annesi Yang Seohyun'un oğluydu. Jisung gibi birçok insanın dikkatini çaba harcamadan çekebiliyordu ama genç oğlanın dikkati tek bir kişinin üstündeydi.
Changbin ve Jeongin göz göze geldiklerinde Changbin çaktırmadan Jeongin'e göz kırptı. Jeongin bu durum karşısında cilveli bir şekilde kıkırdadı. Bu sırada da Jeongin'in koruması Bang Chan aralarına katılmıştı.
Jeongin ve Jisung konuşurken, Changbin ve Chan'da bir yandan etrafı kontrol ediyor bir yandan da muhabbet ediyorlardı. Jeongin, "Minho hyung'dan haber aldın mı?" diye sorduğunda Jisung iç çekerek başını olumsuz anlamda salladı.
Güney Kore'nin en büyük mafya babası olan Lee Know'un sevgilisiydi Han Jisung. Gerçek adı olan Minho'yu sadece güvendiği insanlar bilirdi. Jisung, Jeongin, Changbin ve Chan'da gerçek adını biliyorlardı.
"Telefonlarıma cevap vermiyor. En son onlardan habersiz silah ticareti yapan bir çeteyi çökertmeye gitmişti. Yaklaşık üç aydır da haber alamadım." Jisung'un sıkıntıyla konuşmasına karşılık Jeongin ona sıkıca sarılmıştı. Jisung'un sevgilisini özlediği her hâlinden belli oluyordu.
Parti bir süre daha devam ettiğinde Jisung yeterince göründüklerini anlamıştı. Sırıtarak Jeongin ve Changbin'e döndü. "Changbin hyung, sen Jeongin'i al ve git. Chan hyung benimle kalır." Changbin minnettar bakışlarla Jisung'a teşekkür edip Jeongin'e döndü. Aralarında ufak bir konuşma geçtikten sonra ikili parti alanından dikkat çekmeden ayrıldılar.
Chan, "Kaç defa yer değiştirelim dedim ama beni hiç dinlemedi," diye arkalarından bıkkın bir şekilde konuştuğunda Jisung gülerek, "Eğer öyle olursa sevişmekten iki adım öteye gidemezler," dedi. Chan onaylamaz bir ifade ile başını iki yana salladı. Jisung dirseğiyle Chan'ın koluna hafifçe vurup, "Yapma hyung. Sen Seungmin'in koruması olsan emin ol aynı durumda olurdunuz," dedi. Chan mahcup bir şekilde gülümsedi. Jisung'un söylediğinin doğru olduğunu biliyordu.
Seungmin, Chan'ın sevgilisiydi. Jeongin'in en yakın arkadaşlarından biriydi. Aynı zamanda Jeongin'in annesine hizmet eden hackerlardan biriydi.
Jisung ortamdan gitmek için an kollarken göz göze geldiği kişi donup kalmasına neden oldu. Siyah saçları, koyu kahverengi gözleri, tavşan yüzü ile sevgilisi tam olarak ona kilitlenmiş durumdaydı. Alt dudağının ortasındaki piercing, mekanın ışıkları altında parlıyordu.
