Bölüm Şarkısı: Sena Şener-Teni Tenime
Uyandığım da ertesi gün olmuştu. Hazırlanıp patene gittim. Soyunma odasına gidip çantamı koydum. İçinden patenlerimi de alıp soyunma odasından çıktım.
Buz pistine geldiğim de kimse yoktu. Patenlerimi giyip pistte kaymaya başladım. Kapıya arkam dönüktü. Tam kayarken belimden biri tutup kendine çekti. Anın verdiği şokla bağırdım. Arkama döndüğüm de Doruk vardı.
"Napıyosun salak!" diyerek ciyakladım âdeta. "Hiiiç" dedi omuzlarını silkerek. "Bak,beni delirtme!" diyerek işaret parmağımı salladım tehdit eder gibi. "Ama sen beni delirttin," dedi gözlerimin içine bakarak.
"Onu ne yapacağız peki?" dedi merakla. Yutkundum. Şakasına yapıyordu değil mi? "Saçma sapan konuşma," dedim inkar etmeye çalışarak. Neyi inkar etmeye çalışıyordum ki ben?!
Dudakları hafifden kavislendi. "Bana öyle bakma" dedi Doruk bi an da. "Nasıl bakmıyım?" dedim kaşlarımı çatarak. "Aşık gibi" dedi sırıtarak. "Ne? Ne alaka? Deli!" diyerek bağırdım. Oysa ki oldukça soğuk bakıyordum.
"Yalan mı?" dedi merakla. Yutkundum. "Çok konuşma antrenman zamanı!" diyerek içeri Maria girdi. Kafamı çevirip ona baktım. Derin bir nefes verip hızlıca yanına kaydım. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı çarpıyordu.
Antrenman sona ermişti fakat antrenman boyunca bana öyle bakmıştı ki anlatamam. Elleri ellerimden bir saniye bile ayrılmamıştı. Antrenman bittiği gibi soyunma odasına kaçtım.
Çantamı alıp çıktım. Eve geldiğim de duş almak için yukarı çıktım.
Üstümü giyindikten sonra yatağıma oturup düşünmeye başladım. Doruk'la arkadas olabilir miydik? Olabilseydik nasıl olurdu? İlk adımı ondan bekleyemezdim. Eğer beklersem asla atmaz gibi geliyordu.
Alev'i aradım. Saçı dağınık bir halde aramayı açtı. Halini görünce gülümsedim. "Noldu?" dedi uykulu bir sesle. "Bana yardım etmen gerekiyor" dedim heyecanla. "Ne konu da?" dedi yatmaya devam ederken.
"Doruk'la arkadaş olmak istiyorum. Ne giymeliyim?" dedim ciddiyetle. Uyuklayan gözleri kocaman oldu. Yatakta oturur pozisyon aldı. "Gerçek mi bu?!" dedi heyecanla. Kafa salladım.
Bağırmaya başladı. Sevinçten kalp krizi geçirecekti resmen. "Dur bi dakika," dedi bağırmayı bırakıp. "Neden bi an da böyle bir karar verdin?" dedi gözlerini üzerime dikip. "Bana çok iyi davranıyor,artık eskisi gibi değil" dedim emin bir şekilde.
"Emin misin?" dedi gözlerini kısıp. "Evet" dedim gözlerimi devirerek. Bakmaya devam etti. "Aaa hadi ama,yardım edicek misin?" dedim sessizliği bozarak. "Tamam,tamam" dedi.
"Ne giymeyi düşünüyorsun?" diye sordu. "Pantolon,bluz?" dedim sorar gibi. "Olmaz,elbise olsun" dedi sırıtarak.
"Abartı olmaz mı?" dedim telefonu bir yere sabitlerken. "Olmaz olmaz" dedi ikna eder gibi. İtiraz etmedim. Dolabımda ki elbiseleri tek tek ekrana göstermeye başladım. Hepsinde 'bu olmaz,bu mu giyilir?,daha abartı olsun' gibi şeyler diyordu.
En son kalan elbiseyi gösterdim. Gözleri kocaman oldu. "Mü-kem-mel!" diye ciyakladı. "Sonunda" dedim derin bir nefes verip.
Tamamen kombini ayarladıktan sonra telefonu kapattım.
Özel yerlerde giyerim diye almıştım. Bugün özel bir gün müydü? Bilemiyordum fakat içim içimi yiyordu.Hazırlandım. Ufak bir makyaj ve saçımı düzleştirdikten sonra çıktım. Abartılı olmuş gibi hissediyordum. Çiçekciye girip bir adet beyaz gül aldım. Kırmızı alsam farklı anlamlar yükleyebilirdi. Pembe alsam erkeğe uymazdı. En uygunu beyaz diye düşünüp beyaz aldım. Eğer birden fazla alsaydım abartı olabilirdi.
Neden çiçek diyebilirsiniz,fakat her zaman kadına mı çiçek alınmalı? Kadında erkeğe alabilir bence. Çiçeği aldıktan sonra markete gittim. Marketden ise 15-20 adet çikolata alıp çıktım.
Bunları koymak için kutu gerekliydi. Kutu almaya gittiğim de hep ya kalpli,ya da farklı şekillerde şeyler vardı. En uygun olan kare bir kutu alıp içine aldığım çikolataları özenle yerleştirdim. Son olarak kahve almak için her zaman ki cafeye gittim.
Ordan da iki bol kremalı sütlü ve tatlı kahveyi paket yapmalarını rica ettim. Bu sırada bir kalem ve kağıt isteyerek not yazdım. "Sevgili Doruk,lütfen çikolatalardan gün de en fazla 2 tane ye. Şişman bir partner olmanı istemiyorum." Yazarak kutunun içine koydum.
Kahveleri de aldıktan sonra arabaya binerek Doruk'un evine doğru yol aldım.
Kapının önüne geldiğim de durdum. "Sakin ol," diye fısıldadım kendi kendime. "Yalnızca küçük bir jest yapıyorsun. Doruk'la aranızı düzeltmek için ilk adım. Gerisi çorap söküğü gibi gelecek. Biraz muhabbet eder,kahve içer geç olmadan da çıkarsın"
Derin bir nefes aldım. Kapının zilini nazikçe çaldım. Üst kattan hızlı hızlı inen ayak seslerini duyunca kalbim daha hızlı atmaya başladı. Heyecandan terliyordum. Terleme, diye bağırdım içimden. Terleme, o kadar süslendin!
Ayak sesleri iyice yaklaştı. Kilidin açıldığını duydum ve kapı aralandı. Karşımda beni gördüğüne şaşırmış olan Doruk'un komik ifadesini bekliyordum. Bunu görmeye çok hazırdım.
Ancak karşımdaki Doruk değildi. Saçlarında tozpembe bir havlu,ağzında aynı renkteki diş fırcasıyla kapıyı açan kişi Aysu'ydu.
***
Selemeleerrr,tabii ki de bir yazar olarak bu kadar erken kavuşturur muyum? HAYIRRR. Neyse aşklarım,çiçeklerim,okurlarım sizleri seviyoruumm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşten Kaçmak
RomanceSelen Yıldırım ve Doruk Öztürk birbirinden ölesiye nefret ediyorlardır. Ama kader onları birleştirip durur. Peki ya birbirlerinden nefret etmeye devam mı edecekler yoksa kendilerini birleştirecekler mi?