32. "Herkes bir canavar!"

762 76 62
                                    

Yazım hatalarım için affola gözden geçirmedim...

Ağır adımlarla karanlık odadaki büyük yatağına doğru ilerliyordu genç adam. Üzerindeki dore ceketini tüm yorgunluğuna rağmen düzgünce üzerinden çıkarak kenardaki koltuğun üzerine bıraktı. Düzeninden taviz vermeyen mükemmeliyetçi bir kişilik olduğunu her zaman kabul etmişti.

Yatağına uzanır uzanmaz arkadan kapı çalınmıştı.

Josef gözleri kapalı bir halde derin bir iç çekti. Lanet olası gün bitmek bilmiyordu ve çok yorgundu. Sabahtan beri bir sürü şeyle uğraşmıştı. Daha güneşin doğmasına üç dört saat varken ayağa kalkmış Güney bölgesine göndermesi gereken silahları gözden geçirerek fiyorttaki gemilere yükletmek olmuştu. Büyük yük sandıklarına gizli yerleştirilen yeni çıkan barutlu silahların ticaretine yeni başlamıştı. Onu enselemeye çalışan bir sürü düşmanları olduğundan her şeyi titiz bir şekilde yönetmeye çalışıyordu. Bu yüzden her ne kadar güvenilir adamları olsada en son işi gözden geçiren yine bizzat kendisi oluyordu.

Birine tamamen güvenmek demek, onun eline imza atması için ölüm fermanı vermek demekti.

Bu saçmalığı yapacak kadar daha aklını kaçırmamıştı. Bu yüzdendi bütün bu temkinli hareketleri.

Günün ilerleyen saatlerinde kendi yönetiminde olan Batı bölgesindeki ordu yönetimiyle ilgili bir sürü evraklarla uğraşmıştı. Oradaki orduya gönderilmesi gereken yiyecek giyecekten silahlara kadar her şeyi gözden geçirmişti. Bütün bunlar bir yana birde Leydi Cassandra’yı araştırıyordu. Her ne kadar dikkat çekmek istemesede Albay Herold’un dikkatini çekmişti bu sayede. Ne harika bir durum!

Ondan sonrada sevgili nişanlısına önceden almış olduğu hediyesini vermeye gitmişti. Ve sonrası malum. Başındaki dertleri yetmezmiş gibi birde günlük aktivitelerinin arasına kaçak bir prenses dahil olmuştu.

“Gir!” diye seslendi Josef yattığı yerden.

Kahya Bay Edison ağır adımlarla içeriye girmişti. “Sizi rahatsız ettiğim için beni bağılayın lordum.”

“Sorun değil Bay Edison. Bir şey mi oldu?”

“Muhbirlerinizden biri geldi. Alt katta sizi bekliyorlar. Söylediğine göre bizzat siz istemişsiniz. Ancak eğer yorgunsanız yarın tekrar gelmesini iletebilirim Lordum.”

Josef yavaşça başını iki yana sallarken “Hayır gerek yok,” dedi. Yatakta zorla kıpırdanarak sonunda yatak başlığına sırtını dayayabilmişti. Lanet baş ağrısı hala onu terk etmemişti. “Buraya onu göndermelerini ben istemiştim,” burun kemerini sıkarken “Birazdan alt kata inerim. Biraz zaman ver yeter,” dedi.

Bay Edison bir süre lorda baktıktan sonra “Lordum siz iyi misiniz?” diye sordu pürüzlü sesiyle. Yaşlı adamın sesi biraz endişeli çıkmıştı.

“İyiyim.” Josef aldığı cevaptan memnun kalmayan kahyasına baktı. Yaşlı adam hala dik dik ona bakmaya devam ediyordu. Sesli bir nefes verdi. Yataktan kalkarak az önce çıkarmış olduğu dore ceketini tekrar üzerine geçirmişti. Hemen ayağa kalkmazsa kendisini annesi sanan bu kahyası alnında sıcak havluyla onu yatağa bağlayabilirdi. “Bana o mucizevi çaylarından ikram edebilirsin Bay Edison. Eminim o çaydan sonra kendimi daha iyi hissedeceğim.”

“Lordum küstahlığımı bağışlayın ancak iyi görünmüyorsunuz. Hekimi…”

“Sana iyiyim dedim. Sözlerimi ikiletme,” Josef’in sesi bir tık daha sert çıkmıştı. “Artık rica ediyorum Bay Edison.”

Bay Edison huysuzlanarak başını sallamıştı o kadar. Lordun nazik tavrına aldanmamak gerekiyordu. Ses tonundan, gözlerindeki bakışlara kadar daha fazla tartışmaya tahammül edemeyeceğini açıkça belli etmişti. “Size ben istediğiniz çayı hazırlayayım Lordum.”

Karanlık Sayfalar +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin