sargı bezleri

44 16 13
                                    

Kuş sesleri duyuyordum ama ne hareket etmeye dermanım ne de mecalim vardı. Gözümü açmak bile ölümüne zor geldi o an. Kendimi biraz zorladım ama vücudumdaki birçok yerin ağrıyıp yanması ile tekrar hareketsiz kaldım. Alnımı kırıştırıp gözlerimi zorlukla araladım.

Gri tonların çok olduğu büyük bir odanın yatağında uzanıyordum. Yanımda bir sandalye ve sehpa vardı, bir de uzağımda olan küçük bir dolap. Havaya bakacak olursam açıktı ve güneş yeni doğuyordu. Oda güneşin turuncu ışığıyla kaplanmıştı. Karşımdaki saat 7:23 ü gösteriyordu. Odada benden başka kimse yoktu. İşin garibi benim buraya nasıl geldiğim hakkında hiç bir fikrimin olmayışıydı. Hayır tek gariplik burada değildi ben geçmişimi de hatırlamıyordum. