"Bölüm sonu yazdığım kendimden notları okursanız bu seferlik, çok makbule geçer. İyi okumalar, yorumlarınızı bekliyorum. Not:bu hikaye o kadar da dram içermeyebilir."
Zeynep, uykusundan gök gürültüsü ile uyandı. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Bunca zaman yanında olan, onu hep koruyup kollayan annesi yoktu. Kendine geldiğinde bu korkusu uçup gidiverdi. Daha önemli olan bir şey vardı çünkü: balkonda asılı duran çamaşırlar. Hışımla kalktı yataktan.
Küçük bir oda vardı, çamaşır makinesi ve deterjanlar vardı yalnızca. Bir de minik bir balkon. Çamaşırları asabilmek için. Hızla odaya girip balkonun kapısını açmasıyla gökyüzü beyazlara büründü. Ardından büyük bir gürültüyle balkon kapısı geri çarptı. Zeynep birkaç adım geriledi. Refleks olarak elleriyle kulaklarını kapattı. Titreşimler kesildiğinde ellerini kulaklarından çekti ve sıkıntıyla nefes verdi. Kapıya yeniden yaklaştı. Kulbu indirip itti ancak rüzgar öyle sertti ki kapı birkaç santim açılıyor, hemen ardından geri vuruyordu.
O an aklına eskiler geldi. Her yağmurda annesiyle birlikte telaşla balkona koşup birlikte toparlardı çamaşırları. Bazen yağmur onları yakalardı. Böyle zamanlarda Zeyneb, çamaşırları toplamayı bitirirdi ancak eve girişi biraz geç olurdu. Annesini de yağmurun altına çeker, hastalanana kadar ıslanırdı. O zamanlar küçücük bir hayatı vardı. Annesinden ibaretti aslında her şey. Şimdiyse... Kaldıramayacağı yükler vardı omuzlarında: Hanımannelik mevzusu, kızların okutulması, kendinin okuması, annesinin ısrarları...
Bu yaşına kadar onu anlarsa bir annesinin anlayacağını düşünen genç kız, artık bu düşünceden epey uzaklaşmıştı. Çünkü değişen hayatları ile annesi de değişmişti. Artık kızını tanımıyor gibiydi, en azından Zeynep öyle hissediyordu. Boşanması için bu denli ısrarında haklıydı, ona lafı yoktu. Ancak Zeynep zaten kendince çözüyordu olayları. Boşanmadan da okuyabilirdi, bunu yapabilirdi.
Ama boşanırsa her şey daha kolay olmaz mıydı?
Zeynep, aklından geçen bu düşüncelerin sonundaki soruyla olduğu yerde kaldı. Köşe bucak kaçtığı sorulara yakalanmıştı yeniden ki cevaplayamadan sıyrıldı adını işitmesiyle.
" Hayırdır Zeynep Hanım sabah sabah?"
Zeynep telaşla döndü karşısındaki genç adama.
" Kusura bakma, uyandırdım seni de erkenden ama hava patladı. Çamaşırlar..."
Cüneyd yavaş adımlarla yaklaştı genç kıza. Kapının önüne, kızın dibine kadar geldi. Önce pencereden dışarıya baktı. Gözünü dışarıdan ayırmadan konuştu.
" İyi saatte olsunlar geldi herhalde sana Zeynep hanım, hani nerede çamaşırlar?"
Cüneyd hafif bir tebessümle döndüğünde Zeynep'e, Zeynep çoktan pencereye dönmüştü. Zeynep, Cüneyd'in aksine, dehşetle konuştu.
" Eyvah Cüneyd Efendi, eyvah ki ne eyvah! Gitti bütün çamaşırlar!"
Cüneyd kaşlarını çattı.
" Nasıl gitti Zeynep hanım?"
" Hava patladı, uçtu hepsi. Ne yapacağım ben şimdi?"
" Hepsi mi gitti?"
Zeynep Cüneyd'e döndü sıkıntıyla.
" Hepsi gitti. Kendim ettim, kendim buldum. Ah Zeynep, ah! Ne gerek vardı ya, ne gerek vardı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♥GözBebeğim♥
Teen FictionKızıl Goncalar dizisi çifti Cüneyd ve Zeynep'in beynimi salmayan kurgusu. Hayal ürünüdür, ciddiye almaya lüzum yoktur.