9) Gözyaşı

13 3 4
                                    

Garsona siparişlerimizi verdik ve yemeklerin gelmesini beklemeye başladık.

"Tebrik ederim, patron," dedi Aslan ciddiyetle. "Eyvallah, Aslan."

"Tebrikler, yenge," dedi Aslan ve bu defa da yengeme döndü. "Teşekkür ederim, Aslan," dedi yengem sevinçle.

Ama sevinci hâlâ konuştuğuna inanamadığı kızı içindi.
"Ben de teşekkür edeceğim ama bana söylenmedi. Bazen kendimi bu aileden dışlanmış bir mülteci gibi hissediyorum," diye acı içince kederlendim.

Kollarımı göğsümün altında birleştirip etrafa sinirli sinirli bakmaya başladım. Sinirliydim! Beni de tebrik edebilirdi, öyle değil mi?

"Tebrikler, efendim," dedi. Abimin yanında bana ismim ile hitap etse bir şey olamayacak. Nasılsa yengeme bile yenge diyor. Ben ona ne yaptım ki bana sürekli ifindim, hinimifindi falan diyor.

"Sanane bizim ailemizden?" diye kızdım bu defa. "Yağmur!" diye uyardı yengem beni. "Hem çocuk otursun diye ısrar ediyorsun. Hem de ailemize karışma diyorsun. Ne yaşadığını sorabilir miyim?"

"Hayatı diyeceğim de. Yalan olacak," dedim sinirle.
"Buna bir anda ne oldu?" dedi abim bana şaşkın şaşkın bakarken.

"Bu mu? Yanlız benim bir ismim var, abi!"

"Yarrabbi," diye söylendi abim. "Neyse, herkes sussun," dedi abim.

"Bence de," dedi Defne tatlı tatlı. "Sizi de tebrik ederim, küçük hanım," dedi Aslan, Defne'ye tebessüm ederek.

Lan adam bana bir kere adam akıllı tebessüm etmedi be! Bu lafı sık sık diyecektim artık! O da bana tebessüm etsin o güzel gamzeleriyle.

Bana ne oluyor lan! Ergenliğe yeni girmiş, sivilceli ergenler gibi tribin kime kardeşim?!

Evet, kendime kardeşim dedim, sorgulamayın. Ben böyleyim!

"Ben de seni tebrik ederim," dedi Defne. "Nedenmiş o?" dedi Aslan. Gerçekten de bir çocuk ile nasıl konuşması gerektiğini çok iyi biliyordu. Defne, onunla konuşurken
Defne çok mutlu oluyordu.

Garson geldi ve masamıza önce su ve içki servisi yaptı.
Hemen suyumu aldım ve hemen içmeye başladım.

"Sen halamın kocasısın," dediğinde içtiğim tüm suyu püskürttüm. "Ne?!" dedim sinirle.

"Kızım! Yok öyle bir şey," diye uyardı abim kızını. Bir de ben buna imposter diyince kızıyorlar. Kız resmen beni rezil etmek için ant içmiş!

"Aslan," dedim ve Aslan'a döndüm. "Valla öyle bir şey demedim ben bu imposter'a! Yalan söylüyor," diye bir açıklama yaptım.

"Sıkıntı yok, çocuk nasılsa," dediğinde sırıtıyordu. Hoşuna mı gitti yoksa?!

Ama ben hâlâ Defne'ye sinirliydim! Ona döndüm, "sen temiz bir dayağı hakettin," dedim sinirle.

"Sıkıntı yok dedim, Yağmur Hanım."

"Yalan söylemek çok ayıp bir şey, Defne. Bir daha yalan söyleme, tamam mı?" dedi Aslan ilgili bir baba gibi.

"Yalan değildi, ama tamam," dedi Defne. "Ya Allah!"

Tam ağzımı açmış Defne'ye karşı konuşacakken tanıdık bir ses duydum. "İyi akşamlar."

Senin geldiği yöne baktım. Karşımda Defne'nin doktoru Zafer vardı. Zafer gülümsedi abim ve yengeme, daha sonra bana döndü.

Ama bakışları anında dondu. Bana değil, yanımda oturan Aslan'a bakıyordu. Daha sonra bana baktı ve gülümsedi.

"İyi akşamlar," dedim ben de. "İyi akşamlar, doktor," dedi abim. Sesindeki tınıda bir nefret sezmiştim. Ama boş konuşuyordum. Abim neden kızının doktorundan nefret etsin.

OYUN BOZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin