Giriş

1 0 0
                                    

Hesperia, bizim içerisinde bulunduğumuz cehennemin adı buydu.

Henüz küçük birer çocukken koparıldığımız ailelerimizin çığlıkları arasında kimimiz yeteneklerini kullanarak, kimimizse çaresizce teslim olarak bu olanların bitmesi için dualar ediyorduk.

Bazılarımız şanslı sayılabilirdik çünkü ailelerimiz bizi kendi rızalarıyla teslim ettiği için zarar görmemişlerdi.

Fakat bazılarımız da vardı ki onlar tanrının lanetine uğramışçasına şanssızlardı.

Bu cehenneme hepimiz apayrı yerlerden gelmiştik. Kimimiz bu pis oyuna ailelerimiz tarafından satılmış, kimimiz evlerimizden sürüklenerek çıkarılmış ve anne babalarımızın çığlıklarına şahit olmuştuk.

Şimdi ise hepimizi karanlık ve soğuk bir odada toplamış, bizi bize kanalizasyon fareleriymişiz gibi bakan muhafızların korumasına vermişlerdi.

Bu küçücük karanlık mahzende on küçük çocuk beraberdik. En büyüğümüz en fazla dokuz on yaşlarında duruyordu.

Odadaki tüm çocuklara göz gezdirdim, hepsi de korkudan titriyordu. Buna ben de dahildim.

Gözlerim odanın köşesinde kriz geçirircesine ağlayan ve gözleri kıpkırmızı olmuş, en fazla dört yaşında gözüken kıza takıldı.

Odadaki diğer herkesin de ona baktığını fark edip yavaşça ayağa kalktım, titreyen bacaklarıma rağmen yürüyebilen tek kişi ben gibiydim.

Dizlerini kendine çekmiş, yüzünü onlara gömerek ağlayan kızın tam karşısında yavaşça yere çömeldim.

Sarıya çalan açık kumral saçları gözyaşlarının etkisiyle yüzüne yapışmış, yüzünü gömdüğü dizlerinden görünen minicik yüzünü tamamen kapatıyordu.

Onu sakinleştirmek için yavaşça ve onu ürkütmeden elimi omzuna koydum. Yaşlı gözleri benimkilerle buluştuğunda yüzü tamamen saçlarla ve gözyaşlarıyla kaplıydı.

Saçlarını yüzünün önünden çekip yavaşça gözyaşlarını sildim. Küçük kızın soluk tenindeki yaşlar cildini öyle kızartmıştı ki...

Kız içli bir nefes çekerek sakinleşmeye çalıştığında ona rahatlatıcı bir gülümseme ile baktım. Kendim de korkudan titrememe rağmen tanımadığım bu kızı sakinleştirmeye çalışıyordum.

Sakinleştirici bir tonda fısıldadım. "Hepimiz korkuyoruz ama geçecek." Parmağımla arkamızdaki küçücük pencereden görünen yıldızları gösterdim, doğduğum krallığın bana bahşettiği yetenek benim gökyüzü ile iletişimimi sağlıyordu.

"Yıldızlar bana iyi olacağımızı söyledi."

Küçük kız sözlerimle biraz rahatlamış gibiydi ve arkasını dönüp gösterdiğim yıldızlara baktı. Yaş dolu yüzünde küçücük bir gülümseme ve gözlerinde bir umut ışığı belirdi.

Onun gülümsemesi benim de içimi ısıtmıştı, bacaklarımın titremesi azalmış ve aynı umut ışığı benim de gözlerimde belirmişti.

Küçük kız hiç beklemediğim bir anda benim yanıma oturup minicik bedenini benimkine yasladı. Ona içten bir gülümseme ile bakıp o küçük pencereden yıldızları seyrederken ben de onu kollarımla sarmaladım.

Birkaç saniye sonra bedenimin etrafında bana sarılan bir çift kol daha hissedip arkamı döndüğümde sarıldığım bu küçük kızla yaşıt gibi duran kızıl saçlı kızın da bana sarıldığını gördüm.

Her bir saniye geçtikçe bizi sarmalayan minik bedenlerin sayısı arttı.

En sonunda on çocuk, hepimiz birlikte kendimizi birbirimize sarılır bir halde bulduk. Titreyen bedenlerimiz birbirlerinden destek alarak ayakta duruyordu.

Biz o on çocuğuz, bize Hesperia'nın çocukları adını koydular.

Ve ben, Estelle.

Bu on çocuk bundan sonra benim kardeşlerim.

Hesperia'nın ÇocuklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin