Değişim

295 21 1
                                    

Bir hırıltı ile çadırda gözümü açtım. Güneş yeni doğmuştu. Crispy bağırıyordu.

-Morgan! Klei!

Yanımdaki Kleiman'da aynı şekilde uyanmıştı. Birbirimize baktıktan sonra hızlı bir şekilde ekipmanlarımızı alıp çadırdan dışarı fırladık. Önüme boynundan ok yemiş bir ceset devrildi. Hemen atıldım. Crispy, Viogletti ile birlikte savaşıyordu. Bizde hızlı adımlarla onlara katılıp bir araya geldik. Bir süre sonra çalılığın ardından sayabildiğim kadarı ile 15 kişi belirdi. Yavaş bir şekilde kamp alanına girdiler. Sağ elimdeki kılıcımı üstünlük gösterisi şeklinde havada dans ettirip grubumun önüne geçtim. Aynı anda Kleiman baltayı sallayarak Crispy'nin önüne geçti. Ben en önde arkamda Kleiman ve Viogletti onun  3 adım arkasında da Crispy olacak şekilde geniş bir savaş pozisyonu aldık. İlk hamleyi onlardan bekliyorduk. Çünkü savunan taraf biziz. Ve karşıdaki hamlesini yaptıktan sonra savuşturman başarılı olursa zayıf anında gırtlağını kesebilirsin. İki kılıcımı sımsıkı kavradım. Karşıma iki kişi geliyordu. Ağır adımlarla yürüyorlar. Yapılı bir vücuda ve usta eli kılıçlara sahipler. Aramızda 5 adım mesafe kaldıktan sonra büyük bi nara ile üstüme atıldılar. Amaçları beni araya alıp iki hamleden birini önlememi beklemeleri. Bu sayede ben birinin hamlesini önlerken diğeri için boşa çıkacağım ve o beni kolayca avlayabilecek hale gelebilecek.

Aramıza kılıç mesafesi kala eğilip kılıçları boyunları hizasında tutup sağ tarafıma doğru döndüm. Eğilerek saldırı yüzeyini azaltmış oldum ve onları kendi hamleme çektim. Eğildiğimden dolayı o mesafede kafamdan başka hamle şansları yoktu bu yüzden kılıçları boyun hizasına getirdikten sonra hızlı bir şekilde hamlelerini bloklayıp kılıçları kendime doğru çektiğimde boyunları bir cerrahın neşteri ile yaptığı hamle gibi yarıldı.

Ama durun bi saniye. Bunlar insandı. Çadırın orada önüme düşen adam evet. Bunlar insandı. Saldırırken bir hırıltı yoktu. Bir atiklik. Evet yanlış bi şey yapıyorduk. Farkındaydım.

Ben bunları düşünürken saldırıya geçmişlerdi. O anda arkadan bir yay bana doğrultuldu. Hızlı bir şekilde sağ tarafıma atıldım. Okun rüzgarını yanağımda hissettim. Arkamı döndüğümde ok Viogletti'nin kalbine saplanmıştı. Viogletti ellerini oka doğru götürerek yavaşça yere yığıldı. Hemen Viogletti'nin yanına doğru pozisyon aldım. Crispy:

-Ben onunla ilgilenirim Morgan sen bizi koru.

Kafamı salladım. Düşman tarafına döndüm. Önüme kesik bir baş düştü. Kleiman'a baktım baltasını sallayarak korku salıyordu. Hemen atıldım. Sol elimdeki kılıcın sapını baş parmağım yukarı bakacak şekilde tuttum.

Aniden bi kılıç darbesi geldi. Sağ kılıcım ile dışa doğru savuşturarak rakibin kılıcını vücudundan uzak tutmayı sağladım. Ardından hızlı bir hareketle sol elimdeki kılıcı sağa doğru sallayarak göğsünü parçaladım. Durmalıydık:

-Kleiman! Bunlar insan!

Kleiman baltası ile darbeleri savuşturduktan sonra geri çekildi. Yerde yaklaşık 7 kadar ceset vardı. Karşımdakilerde durmuştu. Yavaşça geri çekildim. Viogletti'nin yanına koştum. Nabzını kontrol ettim. Durmuştu. Lanet olsun. Ölmüştü. Buna üzülecek vaktimin olmadığı aşikardı.

