BİR SON BİR BAŞLANGIÇ

3 1 0
                                    

ölüm neydi? Ölüm vücudundan akan kan veya atmayan kalp miydi? Hayır bunlardan hiçbiri ölümün tanımı değil. Ölüm bana göre sevdiklerinin acı çekmesini izlemek. Bu, vücudumda hissedebileceğim acıdan çok daha büyük ve çok daha ağır bir yük. Ölüm kendi hissettiğimiz acıdan çok dışardan gördüğümüzde hissettiğimiz acıyla eş değer. Çünkü yerde acılar içinde yatan biri 2 dakika içinde ölecekken biz onu gördüğümüzde hissettiğimiz acıyı ömrümüzün sonuna dek taşıyacağız. Bu acı hayatımızın bir parçası olacak, evet yaşamaya nefes almaya devam edeceğiz. Fakat köşemize çekildiğimizde bir ölüden farkımız olmayacak. Acı vücudumuzun her yerini kaplayacak, acı bize kim olduğumuzu ve nelerle karşı karşıya durduğumuzu hatırlatmak için orada bekleyecek.

Ancak bu acıyı bir güce çevirip ayakta dimdik durabilenlerin kazanacağı bir savaş bu. Ölüm savaşı ya da hayatta kalma mücadelesi...

Sahi ben kimim. Nadide Mansız...
sadece isminden ibaret olan küçük bir kız. Önünde durduğu binanın ve gördükleri altında ezilecek küçük bir kız ve tam 12 katlı binanın en üst katında atlamak için bekleyen genç bir çocuk vardı. Hayatına son verecek ve acılarının dinmesini sağlayacaktı yani o öyle düşünüyordu. Ben mi? Ben şuan hiçbir şey düşünemiyordum.

"Hayır"
"Polis çağırın, itfaiye çağırın atlayacak!"
"Gencecik çocuk..."

Arkamdan, arkamızdan gelen sesler....
Herkes bir ağızdan bağırıp sesini duyurmaya çalışıyordu. Biz ise susmuştuk sadece kafamızı kaldırmış ayağının yarısı boşlukta olan arkadaşımıza YAVUZ' a bakıyorduk. Kimsenin yukarı çıkacak gücü yoktu. Küçük bir kıpırdanma oldu yukarıda, yukardaki kıpırdanmayla Emre ve Meriç' in aynı anda öne atılmaları bir olmuştu. Fakat attıkları iki adımla oldukları yere çakıldılar.

Atlamıştı. Günler önce bu binanın tepesinde hayallerini anlatan kişi de oydu oysaki ama o hayallerini kurduğu tepeden hayallerini orada bırakarak atlamıştı. Kafamı aşşağı eğip düşüşünü izlememeye çalışmama rağmen kulağıma gelen ses tir tir titrememe sebep olmuştu. Dayanamadım, kaldırdım kafamı fakat son kez göremedim arkadaşımı. Son kez sarılıp kulağına "herşey güzel olacak" diye fısıldayamadım. Kalabalık çoğaldıkça ben daha da çok yerin dibine çekiliyordum sanki.

Ağlama sesleri birbirine karışıyordu. Feryatlar, çabalar boşunaydı. Gitmişti geri gelmemek üzere ve arkasında bıraktığı 7 beden onunla birlikte bu binanın temeline karışmıştı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Hissetmiştim. Bu son bir başlangıcın temelini atmıştı.

Varislerin başlangıcı , hayalleri olan masum bir insanın ölümüyle başlamıştı. Gördüğü tek damla kandan tiksinen kız, bir kan havuzunun ortasında duruyor sıradaki hedefini bekliyordu. Yönettiği topluluğun tüm iplerini eline almış arkasından ölüme götürüyordu herkesi. Kimse şikayetçi değildi.

Tam 7 kişiyle başladığımız çete şimdi ülkenin heryerine dağılmış durmak bilmez bir topluluğa dönüşmüştü. Amaçları, nedenleri, geldikleri yerler farklı olan insanların hedefleri aynıydı. Özgürlük ve adalet. "Özgürlük bedeninde hissettiğin tüm zincirleri kırmak, kendin için en iyisini istemektir." Demişti meriç. Biz o zincirleri kırmak için herşeyi göze almıştık ölümü bile

Ben, meriç , emre, derya, volkan , can ve cem birbirimiz için canımızı vermeye ve birbirimiz için can almaya yemin ettik ve ben bu yeminimden dönmeyeceğime ölümüme kadar bu yemini unutmayacağıma dair söz veriyorum.
Hepimiz birbirimiz, hepimiz özgürlüğümüz için...

Ay ışığının altında Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin