ELSA -1.2-

9 2 0
                                    

“Yani... Bilmiyorum. Söylediğim gibi, aslında bunun altına spor ayakkabı da olurdu ama ayakkabılarımın topuk sesi olmadan yürürken güvende hissetmiyorum. Sanki her topuk sesinde bir alkış sesi geliyor kulağıma. Tabii ki o ses olmadan da insanların içten içe beni alkışladıklarını biliyorum ama- Siz neden birbirinizi boğazlayacakmış gibi bakıyorsunuz?”

Beni dinlemediklerimi fark edip Stew ve Via’ya baktım. İkisi de dış dünyayla olan bağlantısını kesip sürüsünü korumaya çalışan kurtlar gibi birbirine bakıyordu.

“Katılıyorum. Seni çekemiyorlar.”

“Haklısın bir tanem...”

Elimi sertçe masaya vurmamla ikisi de irkilip bana döndü. “Beni dinlemiyor musunuz siz?”

Stew nazikçe elimi tutarak bana yaklaştı. “E-efendim bir tanem?”

“Siz yine neyi alıp veremiyorsunuz?”

“Bu neden her buluşmamıza geliyor?”

“Sevgilisiyim de ondan. Asıl sen neden her özel anımızda yanımızda oluyorsun?”

Bıkkınlıkla nefes verdim. Her hafta en az bir kere bu konu yüzünden tartışıyorlardı. Üç yıldır devam eden bu tartışmanın henüz bir kazananı olmamıştı. Onlar da kendilerince haklıydı tabii, sonuçta işin ucunda Elsa Brown vardı ama bir noktada paylaşılamaz olmak beni de yıpratıyordu.

“Bana gerçekten değer veriyor olsanız beni dinlerdiniz.”

İkisi de aynı anda “dinliyorduk,” deyip dikleştiler.

“Öyle mi? Peki o zaman. Ne hakkında konuşuyordum?”

“Bu kışın popüler renkleri hakkında?” Via tedirgin bir şekilde bana baktı.

“Birincisi; popüler değil ‘trend’. İkincisi; ayakkabılar hakkında konuşuyordu.” Stew kendinden emin bir şekilde Via’ya baktı ve bacak bacak üstüne atıp arkasına yaslandı.

“Haksızlık. Beni gözleriyle oyalarken seni dinlemiş!”

“Her ne koşulda olursa olsun onu dinleyebilirim.”

“Eğ eğ eğ eğ eğeğe eğğ” Via kulaklarını kapatıp yaptığı özel taklitle Stew’i sabote etmeye çalışıyordu.

Bu noktada diğer insanlar da bize bakmaya başladı. Her şeye katlanabilirim ama imajımın böyle bir şekilde gölgelenmesine asla. Via’yı hızlıca susturabilecek bir çözüm düşünürken aklıma dahice bir fikir geldi. “Edward mı o?”

Via anında susup dikleşti ve üstüne çeki düzen verdi.  “Hani nerede?” Derken saçlarını düzeltmeye çalıştı. Son birkaç gündür Edward denen o çocuktan başka hiçbir şey hakkında konuşmak istemiyordu.

“Hiçbir yerde Via. Susman için yaptım.”

Via ağzını açacakken Stew hemen araya girdi. “Neyse. Bu hafta sonu Marinoların şirketinin yıldönümü. Paul çalışanlar için bir tatil organize etmek istiyor. Babanla Aspen için görüşecek.
Belki biz de gideriz.”

“Belki mi? Ben gidiyorsam siz de gelmek zorundasınız. O yaşlı, sıkıcı insanlarla beni yalnız bırakamazsınız. Hatta...” Via sırıtarak Stew’e baktı.

Stew “Bu bakışından hoşlanmadım,” diyerek kafasını başka bir yöne çevirdi.

“Korkma, sadece en yakın arkadaşın için minik bir iyilik yapacaksın.”

“Faydalı bir şey istemeyeceğin pis pis sırıtışından belli. En son benden bu şekilde bir yardım istediğinde David’in arabasını konsere gitmek için kaçırmıştın.”

“Önemli bir konserdi Stew. En sevdiğimiz grup ayağımıza kadar gelmiş gitmese miydik? Bu konuda Via’nın üstüne gidemezsin” diyerek Stew’e karşı çıktım.

“Elsa konser arabayla beş saat uzaklıktaki bir yerdeydi.”

“Biletleri son anda karaborsadan bulduğumuz için uçak bileti bulamamıştık. Konsere gitmemizin tek yolu arabaydı. Üzgünüm ama bu konuda Via’yı ölümüne savunurum.”

“Haklısın. Via’nın kullandığı bir arabayla beş saatlik bir yola çıktığına göre canından vazgeçmişsin zaten.”

Via hemen “Beş saat falan değil Stew. Üç buçuk saate varmıştık,” diyerek itiraz etti.

“Çünkü hız limitini aşarak gitmiştin trafik canavarı!”

Stew’in sesini yükseltmesiyle ikimiz de susup birbirimize baktık. O gün David’in arabalarından birini kaçırmak için Stew bize dolaylı yoldan yardım etmişti. Ama yine de yolda birkaç kez ölümden dönmemize ve sonrasında yaşadığımız onca kaosa rağmen hala en güzel anılarımdan biri olarak kalacak.

Sessizliği Via bozdu. “Gerçekten çok masum bir şey isteyeceğim bu sefer. Söz veriyorum.”

“Sen önce bir anlat masum olup olmadığına karar veririz.”

“Ben Aspen’e birini davet etmek istiyorum aslında” diyerek anlatmaya başladı. Yanaklarının pembeleşmesinden anladığım üzere konu Edward’a gelecekti.

Bakışlarının sertleşmesinden Stew’in de bunu fark etmişti. “Abinin düzenlediği şirket tatiline hoşlandığın çocuğu çağırmayacaksın Olivia Marino. Abilerinin medeniyete karşı bakış açılarını henüz anlayamadın sanırım.”

“Ben değil, sen çağıracaksın Stew.”

“Unut bu fikri. Çocuğa baktığın an sigortaları arızalanmış robot gibi oluyorsun. David ya da Paul bir şeyler hissettiklerini anlamayacaklar mı? Farklı bir aile düzeniniz var kabullen artık.”

Stew’e kızmak isterdim ama maalesef haksız sayılmazdı. Marinoların en çok korktuğu şeylerden biri itibarlarına zarar gelmesiydi. Bu yüzden Via’yı skandala sebep olabilecek her ihtimalden sakınarak büyütüyorlardı. Eğer Via bir skandalın baş rolü olursa da ya İtalya’ya annesinin yanına sürgün edilirdi, ya da şirketleri için karlı olacak olan bir evliliğe zorlanabilirdi. Zoraki evlilik temalı kitaplardan hoşlanıyorum ama burada söz konusu olan arkadaşım olunca tadım kaçıyor.

Olivia’nın yüzünün düştüğünü görünce Stew biraz yumuşadı. “Başka bir zaman kendi aramızda tatil organize edip çağırsak olmaz mı? Adrenalin hoşuna gidiyor belli ki ama bile bile seni üzülme ihtimalin olan bir duruma sokamam. Lütfen anla beni.”

Stew’in her ayrıntıyı düşünmesi beni o kadar etkiliyor ki. Bazen bu adamı hak edecek ne yaptım diye sorguluyorum.

“Tamam haklısın. Şu sıralar mantıklı düşünemiyorum. Daha sonra senin dediğin gibi yaparız.”

Stew şaşkınlıkla Via’ya baktı. “Nasıl yani? İtiraz etmeyecek misin?”

Via çantasını toplayıp ayağa kalktı. “Hayır etmeyeceğim. Bugün yeterince başımı ağrıttın zaten. Şimdi izinizle, Paula sözüm var poligona gideceğiz.”

“Bu kombinle mi gideceksin Olivia- Hey sana söylüyorum!”

Via hemen arkasını dönüp koşar adımlarla bizden uzaklaştı.

“Ben onun için bu kadar uğraşırken onun bu yaptığı kabalık.” Sinirli bakışlarımı Stew’e yönelttiğimde elini yanağına koymuş gülümseyerek beni izliyordu. “Sen beni dinliyor musun?”

“Sinirlenince çok güzel oluyorsun.”

“Bu klişe laflarla dikkatimi dağıtamazsın Miller. Sıra sana geldi. Bu kabanın rengi ne böyle?”

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 29 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PELIGRO - Birinci BölümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin