Sabah Ada'nın beni uyandırmasıyla kısa bir duş alıp hazırlanmıştım ve kahvaltı ederek okula gitmek için Ada'nın süslenmesini bekliyordum kapının önünde.
"Sence o kadar makyaja ihtiyacın var mı?" Dedim kapı önünden bağırarak.
Kapı açık olduğundan tüm komşuların ana bacı sövdüğünü biliyordum.
"Bekle biraz ya!" Diye cırladığında kısıkca güldüm.
Karşı kapının açılmasıyla bakışlarım oraya dönerken gözlerimin kesiştiği siyah gözlerle öylece kalakaldım.
"Serseri?" Dedi o da aynı benim gibi şaşkınlıkla.
Ne ben onu ne de o beni görmeyi beklemiyordu sanırım.
"Geldim!" Neşeli sesi duyduğumda ona döndüm.
Yine çok güzeldi zilli.
"Günaydın hocam!" Dedi yine aynı neşeli sesle ve koluma girip "Bu Kayhan. Bizim sınıftan, belki görmüşsünüzdür." Hevesli hevesli anlatışı bana küçüklüğünü hatırlatırken yüzümde belli belirsiz bir tebessüm oluştu.
"Günaydın Adacığım," Bakışları kolumu saran ellerdeyken "Tanıyorum arkadaşını." Dedi gözlerini bana çevirip. Ardından bize görüşürüz deyip merdivenleri inmeye başladığında biz de kapıyı kilitleyip yola koyulmuştuk.
Ayaz hoca arabasına binerken biz ise yürümeye başlamıştık.
"Yeni gelen hocayla komşu olduğunu bilmiyordum." Dedim yüzüne bakıp.
"Ha evet, bir kaç gün oldu taşınalı o yüzden size söylemeye fırsatım olmadı." Anladım dercesine kafamı salladığımda "Sarp!" Diye bağırıp önümüzdeki çocuğun boynuna atlayan kızla gözlerimi devirdim.
Her sabah nasıl bu kadar enerjik oluyordu anlamıyordum. Sarp da aynı benim gibi düşündüğünden Ada'dan ayrıldıktan sonra baygın bakışlarla yüzüne bakmaya başladı.
"Sabah sabah delirmiş bu." Dedi bana bakıp Ada'yı gösterirken.
Kafamı iki yana salladığımda ikisi de tepkime gülerken gözlerimi devirdim.
Hayatımdaki güzel şeyler sayılıydı ve onlardan birisiydi bu ikisi.
........
Kantinde tek başıma oturup yaptırtığım tostu kemirirken önümdeki sandalyenin çekilmesiyle bakışlarımı karşıma diktim. Edis mavi gözleriyle yüzüme bakarken yüzünde garip bir sırıtış vardı.
"Ne istiyorsun?" Dedim tostu yere bırakıp bıkkınca oflarken.
"Kavga etmeye gelmedim." Dedi kısaca ve gözlerini etrafta gezdirdi.
İyice merak ederken "Söyle sonra da git." Dedim umursamazca.
"Sen şu yanında dolanan kızla sevgili misin?" Meraklı gözleri yüzümdeyken sinirlerimin gerildiğini ve yavaş yavaş tepemin attığını hiss ettim.
"Kardeşim o benim." Dedim dişlerimin arasından.
Yüzüne keyifli bir ifade yayılırken arkasına yaslandı.
"O zaman kardeşini paylaşırsın benle bir geceliğine." Dedi yüzündeki sırıtmayla.
Sertçe oturduğum sandalyeyi geriye ittirip masanın üzerinden yakalarını kavradım ve kendime çektim onu.
"Düzgün konuş sikerim seni." Dişlerimin arasından kendime hakim olmaya çalışarak fısıldarken derin derin nefesler alıyordum.
Delirtiyordu bu okuldakiler beni.
"Konuşmazsam ne yaparsın?" Bardağı taşıran son cümlesiyle yüzüne şöyle güzel bir yumruk geçirirken hiç tereddüt etmemiştim.
"Konuşmayı öğretirim." Deyip üzerine çıktım ve ard arda yüzüne yumruklarımı geçirmeye başladım.
Kantinde büyük bir kargaşa oluşurken Koray beni Edis'in üzerinden geriye ittirip onu kaldırmaya çalıştığı anda arkasını dönüp yüzüme baktı ve üzerime geleceği sırada önüme geçen yapılı bedenle neye uğradığımı şaşırdım.
Kokusunu hiss ettiğimde bunun Ayaz hoca olduğunu anlamıştım.
Kantine başka öğretmenler de girdiğinde önümden çekilip gözlerime baktı. Bir yerimde bir şey varmı diye kontrol ederken ellerimde durdu gözleri. Bakışlarının olduğu yere baktığımda daha buğumlarındakı yaraları iyileşmeyen ellerimin daha da kötü bir hal aldığını gördüm. Etleri soyulmuştu ve soyulan yerlerden hafif kan akıyordu.
"Kayhan!" Diye bağırıp üzerime doğru koşan Ada'yla bakışlarımı kantinin girişine çevirdim.
Koşarak gelip boynuma sarıldığında belini sardım. Kısaca sarılıp geri çekildiğinde "Ne oldu, niye kavga ettiniz?" Dedi kenarda yüzüne bakılan Edis'e bakarken.
"Yok bir şey, güzelim." Gözlerimi Sarp'a çevirdiğimde onun da endişeli gözlerle bana baktığını gördüm.
Dışarıya bir nefes verirken "İyiyim ben, derse gidelim." Dedim itiraz istemeyen bir sesle.
"Sen benimle geliyorsun." Dedi varlığını unuttuğum Ayaz hoca.
Herkes bana bakarken ofladım ve "Tamam." Dedim.
Ada ve Sarp sınıfa çıktığında bakışlarımı yanımda duran adama çevirdim.
"Yine ne oldu?"" Dedim bıkkınca.
"Gel." Deyip bileğimi sardığında tuttuğu yer cayır cayır yanmaya başlamıştı.
Ne olduğunu anlamazken beni öğretmenler odasına getirdi. Sandalyelerin birine oturup ona bakarken siyah çantasından üzerinde yıldız desenli yara bantları çıkardı. Kaşlarımı çatıp ona bakarken hafifce gülümsedi.
O nasıl gülümsemeydi?
Karşımdaki sandalyeye oturup nazikce elimi elleri arasına aldı. Normalde büyük olduğunu düşündüğüm elim elleri arasında küçücük kalırken yara bandının arkasındaki yapışkanı açtı ve elimin üzerindeki birilerini yumruklamaktan yara bere içinde olan ve hiç bir zaman iyileşmeyen yerlere yapıştırdı. O dikkatlice işini yaparken içimin sıcacık olmasını engelleyemedim.
Yıllar sonra üşümemiştim. Öyle sıcak ve şefkatle tutmuştu ki elimi kalbim ısınmıştı bir anda.
Elimin her yerini yıldızlı yara bantlarıyla kapladığında bakışlarını bana çevirdi.
"Teşekkür ederim." Dedim bakışlarımı kaçırırken.
Elimin üzerini okşarken "Yaralarını iyileştirmeye çalışmalısın." Dedi yumuşak bir tonda.
"İyileşmezler." Yeşile yakın elalarım gözlerini delip geçmek istermiş gibi ona kilitliyken hafifce gülümsedi.
"O zaman birilerinin iyileştirmesine izin ver." Elimi bırakıp ayağa kalkmadan önce söylediği son cümle buydu.
Arkasından baka kalırken dakikalarca söylediği şeyi düşündüm. Benim yaralarımı kimse iyileştirmek istemezdi ki. Ben izin versem bile kimse yoktu. Kimsesizdim ben.
Bakışlarım ellerime inerken yüzümde beliren tebessüme engel olamadım. Uzun zaman sonra en içten gülümsemeydi bu yüzümde beliren.
Daha önce kimse yaralarıma yara bandı yapıştırmamıştı.