Bölüm 28: iş yeri

192 24 16
                                    

Şaşkınca ne olduğunu algılamaya çalışırken Sancak ellerimi daha sıkı tutmaya başlamıştı. Çok sabırsız ve sert şekilde öpüyordu, dudaklarımı araladım. Öpücüğümüzü daha da derinleştirirken arada dudağımı ısırıyordu. Gözlerim kapalıydı ve beni öperken hafifçe gülümsediğini hissedebiliyordum.

"Sancak." Ben konuştuktan sonra ellerimi çok hafifçe tutmaya başladı.

"Hm?"

"İş yerindeyiz, her an biri gelebilir."

"Gelse de açamaz."

"Ama ikimiz buradayız. Yanlış anlayacaklar."

"Yanlış değil, doğru anlayacaklar. Müdür ve yeni çalışan depoda öpü-"

Elimle ağzını kapattım. Hafifçe tuttuğu için elimi çekmem daha kolay olmuştu. Hala bir elimi tutuyordu. Önce bana şaşırarak baktı. Sonra şaşkınlığın yerini sakinlik aldı ve gülümsedi. Elimi nazikçe tuttu ve dudaklarını avucumun içine dokundurdu. Sonrasında ağzından çekti ve bana tekrar yaklaştı, sanki hiç yakın değilmiş gibi. Nefesini yüzümde hissedebiliyordum, kurduğu göz teması fazla çekiciydi. Yüzüme yaklaşır gibi yaparak kulağıma yaklaştı. Önce bir nefes verdi, bu nefes tüm vücudumun karıncalanmasına yetmişti. Kulağıma biraz daha yaklaşarak fısıldadı.

"Seni öpmemi sevmiyor musun?"

Gözlerimi kaçırdım, çünkü böyle konuları konuşurken utanıyordum. "Seviyorum."

"O zaman neden her defasında kaçıyorsun? Hiçbir zaman beni sen öpmedin."

"Sen hatırlamıyorsundur."

"Seninle olan anlarımı asla unutmuyorum. Acaba bir deftere mi yazsam?"

"Deftere gerek yok. Aklına yaz yeter."

"Hm, hm evet öyle."

Tüm konuşma boyunca fısıldadıktan sonra kulağımın alt tarafına bir öpücük kondurdu. Onun öptüğü yer alev alırken o ise sırıtıyordu. Tekrar yüzüme yaklaştı, ben öpeceğini sanarken dudaklarını dudaklarıma sürttü ve geri çekildi. Birkaç adım uzaklaştıktan sonra dudaklarını yaladı.

"Bu hangi rujun?"

"Senin aldıklarından bir tane, eve gidince gösteririm."

"Hangisi olduğunu unutma sakın. Yoksa hepsini denerim."

"Dudağına mı süreceksin?" Gülerken ona baktım.

"Hayır, tadacağım."

"Ne?"

"Şimdi olduğu gibi, prenses. Şimdi gitmemiz gerek. Önce sen çıkabilirsin, ama makyajını düzelt derim."

"Neden, çok mu dağılmış?"

"Biraz." Gülümsedi ve odadaki aynayı bana gösterdi. Merakla aynaya yaklaştım ve kendimi inceledim. Rujum darmadağınıktı, cebimden bir peçete çıkarttım. Rujumu düzeltirken söyleniyordum.

"Yedin sanki, bu ne böyle? Sana nasıl geçmedi bu ruj?"

"Suratımı iyi incelemiyor musun?"

"İnceliyorum ama-"

Yüzümü ona çevirdiğimde onun da dudaklarının benim rujumla boyandığını gördüm. Gördüğümde dudaklarımdan bir kıkırtı kaçtı. Kendi rujumu temizledikten sonra onun yanına gittim.

"Seninkini de sileceğim."

Yüzüne uzanıp dudaklarını silmeye başladım. Silerken dudağının kanadığını fark ettim. Çok küçük bir yaraydı ama neden olduğunu merak ettim. Biraz daha yaklaşarak incelemeye çalışırken gülümsemesiyle gözlerimi onun gözlerine kilitledim.

SAF AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin