12. Bölüm

18 8 5
                                    

Günaydınlaaaaar

uzun bir sure ara vermiştim ve geri döndum. Bilgisayarda olduğum için yazım hataları ola bilir. Hepinizden özur dilerim

Değerlendirip yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim. İyi okumalar dilerim


---

(Geçen bölümden)

Rahatsız bir şekilde, yavru bir kuş gibi çırpındığımda beni duvara yapıştırdı. Yavaşca elleriyle önce karnıma sonraysa daha tam olgunlaşmamış göğüslerime dokundu.

"Fiziğin güzelmiş ha!" dedi sevinçle."Seni ilk gördüğümden beri gözüme kestirmiştim"

Öpmek için boynuma uzandı ama kafasını geri çektim. Önce biraz sendeledi. Bense kaçmaya çalıştım. Ama beni tutup yeniden divara yapıştırdı. Tam boynuma uzanacakken hiç bir şeyi duyamadığımı fark ettim ve kendimi yere yığılmış halde buldum. Sonrası karanlık...

12. Bölüm

Bilincim kapalı olsada o pisliğin bana yaptıklarını hala hissede biliyordum. Önce ceketimin fermuarını açtı. Yetimhaneden kaçtığımda uşumeyeyim diye ince ustumun ustunden bu gri ceketi giymiştim. Şimdiyse bunu giydiğim için bin pişmandım. Tişörtumu azıcık kaldırdı. O kirli parmaklarını önce göbeğimde daha sonra karnımda gezdirdi. Eli yavaş yavaş daha tam oluşmamış göğuslerime kalktığında kalp atışlarımın hızlandığını hiss ettim. Kanatsız bir kuş gibi çırpınıyordu zavallı kalbim. Göğuslerimi avuçlayıp tişörtumu indirdi. Yavaş yavaş öpmek için boynuma uzandığında alkol kokan nefesi boynumu okşadı. Daha uzerimdeki orospu çoçuğu bana dokunmadan bir ses duydum. Can kurtaranımın sesi. O da duymuştu sesi. Sesin ne olduğunu geç anlamıştım. Birisi kapıyı kırıyordu. İçimden attığım çığları duyupda gelmiş olmalılardı. Ya da sadece olacakları tahmin etmiş olmalılardı...


Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Karakolun hastanesi olduğunu tahmin ettiğim odada tek başımaydım. Koluma bir serum takılmıştı. Ne olduğunu hatırlamaya çalıştım. Ve sonunda hatırladım. Reception'daki kadın mudurun beni çağırdığını söylemişti. Bende bir gelişme olduğunu duşunup o piç herifin odasına çıkmıştım. O da alkol alarak sağ olsun beni doğduğuma pişman etmişti. Bir daha o çağırdığında yanına tek gidersem bende Kumru değilim. Yanıma Ömer'i alacaktım. Bir kızdansa bir erkeğin olması daha iyiydi. Şu an Kuzey burada olsaydı o piç herifin icabına bakardı. Ama maalessef burada değil. Bazen yağmur yağdığnda dışarıya çıkıp kendi kendime konuşurdum. Hala onun yokluğunu atlata bilmiş değilim.


Nedense odada yalnız olmam birden bire beni korkutmaya başlamıştı. Bozuk lambanın seğiren ışığı odayı daha kasvetli havaya buruyordu. Sanki hayatımız yeterince korkutucu ve berbet değilmiş gibi...

Odanın korkutucu gelme sebebi bana takılan serumun etkisiydi buyuk ihtimalle. Ya da az önce yaşadıklarımdı...  O orospu çocuğunun yeniden gelmesinden korkuyordum. Hayır, diye hatırlattım kendime, biz nelerin ustesinden geldik, yine geliriz, dedim deli gibi atan kalbime. Ama bir fark vardı, o zaman kardeşlerim vardı, bana hep destek olan, her ihtiyacımda yanımda olan... Şimdiyse bazıları bilmediğim yetimhanedeydi, bazılarının cesediyse ormanlıkta surunuyordu. Bu muydu yaşam? Bu maydu yaşamak? Hayır, bu değildi yaşam. Yaşam önce amaçların için savaşmak, sonra amacına ulaşmak, sonraysa ömrunun sonuna kadar bunun sefasını çekmekti. Bizimki yaşam değildi, yaşamak değildi. Peki neydi bizimki? Neydi bizimkinin adı? Neydi bizimkinin amacı? Neden butun bunları çekiyorduk? Suçumuz neydi? Yetim olmak mı? Anne babamızın bize sahip çıkamaması mıydı? Neydi?


Bu sorular kafamda dönup dolaşırken odaya ne zaman girdiğini anlamadığım hemşirenin kolumdakı serumu çıkarmasıyla gerçekliğe dönmuştum. Yanıma bir bardak su ve bir kaç tane hap getirmişti. Hapa soru işaretleriyle baktığımda gulumseyerek bana döndu hemşire

Vadedilmiş ÖzgürlükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin