[13] Ne yapacaksın, Eren?

104 14 4
                                    

Deliliği aklın kefeni zannedenler,

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Deliliği aklın kefeni zannedenler,

Kendi akıllarına bile güman edemezler.

12 Mart 2024

"Kabul etmelerine gerek yoktu. İnkâr etmemeleri yeterdi."

Ceketimin içine iyice gömdüğüm aynayı biraz daha yatay açıya eğdiğimde, direğin üstündeki kamerayı görebiliyordum. Çalışmadığına, nedensiz bir sebepten(!) annemin çantacısının önündeki kameranın bozuk olduğuna eminim. Ancak riske girmek istemediğinden, başımı yukarıya kaldırmadım ve sol elimle beyzbol şapkamın önünü biraz daha önüme eğdim.

Bu sokaktaki üç dikkat etmem gereken kameradan da kaçınmıştım. Metronun girişi sokağa bağlı olduğundan ve metrodaki kalabalığın içinde de kusursuz kılık değiştirdiğimden her şey şimdilik tamamdı. Dönüşte de dikkat ettiğim sürece... Buraya kadar geldiğimi, kim olduğumu polisler çözemeyecek. Gerçi polisler bu işe pek ilgi de göstermeyecek.

Çantacının önünde durup içeriye baktım. Üç katlı, epey gösterişli bir çantacıydı. Altın kaplama duran vitrinleri, yaldızlı dekorlar ve kenarlar takip ediyordu. Binanın mermer yapısının üstüne vurulmuş ışıkla birlikte, bu dükkân Apollon'un mabedi gibi bir havaya sahipti.

Bu mabet havasına uymayan sadece, arka fondaki hafif bir tempo tutturmuş baslı müzikti. Ancak fon müziğinin kadınları alışveriş için gaza getirecek bir havası vardı. Eh, bu yeterde artar bile değil mi? Estetiği kim ne yapsın, paraya para demedikten sonra?

İstanbul'un Bebek'i varsa, Baykal'ın da Hazar'ı vardı. Hazar Bulvarı'nın gösterişli çantacılarından biri olan bu göz alıcı dükkân, şen şakrak sosyetik hanımlarla doluydu. Daha dükkâna girmeden, cam duvardan bana kaydı bazı gözler.

Asker botlu, eski ceketli ve uzun beyzbol şapkalı; pasaklı bir oğlan ya da kız(?) çocuğunun böylesine göz alıcı bir çantacının önünde durmasının tek bir sebebi olabilir.

Para dilenmek.

Para konusunda yanıldıklarını söyleyemem, ama dilenmek? Şey... ben daha çok gasp ediyorum.

Çantacının üç basamağını da sakin adımlarla çıktığımda, güvenlikler hiç beklemeden önümde dikildiler. "Üstünüzü arayalım," dedi sert bir sesle solumdaki dazlak. Bakışlarım ona kaydı, koyu kahve gözlerim ona kasvetli bir ifadeyle bakındıktan sonra; kişisel kimliğimden kaçınırcasına, simamı çabucak değiştirdim. Dilim, yanağımın duvarlarında tam bir serseriyle yakışır şekilde dolaştı. Kaşlarım yukarıya kalktı, kahve lenslerim parladı.

Laubali bir tavırla güldüm ve yine laubali genç bir adamın sesiyle, "Ha, sakin ol be abi. İşimiz var, aşağısıyla." Dedim. Güvenliğin bakışları daha da ketumlaştı. Bir an içeriye kaydı bakışları. Dişlerinin arasından, "Buradan giremezsin." dediği sırada, çantacıdan çıkan üç kadın yüzünden, kapı açılmak zorunda kaldı. İki adam da kapı açılsın diye yoldan çekilirken ben de yol vermek için geriye doğru başta bir iki adım attım; ardından iki kadının arasını açıp içeriye sıvıştım. Kadınlar bu serserinin(!) ahlaksızlığı karşısında, hayretler içinde "Aaaa," derken ben hızlı adımlarla yoluma devam ettim.

KIRKAYAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin