1

1 0 0
                                    

Mezarlar soğuk mu?

Muhtemelen soğuk.

Ailemin mezarının başında oturmamın üçüncü saati. Tek kelime bile etmedim.

Nasıl öldüklerini biliyorum.

Salgın bir hastalık.

5 yıl önce***

"Anne ya ben o aşıyı kullanmak istemiyorum." Annem bana hala aşı kullanmam konusunda ısrar ediyor. Ama ben kullanmakta kararlıyım. Tüm ailem kullanıyordu. Ama çok iyi bir şeye benzemiyordu. Tıp okuduğum için farkındaydı. Ama beni dinlemiyorlar.

"Tamam kullanma sonra başına bir şey gelecek, görürsün." Dedi.

"İçinde iyi şeyler yok, anne."

10 gün sonra***

Bu ilaç aile genlerimize uymamıştı. Annem ve babamım kullandığı bu ilaç sadece benim ailemi etkiledi.

Güzel görkemli bir mezar yaptırmıştım. Son sınıf olduğum için para kazanıyordum.

Üç kişilik bir mezar, sadece bir tanesi boş...

Günümüz***

Yavaşça mezardan kalkıyorum. Evime gidiyorum. Otobüs durağı zaten yakında ve beş dakika sonra durağa varıyorum. Otobüs dakikalar sonra geliyor. Kulaklığımı takıyorum ve boş bir koltuğa oturuyorum.

Otobüs bomboş.

Kulaklığımda sevdiğim bir şarkı duyuluyor.

Counting stars

Gözlerimi kapatıyorum. Bir mesaj sesi geliyor. Telefonun ekranını açıp bakıyorum.

Bir haber.

Habere tıklıyorum ve o yazıyı görüyorum. Gördüklerimle gözlerim açılıyor. Sertçe yutkunuyorum.

Çin halkında ortaya çıkan virüs Kore'ye yayıldı. Herkes verilen aşılar için sıra alsın. Bu ölümcül bir virüs!

Gördüğüm yazı ile donup kalıyorum. Yine mi aynı şey?

Aşı için sıra almayacaktım. En fazla ne olabilirdi ki?

Otobüs den indiğinde bir durak önce indiğimi fark ediyorum. Yavaşça yürümeye başlıyorum. Kulaklığımı son ses açıyorum. Kafam sert bir şeye çarpıyor. Kafamı kaldırıyorum ve çarptığım şeyin bir adam olduğunu fark ediyorum.

Göz göze geliyoruz.

Karşımdaki esmer, benden biraz uzun sar saçlı adama bakarken kızardığımı hissediyorum. Lavanta kokusu burnuma doluyor."Kusura bakmayın." Diyorum. Sadece yüzüme bakıyor. Bu çevreden olmadığı belli olan giyimi ile gözlüklerini hafifçe aşşagı kaydırıyor. "Bir daha olmasın." Diyor ve yürüyüp gidiyor. Arkasından bağırıyorum, "olmaz, zengin züppe." Sadece arkasına bakıp sırıtıyor.

Gülüşü güzel.

Lavanta kokusu da güzel tabii.

Yavaş adımlarla eve doğru adımlıyorum.

Eve geldiğimde kendimi koktuğa atıyorum. Kulaklığımı çıkartıyorum ve mutfağa gidip yemek hazırlıyorum. Kendime pembe buldak noodle hazırlıyorum. Tüm acıyı katıyorum.

Acı severim de.

Yemeğimi yedikten sonra yatağa yatıyorum. Saat 19.56. erken yatmayı severim.

***

Uyandığımda saat 05.23. kalkıp spor yapıyorum. Uzun siyah saçlarımı topluyorum.

Spor bitiyor. Dört saattir spor yapıyorum. Azıcık abarttım sanırım.

Kendime kahvaltı hazırlıyorum. Biraz yumurta ve biber. Benim için yeterli.

Sabah bültenini açıyorum.

Herkes bu aşıyı yaptırsın. Ülkemizin bir kaç kayıp daha vermesini istemiyoruz.

Haberdeki kadının sesi kulağımda yankılanıyor.

Hayır bu aşıyı kullanmıycam.

Telefonuma bir mesaj geliyor. Tabi kii de tek arkadaşım Jimin den...

Jimin

Aşıyı ben kullanıcam.
Sende kullan

Jungkook

Ben kullanmam

Jimin

Bak ölürsün sonra

Jungkook

Yok kullanmam ben onu

Jimin

Kim ölecek acaba

Jungkook

Kimse.

Jimin

Bide nokta koymuş

Salak

Telefonumu masanın üstüne geri koyuyorum. Haberlerde hâlâ aşı ile ilgili şeyler var. Sinirle televizyonu kapatıyorum. Mutfağa gidip kendime iki tane ekmek ve peynir alıyorum. Kendime bir tost hazırlıyorum.

Ne demişti matt haig, bazen yalnızca oturup tost yemek gerekir.

*Rahatlama kitabı*

Tostumu yedikten sonra arkama yaslandım.

Bir kaç dakika sonra tekrar haberlere bakmak istiyorum ve haberleri açıyorum.

Tüm Kore halkı bu aşıyı yaptırsın. Herkes bir hafta içinde hastanelere gitsin. Bir hafta sonra etkisini gösterecektir.

Yine aynı kadının söyledikleri ile gözlerimi açtım.

Bir hafta mı?

1 hafta sonra***

Herkesin hastanelerin önünde yığılışı sonucu bir hafta bitmişti. Tanıdığım herkes aşıyı yaptırmıştı.

Ben hariç.

Uzun, siyah ve dalgalı saçlarımı tarıyorum. Saçlarımı seviyorum.

Biraz hava almak istediğim için aşağıya iniyorum. Hava güneşli. Vampir gibi olduğum için güneş pek sevmem. Ben genelde kış aylarını severim.

Markete gidiyorum ve kendime bir cips alıyorum.

Ketçaplı hemde.

Eve geliyorum ve laptop dan Marvel filmi açıyorum.

Thor. Ragranok

Filmi izlerken yağmur yağmaya başlıyor. Hızlıca aşağı iniyorum. Yağmurda tenimin ıslanmasına izin veriyorum. Etrafımda kollarımı açıp dönerken bir şeye çarpıyorum. Gözlerimi açıp çarptığım kişiye bakıyorum.

Sarı saçlar, esmer ten, uzun boy, kahverengi gözler...

Bu aynı adam.

"Kusura bakmayın." Diyorum yine. "Bir daha olmaz demiştin." Diyor.

Ukala.

Ona bir sürü şey söyleyebilecekken tek bir şey yapıyorum.

Eve koşuyorum.

Evet tam olarak bunu yaptım. Koşa koşa eve gittim. Arkamdan gelen kahkahalar daha da utanmama sebep oldu.

1 hafta sonra***

Herkes tek tek gidiyor. Herkes ölüyor. Ama sadece erkekler, sadece erkekler ölüyor...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 26 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

THE REST | TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin