20. Bölüm ''Rüya.''

370 46 31
                                    

Uzun süredir içimde büyüyen özlem tüm mantığımı alt üst etti. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırarak gördüğüm şeyin gerçek olup olmadığını anlamaya çalıştım. Demirden bir kafesin içerisinde Ori vardı. Siyah beyaz tüylerini, sarı gözlerini nerede görsem tanırdım. Onu gördüğümü fark ettiğinde kafesin içerisinde çırpınmaya başladı.

Genç efendi gözlerimin dolu dolu olduğunu gördü. Yüzündeki ifadesizliğin benim duygularımın karşısında tarifi yoktu. Bedeninin etrafını saran herhangi güç dalgasını tam olarak göremiyordum ama odanın içerisinde gezen siyah dumanlar buna cevap gibiydi.

''Ori,'' dedim öne doğru atılarak. İstemsizce genç efendinin oturduğu tahta doğru ilerledim. Duygularımın mantığımı bastırdığı anlardan biriydi. Ori yaşıyordu, karşımdaydı ve kafesin içerisindeydi. İçimde kaynamaya başlayan güç onu kafesten çıkarmam için hareketlendi.

''Senin için önemli bir şey galiba,'' dedi genç efendi. Adımlarım onun otoriter sesine karşılık bıçak gibi kesildi. Bir elini ince çenesine yaslamış ve başını hafifçe yana eğmişti. Kırmızı gözleri karanlıkta ışık gibi parlıyordu.

''O benim ailemden biri,'' dedim yutkunarak. Bana ait olandan bahsetmişti, onu bana verecekti değil mi?

''Aile...'' dedi genç efendi. Sesindeki boşluk karanlıktan bir derindi. ''Bir aileye sahip olmadığını söylemişlerdi.''

Kalbimin oralarda bir şeyler parçalandı ve doğrudan kalbime battı. Sızısı tüm bedenim tarafından hissedildi. Kaynayan güç kendisini dışarı çıkarmak için bulunan duvarları yıkmaya çalışıyordu.

''Anne, babamın kim olduğunu bilmiyorum,'' dedim herhangi bir ifadede bulunmamaya çalışarak. Olabildiğince tepkisiz olmak istiyordum. Şu an karşımda kalenin, tarikatın efendisi bulunuyordu. Liderden bile daha üst seviyede birisine karşılık saygısızlık yapamazdım. Üstelik az önce alanın tamamını karanlığa bırakmış ve krallık askerlerini göndermişti. Bedeninde güç kullandığına dair en ufak dalgalanma bile olmamıştı bunu yaparken. ''Ama ailem olması için onlara ihtiyacım yok.''

Yalandı.

Beni büyüten, benimle büyüyen biri olmasına rağmen anne baba sevgisizliği her zaman bir yaraydı ruhumda.

''Hmm,'' dedi genç efendi. Mırıltısı odanın içerisinde karanlığa doğru yankılandı. Ori, bulunduğu yerden çıkabilmek için can atıyordu. Gagasıyla demirleri kırmaya, küçücük alanda uçmaya çalışıyordu. Yaptığı her fevri hareket ona zarardı. Kanatlarını demirlere çarptığında canının yandığını hissettim.

''Onu bulduğunuz için teşekkür ederim,'' diye lafa atladım. Daha fazla onun çırpındığını görmek istemiyordum. Her çarpışı içimi acıtıyordu.

''Kendisi geldi,'' dedi genç efendi. Yandan Ori'ye baktı ve tekrardan kan kırmızı gözlerini mavilerimle buluşturdu. ''Yasak Ormana girmeye çalışıyordu.''

Şaşkınlıkla baktım. Ori'yi en son ışınlanma geçidinde görmüştüm sonrasında peşimden geleceğini tahmin etmemiştim. Üstelik burası geldiğim yerden oldukça uzaktaydı.

''Nasıl?'' dedim. Ardından Ori'ye baktığımda konuşmaları duyduğunu gördüm. Çırpınmayı bıraktı ve gözlerini bana çevirdi. Benim peşimden gelmeye çalışıyordu. Bunca zamandır beni bulmaya çalışıyordu fakat ben onu bulabilmek için hiçbir şey yapamamıştım. Sadece iyi olması için dua etmiş ve yokluğuyla ilgili sızlanmıştım. Kırılan cam parçalarını bu sefer ben avuçladım ve kalbime doğru tuttum. Aramızdaki bağa güvenerek onun varlığını hissetmeyi beklemiştim.

YAŞAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin