sıfır: jake sim,

213 23 30
                                    

baba hayatınızda önemli bir figürdür fakat yanında bir anne olmadığında kelimenin tam anlamıyla hiçtir.

hayatın kendisi bir zelzeledir, yıkmayan ama çokça sarsıntılar yaratıp elinizdekileri kaybettirecek cinsten. yıkıldığınız tek nokta öldüğünüz zamana tekabül eder. bazen bunun gerçekleşmesi için tanrı'yı bile beklemeyiz hatta, kendimiz ölümümüze koşar adım ilerleriz ucunda ne olduğunu bilmeden.

bilinmeyene gitmekten her zaman tereddüt eden biri olan ben, eşim vefat ettiğinde ölmeyi her şeyden çok istemiştim. yok olup gitmek, toprağa karışmak, belki kül olmak ya da öylece çürümek. gömülmesem bile olurdu, sadece ölmek istedim. ölenle ölünmez, demişti babam ölmeden birkaç hafta önce. ama ben, eşim öldüğünde ölenle ölmeyi ister gibiydim.

yine de bunu yapamadım çünkü benim geride bırakamayacağım bir kızım vardı, eşimin bana bıraktığı en güzel hatıra ve canımın en içi. mutluluğu için eşimin acısını çok derinlere gömdüğüm biricik kızım, hyunseo. annesi iki sene önce vefat ettiğinde ve ben hayatımın en büyük zelzelesini yaşadığımda yıkılmamak zorunda kalmıştım. o bana biricik karımın biricik emanetiydi ve ailesi çoktan vefat etmiş olan benim tüm sevgimin sahibiydi. eşimin vefat ettiği bu iki yılı kızım için yaşadım. yine de ona yetemediğim bariz bir gerçekti.

iyi bir babaydım, kötü bir baba olduğumu iddia ederek mütevazı olmak niyetinde değilim ancak annesi olmadan bir hiçtim. acı kaybımızın sonrasında hyunseo'yu asla toparlayamamıştım, annesinin vefatından beri bir kez olsun davranması gerektiği şekilde davranmamıştı. benim yanımda tüm iyi davranışları sergilerken benim dahil olmadığım her ortamda yaygarayı koparmıştı. beni fazlasıyla seviyor ve haylazlıklarını gözümün önünde yaparak beni üzmemeye çalışıyordu ancak aynı ortamda solumadığımız noktada sıkıntılar başlıyordu. etrafındakilere kan kusturuyor ve onları bıktırana kadar sürekli olarak sorun çıkarıyordu.

böyle değildi; annesi hâlâ bizimleyken hyunseo dünyanın anlaşması en kolay kızıydı. herkes ona bayılır, sadece güzel kızımı görmek için bizim evi ziyarete gelirlerdi. herkesle çok iyiydi arası, öyle kolay kolay sorun çıkarmaz ve söz dinlerdi. bir kere olsun ona sesimi yükseltmek zorunda bile kalmamıştım. paylaşımcı bir çocuktu da, sahip olduklarını elinden geldiğince sevdikleriyle paylaşırdı. paketin içindeki son bisküviyi asla tek başına yemez, ortamda on kişi de olsa hepsine ufak ufak ısırtırdı. böyle bir çocuktu hyunseo.

annesi öldükten sonraysa bu özelliklerin hepsi uçup gitti.

huysuzlaştı, bulunduğu ortama ve yanındaki insanlara uyum sağlayabilecek bir çocuk olmasına rağmen uyumsuz olmayı seçti. elinde aynı eşyadan yüz tane de olsa paylaşmamaya başladı. benim dışımdaki herkes için vakit geçirmesi zor biri oldu. gittiği her okulda sorun çıkardı ve biz bu yüzden onun okulunu defalarca kez değiştirmek zorunda kaldık. evimize olan ziyaretler azaldı fakat ben kızımdan asla vazgeçmedim, herkese karşı onu göğsüm dik savunmaya devam ettim.

hyunseo'nun davranışları beni hiçbir zaman utandırmadı ya da hayal kırıklığına uğratmadı zira o bana göre çok güçlü bir kızdı. eğer olaylarla baş etme şekli buysa, hay hay, istediğini yapabilirdi ve ben daima arkasında dururdum. hyunseo'nun tavırlarından haz etmeyenler için kapı her zaman oradaydı, bir daha geri dönmemeleri kaydıyla.

benim için sadece eşim ve kızım vardı.

çalan telefonum düşüncelerime balta saplarken araba koltuğunda daha dik bir konuma geçip telefonu açtım. arayan heeseung'dı.

"şirkete gelmeyi planlıyor musun? toplantı bir saat sonra," dedi açar açmaz. pekâlâ, pek hâl hatır sorma huyu olan biri olmadığı aşikârdı sanırım. "sana da merhaba," diye mırıldandım. "iyiyim heeseung, sağ ol." iğneleyici tonum pek de umrunda değilmiş gibi derince iç çekti ve onu göremesem bile gözlerini devirdiğine bir şekilde emindim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 05 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

sen kötü bir rüyasın, jakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin