1 years ago. "Jeongguk."
Jeongguk; "Yeter artık! Ağzına geldiği gibi bana bağıramazsın, sıkılmaya başlıyorum."
Taehyung; "Sadece anlaşılmak istiyorum! Beni böyle huysuzlaştıran sensin."
Jeongguk; "Huysuz olduğunu bilmen harika! Aptalca davranman beni yıldırdı!"
Taehyung; "bana bir gelecek bile vaat edemiyorsun, aptalca bir zaman kaybı ilişkisi."
Jeongguk; "Böyle mi düşünüyorsun? Cidden mi?"
Taehyung; "Aynen öyle düşünüyordum, ve artık odaklanmam gereken başka şeyler var."
Jeongguk; "Ne yani? Bırakıp gidiyor musun? Öylece mi?"
Taehyung; "Kendine zamanını çalacak başka biri bul."
Bu konuşmalardan sonrası bulanık. Hatırlayamıyorum bile.
Taehyung benden ayrılalı 1 yıl oldu. Bana ulaşmaya çalışmadı... ya da ondan dilediğim özrü dinlemek istemedi. Başta ona zaman ayırıp kafasını dinlemesi gerektiğini düşünmüştüm ama şimdi bana olan duyguları yokmuş gibi, hiç olmamış gibi. Taehyung'un açtığı boşluk harp okuluna gittiğimde dolmaya başlamıştı...
Kara harp bölümünde eğitim almıştım, şimdiyse gerçekten orduda askerdim. Tek amacım ortama adapte olmaya çalışıyordum... aylar birbirini kovaladı ve zaman her zamankinden daha hızlı geçiyordu. Aklımı tek kurcalayan Taehyung'du, şehirdeyken onunla karşılaşma umuduyla dışarıya çıkıyordum, yürüdüğümüz yollardan geçiyordum... ama hiç birinde orada olmazdı.
Yemekhanede akşam yemeğinden sonra vücudumda ki yorgunlukla bacaklarımın ağırlaştığını hissedebiliyordum... göz kapaklarımı yarım şekilde açabilirken üsse yeni gelen tıbbi elemanları gördüm, aralarından biri gözüme tuhaf şekilde tanıdık gelirken Taehyung'un yüz hatları beynime hücum etti.
Buradaydı. Öncekinden daha yakın.
Ona dokunamıyor ve ya onunla konuşamıyordum, ayaklarım yerinden kıpırdamıyordu. İçimi pişmanlık ve heyecan bürüdü... onun yanına gidemezdim. Sadece onu izlemek için burada durabilirdim, ama bunu bile yapmaya hakkım yoktu. Burada ne işi var? Onun gibi hassas biri için oldukça tehlikeli bir yer... Benim için mi burada? Yoksa sadece tesadüfen bir karşılaşma mı?
Aptal bir karşılaşmadan bu kadar etkileneceğimi düşünmüyordum, şimdi her şey daha karmaşıktı.
Kafamda dönen onlarca soruyla kaldığım odaya gittim, ellerimi saçlarımın arasında geçirip alnımdan akan terlerin süzülmesine izin verdim. Nefesimin altında küfürler mırıldanırken tek umursadığım soru... Buraya gelmesinde bir amacı olup olmaması. Onunla konuşmalı mıyım? Sadece özür dilemeliyim... bunun sonunda reddedilmeyi kaldıramam.
Beni hala seviyor mu? Eskisi gibi...
"Sikiyim. Her şey daha da zorlaşıyor."
Yaşadığımız her şey o saniyeden sonra gözümün önünden geçti, gülümsemesi... konuşması... En önemlisi de beni sevmesi. Şimdi iki yabancıyız, her şey öncekinden de zor. Ona ne söyleyeceğimi bilmiyorum... bundan sonra ne yapacağımı da öyle.
Pilot bölüm gibi düşünün konuyu anlamanız açısından.
Umarım beğenirsiniz.