Arkadan bir kişi belirdi. Giyinişi ve yaşı bir savaşçı olduğunu belli etmiyordu. Büyük ihtimalle grup lideriydi. Saçları beyaz ve uzundu. At kuyruğu yapmıştı. Bana doğru yaklaşıyordu. Ağır bir tavrı vardı. Aramıza 4 adım mesafe kala durdu:

-Adamlarımı kaybettim...

+Kampımıza saldırıp misafirimi öldürdünüz.

-...bir hiç uğruna...

+Ya ne uğruna?

-...3 tane aptala öldüler. 3 tane.

Kılıcımı boynuna götürdüm. Adamları anında hazırlanmıştı. Crispy oku gruptaki okçulara doğrulttu.

+Ne istiyorsun!?

-Burada kaldığınız süre içindeki verginizi. Sarı saçlı çocuğa söyledim fakat itiraz etti. Bende gerekeni yaptım.

+Peki ya bende gerekeni yapsam?

Kılıcımı kafasını kesmek için boynundan hafifçe uzaklaştırdım. O anda 5 kişilik atlı bir birlik gözüktü. Atlar yavaşça grubun arasından kamp alanına doğru girdi. Kiyafetlerinde sol bacak kısmına büyükçe kırmızı ile işlenmiş yılan sembolü olan siyah büyük bir pelerine ve görkemli bir miğfere sahiplerdi. Önden birisi atından atladı. Kaslı ve iri bir cüssesi vardı. Miğferini çıkarttı. Çok kısa siyah sık bi saçı vardı. Göz bebeklerinin çevresi kıpkırmızı ve yüzündeki damarlar aşırı şekilde belirgindi. Tecrübelerim bunun bir Sayklon olduğunu söylüyordu. Kılıcımı indirdim. Adam konuştu:

-Ben Raziel. Üstad Konmark'ın bir numaralı adamı. Gözü, kulağı. Ne demek isterseniz...

Önümdeki ukala adam konuştu.

-Köpeği demeyi tercih ederim.

Raziel güldü:

-Tarces. İnsanlara nasıl hitap edeceğini bilmiyorsun. Üstad bunu sana yeterince öğretmemiş anlaşılan.

İşaret ve orta parmağını havaya kaldırıp adamlarına 'götürün bunu' tarzında bir hareket yaptı. Adamlar dövüştüğüm adamların arasından Tarces'i çekip aldılar. Kalabalık dağılmıştı. Sadece gereksiz adamları kalmıştı. Raziel yaklaştı ve:

-Buralarda dolanmakla hata yapıyorsunuz beyler adamlarım size şehre kadar eşlik edecektir.

Kılıcımı hızlıca çevirip boynuna dayadım adamları bana doğru hareket etti fakat el işareti yaparak onları durdurdu, devam ettim:

+Lander kolonisi buralarda istediği gibi seyahat etme özgürlüğüne sahip eğer aksini düşünüyorsan kafana eşlik edecek birileri bulabilirim.

Raziel çok fena bir şekilde kızmıştı. Gözlerimin içine baktı ve kısık bir sesle:

-Eğer şuanda karşımda Francesca'nın oğlu Morgan Estergon olmasaydı şuanda leşini küçük Sayklonlar yer oluyordu.

Annemin adını söylemişti.

+Annemi nereden tanıyorsun!?

-Annen bizi buralara getirmek için çok şey yaptı Morgan. Emin ol sen de bizim için çok faydalı olacaksın.

Kılıcımı sol elinin tersi ile yere indirdikten sonra atına atladı. Bir süre sonra at nalları duyulmamaya başladı. Söylediklerinin ne kadarı doğruydu. Bunları öldürmek yerine bazı şeyleri öğrenmek mi daha iyi olurdu. Kafam çok karışıktı. Kampı hızlı bi şekilde toplayıp Viogletti'yi nehirin yanına gömdük. Üzülecek, bi şeyler hissedecek vaktimiz yoktu. Viogletti'nin atını serbest bıraktıktan sonra tekrar yola koyulduk.

Neleri değiştirebilecektim? Neler değişebilecekti?

Ve Şeytan Ağlamaya BaşladıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin