ep, ten. "mama, i don't wanna die."

44 14 34
                                    

"İyi adamlar yalnızlıktan ölüyor. İyi kadınlar ise kötü adamların balkonundan gökyüzüne bakarken."

Kollarım arasına doldurduğum bir yığın kıyafeti gömme dolabın içine sıkıştırdım. Kollarım arasında hissettiğim boşluk ile giydiğim tulumumu düzelttim.

Babamın ülke dışı gezilerinden birinde aldığı uzun aynanın önünde kendi yansımama baktım. Ellerim saçlarımda gezindi, kahve buklelerim oldukça hoş duruyordu.

Uzun zamandır da bakmamıştım kendime, şimdi değişen şey ise bugünü Terry ile buluşmak için ayarlamış olmamdı. Pek görüşemiyorduk ama vakit bulduğumuz her an yan yanaydık.

Her şeyin üstesinden geldim, dedim kendi kendime. Amacım Terry'yi tanımaktı ve ben onun resmen hayatına da girmiştim.

Onun saf ve temiz yüzü her zaman dokunulacak tiptendi. Öpülecek, sevilecek bir ruhu da vardı. İnsanların ona başka bir gözle bakması beni korkutuyordu. Kasabada yaşayan herkese saygı vardı.

Olurdu olmasına da insanların içini bilemiyorduk işte. Belki de zamanında az itilip kakılmış da olabilirlerdi. Ellerim benden habersiz yumruk olduğunda aynanın da önünden çekildim.

Terry'yi bekletmek istemiyordum.

Odamdan çıktım ve merdivenleri indim. Oldukça boş ve sessizdi evimiz. Babam yine belediye binasında işleriyle uğraşırken annemin evde olması gerekti.

Evden çıktığımda bahçedeki kalabalık yüzüme bakınca ne olduğunu anlamadım. Kai ve annesi bahçemizde annem ile oturuyorlardı, bir köşede de elinde telefonu ile ilgilenen Kai oturuyordu.

Annemin bakışları beni bulduğunda yüzüne bir tebessüm yayıldı. Ne yaptığımı ya da şu anda nereye gideceğimi dahi biliyordu. Ona her şeyi tereddüt etmeden anlatıvermiştim. Yargılamadan dinlemişti lakin doğru olduğunu düşünmüyordu.

Ondan izin istemiştim, kendim deneyimleyip görmek istemiştim. Adımladım yanına doğru. Yanaklarıma bir öpücük bırakırken Kai'nin annesine de selam vermiştim.

İllerideki evde duran polis arabaları ile o yönü gösterip konuştum.

"Neler oluyor?"

"Adli tıp ekipleri raporları doğrulamak için evi tekrardan kontrol etmeye gelmişler." demişti annem. Ağzımı tekrar açacağım sırada kesti beni.

"Telefonun yanında olsun, bir şey olursa ararım ben seni."

Güven arz eden sözleriyle ayrıldım oradan. Bacaklarımın bile benden daha iyi bildiği o yolu yürümeye başlamıştım.

Gittikçe başta kilisenin o eski taşları karşıladı beni ardından ise mabetin gönül bahçesi. Bakışlarım yine hayran hayran gezdi. İyice dikkat kesildim, Kai ile gelip ilk kez burada Terry ile içmiştik.

Gülen gözleri düştü yine gözlerime ve dedim ki, yanına varınca böyle gözleri gülerken tebessüm etsin bana.

Kasabadan çıktığım an küçük küçük tatlı bir rüzgar da esiyordu. Fırtına olmaması için dua edecektim neredeyse. Diğer günlerin aksine soğuktu hava.

Güneş iyiden iyiye tepeye tırmanırken ben ellerim önümde birleştirmiş yürüyordum.

Görünüş alanıma giren santrali izlemeden kanal yoluna döndüm. Eskiden olsa dakikalarca izler, yanına gitmek için hayal kurardım. Ama şimdi Terry'nin yanında olmak için yaşayan hayallerim vardı.

Yüzümde bir gülümseme ile devam ettim. İçim içime sığmıyordu, heyecan değildi bu sevgi içimi parçalıyordu. Onun yanında olmak bana küçük bir etkiden daha fazlasını yaptırıyordu.

Bohemian Rhapsody ± taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin