64. BÖLÜM~
.
.
.
.
.
.
.
." Sen çal kapıyı. Ben konuşurum." En son ortaokulda, sınıf arkadaşımla öğretmenler odasının önünde aramızda geçen bu diyoloğu babaannemlerin kapısının önünde, kocamla yaşamam nasıl bir dejavuydu Allah aşkına?
" Sen çok gerildin bebeğim. İstersen yarın gelelim. Rize'ye gelir gelmez eve bile yerleşmeden babaanenelere neden geldiğimizi hâla daha anlamış değilim zaten."
İlgiyle yüzüme doğru savrulan saç tutamlarımı kulağımın arkasına sıkıştıran Barın'la birlikte başımı iki yana salladım. " İyiyim ben. Sadece biraz heyecanlandım. Bir de şimdi nasıl bir tepki verecekler onu kestiremiyorum tam-
" Kız Pare! Sen misin ula?!" Arkamızdan şokla yükselen, en küçük halam Firuze'nin sesiyle beraber gözlerimi sıkıca yummuştum. Hadi ama, gerçekten mi?
Yüzüme sevimli bir sırıtış ekleyip arkama döndüğümde çenesi yaşadığı şokla beraber neredeyse yere düşmüş, gözleri yuvalarından fırlamış olan halamla birlikte ona doğru salladım elimi hafifçe.
" Selam Firuze. Nasılsın?" Başındaki çiçek desenli yemenisi ve altındaki yine çiçekli desenli elbisesiyle birlikte çiçek tarlasından fırlamış gibiydi. Kahve rengi gözleri, kumral, düz uzun saçları, çubuk kraker gibi zayıf olan vücudu ve ortalama bir boya sahip olan halam, benden yalnızca beş yaş büyüktü. Babaannemin tabiriyle evde kalmış, turşusu kurulan en küçük kızıydı.
" Tövbe yarabbi! Kız sen nerelerdeydin?! Dört yıl oldu!" Kendine gelip hızlı adımlarla yanımıza doğru adımladığında gözleri yanımda dağ gibi dikilen Barın'a kaymıştı. " Kız bu fasulye sırığı kim?!" Firuze'nin kafasının bir şeylere çok geç bastığını söylemiş miydim? Gerçi devasa karnımı henüz fark edememiş olmasından bunu anlamışsınızdır belki de.
" Kocam." Barın'ın omzuna iki kere patpatladığımda gururla ona bakmıştı. FASULYE SIRIĞI KOCAM BE!
" Ney?! Kocam mı?!" Kaşlarımı çattım hafifçe ve Barın'ın kolunu sahiplenici bir tutuşla kavradım. " Benim kocam Firuze. Senin olduğunu nereden çıkardın?"
" Ne ciyaklayıp duruyorsun meydanda, kız turşusu kurulmuş?!" Bedeninin yarısını camdan dışarı çıkarmış, aşağıya doğru sarkan babaannem Münevver'le birlikte dudaklarımı birbirine bastırmıştım.
" Torunun gelmiş anne! Koluna da yavuklusunu takmış!" Oha ama Firuze!
Babaannemin bakışları bana doğru döndüğünde gözleri kocaman bir şekilde açılmıştı." Kim kimin yavuklusu ulan?!" Camiden gelen, elindeki tesbihle meydanın ortasında durmuş, uzun boyunun mirasçısı olduğum bir seksenbeş deli Kamil olarak köye namını salmış olan dedemin bağırmasıyla birlikte dudaklarımı dişlemiştim.
Yaşlı olmasına rağmen hala daha dinç bir görünüme sahipti. Uzun boylu olduğundandır belki ama dağ gibi bir adamdı.
" Pare?" Gözleri beni bulduğunda şaşkınlıkla donup kalmıştı. " Bir seksenbeş deli Kamil'in torunu çatlak Pare abla gelmiş!" Tüm olanlara şahit olan komşumuzun torunu, velet İsmet'in meydanın ortasında koşarak gelişimi anons edişini baygınca izlemiştim.
Köydeki lakabım Çatlak Pare, evet...
Kopan curcunayla birlikte camlara dizilmiş, başlarındaki yemenilerini düzeltip olan biteni anlamaya çalışan, magazinin Rize şubesi olan teyzeleri görmemle ve tesadüfen camiden yükselen sela sesleriyle birlikte oturup ağlamak istemiştim.
Sonra da neden dört yıl boyunca gelmiyorsun Pare? Nedeni gayet ortada değil mi sizce de?
"Geçin içeri uşağım." Arkamızdaki kapı açıldığında heyecanla bize bakan babaannem'le karşı karşıya gelmiştik. İlk kendine gelen her zaman ki gibi babaannem olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyefendi /yarı texting/
Romance05**: Öncelikle yaşanan durum için sizden özür dilerim. Adamlarım adına da kusura bakmayın meslek icabı fazlasıyla ketumdurlar. Bayılttığınız adamıma gelecek olursak, hayır katil olmadınız. Ufak bir beyin sarsıntısı geçirmiş şu anda hastanede iyi ol...