(SAFİR)
Kaşlarım çatık kalbim teklerken içeri girip kutlama alanına yürüdüm.
Doğru şeyi yaptım değil mi?
Yemekhaneyi süslemişlerdi. Merih yanıma yaklaştı.
"Safir dışarı taşıdılar- ne oldu sen iyi misin?"
Başımı salladım.
"İyiyim evet. Dışarda buluşuruz"
"Tamam."Dışarı çıkmaya yeltendi.
"Merih."
"Hm?"
"Vâris hakkında ne düşünüyorsun?"Bir süre cevap vermedi.
"Dürüst olacağım, sadece senin için önemli olduğu için birşey demiyordum. O bir hain Safir. Küçük bit hain de değil. Büyük bir hain. Kaçmadan önce çalışmalarımızın birkaçını ele geçirip kaçmıştı. Seni sevdiğine de inanmıyorum. Onun branşı neydi hatırlasana? Manipülasyon. O iyi biri değil Safir. Ne tesise, ne bize, nede sana."
Dedi ve dışarı çıktı.
Haklı mıydı? Fazlasıyla. Ama ondan nasıl bir anda vazgeçebilirim ki? Yemekhaneden çıktım.(PRENS)
İç çekip saklandığım yerden çıktım ve yemekhanenin sandalyelerinden birine oturdum. Kollarımı bağladım ve yere çevirdim bakışlarımı.
Vâris mi? O çok kötü biriydi. Onun ismini düşündükçe rahatsız oluyordum.
Nefes verip karanlık yemekhanede başımı bir masaya yasladım.Biri elini saçlarıma attı.
"Bırak beni Safir. Modumda değilim."
"Emin misin? Gideyimmi?"Duyduğum sesle gözlerimi fal taşı gibi açıp ayağa kalktım. Bu bayağı benim sarışınımdı be
Boynuna arladım.
"Sakın. Sakın gitme. Hazır değilim hala ihtiyacım var sana"
Gözlerimden yaşlar aktı.
Elleriyle belimi sarıp boynuma küçük bir öpücük bıraktı."Hiçbir yere gitmiyorum, yanındayım güzelim."
Yüzümü boynuna gömdüm.
Canımın içi bu adam. Omuzlarımdan tutarak beni kendinden ayırdı ve yüzümü avuç içlerine aldı."Yinede, eğer birden ölürsem-"
Ne diyeceğini anladığım anda kulaklarımı kapadım.
"Yo yo yo yo duymak istemiyorum yok öyle birşey."
Kollarımdan tutup ellerimi kulaklarımdan ayırdı.
"Dinlemek zorundasın,"
Yüzüne bakamıyordum. Başım eğikti bu yüzden gözlerimden düşen göz yaşları burnumdan damlıyordu.
Yüzümü avuçladı.
"Bana bak, lütfen Prens, seni buna zorlamayı hiç istemiyorum ama öyle bir olay olası bir durum. Lütfen, gözlerime bak,"
Kalbim sıkışmıştı. Yinede kendimi zorlayarak ilk önce ellerimi beline yerleştirdim, sonrasında gözlerimi onunkilere çıkardım.
Baş parmaklarıyla yanaklarımı sildi.
"Lütfen bana bir söz ver, bana hayatına normal bir şekilde devam edeceğine dair söz ver, her zamanki gibi."
Burnumu çektim. O ona yapılan Hiçbirşeyi hakketmiyordu. O tatlı mavi gözlü sarışın biri.
Burnuma bir öpücük kondurdu.
"Söz mü?"
Başımı istemeye istemeye salladım.
Gülümseyip yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Seni hep çok sevdim Prens'im, hepte çok seveceğim. Sakın unutma, benim için çok değerlisin"
Söyledikleri canımı inanılmaz acıtıyordu.
Hayır, bu bir veda olamazdı. Değil mi?Dudaklarını dudaklarımın üstüne kapattı.
Gözlerimi kapatıp ona daha sıkı sarıldım.(MERİH)
Dışardaki herşey henüz tam değildi.
Aren'i nerde bulacağımı bildiğim için binaya girip asansörle çatı katına çıktım.Asansörün kapıları iki yana açıldı. Tam karşımda duruyordu. Bilmem kaç katlı binanın köşesinden büyük şehri izliyordu.
Yanına yaklaşıp kolumu omzuna doladım.
"Ne düşünüyorsun?"
"Ben neden bu davarlarla çalışıyorum diye düşünüyorum."Parmağıyla büyük şehri ve gece karanlığında parlayan lambaları gösterdi.
"Bak, benim kardeşim orda biryerlerde. Tek başına, yanlız."
Omzundan tutup onu bana döndürdüm.
"Ama sen yanlız değilsin, ben varım yanında, destek olabilirim."
Gülümseyip omzundaki elimi tuttu.
Beni kendine çekip sıkıca sarıldı."Hiçbirimiz bunları hakketmedik. Hepimiz daha mutlu olabilirdik. Yönetim yerine ben senden özür diliyorum Merih."
", Eğer benim yerime Miraç kaçırılsaydı daha kötü bir durumda olabilirdim. Hem benimle değil Miraç'la tanışacaktın. Daha mı iyi?"
Dolu gözlerle gülümsedi.
Kaşlarımı çatıp ellerimle yüzünü avuçladım."Aren ben seni çok seviyorum be."
Gözlerinde iki damla yaş aktı.
"Ben de."
Bu anıyı bir öpücükle mühürlemek gerekiyordu.
Kömür siyahı saçlarına elimi atıp onu kendime doğru çektim.Aramızda milimetre kala gözlerim gözlerine takıldı.
Siyahlarında hüzün ve çaresizlik vardı.
Alnının tam ortasını öptüm.
"Yalnız değilsin Aren, ben hep burdayım."
Dudaklarına uzandım.
____________________
Aaa finale ne kadar da yakınız öyleee
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkinci Yılın Görevi(bxb)
Hành độngYeşil gözlü adam köpeğin beyaz tüylerini bir defa daha okşayıp arabaya dönmüştü.. Yukarıda neler yaşadığını belli etmemeye çalışyordu. Ama birazdan patlayacak olan gözyaşı kanallarıyla bu imkansızdı nerdeyse..