Kime: Cassie
Selam Cassie, yarın bize gelebilir misin ders çalışmak için?
Kimden: Cassie
Yarın cumartesi ve araba babamda oluyor, üzgünüm.
Bu ne resmiyet, dedim kendi kendime. Aramızdaki sorunların çözüldüğünü ve arkadaş olduğumuzu sanıyordum. Ama Castiel'den bahsediyoruz sonuçta, ne yapacağını tahmin etmek imkansızdır. Dün gelip benden özür dilemesi mesela; o kadar beklenmedikti ki.
Gruptan kimseyle tekrar konuşmadığım için, -elbette aramışlardı ama ben açmadım- yarın yapacak hiç bir şeyim yoktu ve Castiel ile birlikte zaman geçirme fikri hoşuma gidiyordu. Evet sadece birkaç gün geçti ve ben böyle oldum, Tanrı akıl sağlığımı korusun.
Şu an bir zavallı gibi Cas'i ikna etmeye çalışıyor olmam da ayrı bir konu zaten. Son noktayı koymak ve gelmesini garantilemek adına bir mesaj daha attım.
Kime : Cassie
Evinin adresini at, yarın saat onda seni alırım ve akşam bırakırım. Gerçekten ders çalışmaya ihtiyacım var, lütfen?
Aslında derse değilde sana ihtiyacım var? Kulağa o kadar garip geliyor ki. Anlayamıyordum, en önemli sorun da buydu zaten. Nasıl olurda bu kadar değerli biri olurdu benim için? Nasıl ve neden gülümsüyordum onu her düşündüğümde?
Castiel'den adresi ve kabul ettiğine dair mesaj gelince neden mutluluk dansı yapmak istemiştim ve içim sevinçle dolmuştu?
Bu ben değildim, böyle değildi Dean Winchester. Bu kadar çabuk etkilenip kalbini açmazdı insanlara.Bu çocukta ne vardı ki, böylesine farklı hissetmeme sebep oluyordu?
Sanırım cevapları kendi kendime bulmam pek mümkün değildi. Cassie'ye basit bir iyi geceler mesajı atıp yattım, sabah erken uyanmam gerekiyordu ne de olsa.
-
Sabah sekiz buçuk gibi uyanıp hizmetlilere haber verdim bir misafirim olacağını. Odamı toplamalarını ve güzel bir kahvaltıyı hazır bekletmelerini söyleyerek ceketimi alıp dışarı çıktım.
Arabama binerken haber vermek amaçlı mesaj attım Castiel'e ve birde bekletilmeyi sevmediğim için.
Kime: Cassie
Geliyorum, hazır ol. Seni ayıcıklı pembe pijamalarla görmek istemiyorum.
Sonra da, yüzümdeki gülümsemeyle arabayı sürmeye başladım. Evleri neredeyse şehir dışında denebilecek kadar uzaktaydı, sanırım insanlardan uzak durmak onların felsefesi gibi bir şeydi.
Yolun iki tarafında ağaçlar diziliydi ve etraf çok ıssız görünüyordu, nedense kendimi o korku filmlerinden birinde gibi hissettim.
Az ileride ahşap evi görünce arabayı durdurup kornaya bastım. Sadece birkaç dakika sonra Castiel verandaya çıkıp eliyle gel işareti yaptı. Niye beni çağırıyordu ki?
Aynı hareketi tekrarlayınca çaresiz arabadan inip eve doğru yürüdüm, vazgeçmiş falan olamazdı değil mi?
"Sorun ne?" diye sordum yeterince yaklaştığımda. Yüzündeki 'ne sorunu olacak?' bakışları eşliğinde "Babamla tanışman gerekiyor." dedi.
"Neden ki?"
Hem arabanın babasında olacağını söylemişti? Bu işte bir gariplik vardı.
"Seninle tanışmak için işlerini bekletiyor, acele et." deyip içeri girdi, farkında olmadan benim sorumuda cevaplamıştı zaten.
İçimdeki tedirginlik eşliğinde onu takip ettim. Gayet sade bir dekorasyona sahipti ev, tam Castiel'den beklenileceği üzere.
"Hoşgeldiniz Bay Winchester." dedi sevimli, hafif tombul bir adam.
"Lütfen," dedim. "Dean diye hitap edin."
"Pekala genç adam. Tahmin edeceğin üzere ben Castiel'in babasıyım ve onun tüm arkadaşlarıyla tanışmak görevim gibi bir şeydir. Kimlerle zaman geçirdiğini bilmek isterim."
Söyledikleri bana çok saçma gelsede "Tabiki," dedim "ilgili baba olmak bunu gerektirir."
Yüzündeki gülümseme büyüdü ve bir kaç saniye sonra "İyi birine benziyor" dedi Castiel'e dönüp.
Yok siz konuşun tabi, inceleme falan yapın hatta. Ben burda durur izlerim sizi.
"Öyle sayılır," deyip yanıma geldi Castiel. "Biz gidiyoruz." diye devam etti ve kolumdan tutarak beni kapıya doğru sürükledi.
Babası arkamızdan seslendi, "İyi çalışın, istediğin kadar kalabilirsin Castiel."
Dürüst olacağım, tek bir bok bile anlamamıştım. Adam ismini bile söylememişti ve aramızda bir kaç cümle geçmişti sadece. Bunun için mi işlerini ertelemişti yani?
Garip aile.
-
Arabaya bindik ve anayola çıkana kadar sessiz kaldım, Castiel ise tüm filmlerdeki o klişeliği hayata geçirerek pencereden dışarıyı izlemişti.
"Eee" dedim ona dönüp, yol zaten fazlasıyla boştu, dikkatli davranmama gerek yoktu yani. Zaten fazlasıyla mükemmel bir şoför olduğum için sorun da olmazdı, anlayın işte.
"Babam senden hoşlandı." dedi hala dışarıya bakarken.
"Gerçekten mi?" gülmemek elde değildi inanın bana.
"Pek bir sohbet etmedikte," diye toparlamaya çalıştım birkaç saniye ardından. O kısa tanışma faslı hala enteresanlığını koruyordu benim gözümde."Babam uzun konuşmaları sevmez zaten, bakar ve görür, dinlediğini iyi anlar."
Her ne kadar dediğini anlamamış olsam da "Pekala," dedim nefesimi sesli şekilde dışarı verip. "Sanırım bu iyi bir şey, değil mi?"
Mavilerini bana çevirip gülümsedi "Sadece iyi değil, bu mükemmel bir şey. Kolay kolay sevmez insanları."
Vay canına, Winchester cazibesi babayı da etkiledi demek.
Yine pencereye dönerken "Sanırım istediğini elde ettin," dedi. "Mary ile dışarı çıkmana izin verebilir, zaten sevgili kuzenim bunun için ısrar edip duruyor."
Söyledikleri kulağıma ulaştığında, kalbimde bir yerlerde hissettim, asıl istediğim bu değildi.
İstediğim Mary değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cool kids dont love //destiel ✔️
FanfictionDean Mary isimli bir kız için iddiaya girer, fakat kuzeni Castiel'den tamamen habersizdir. high-school au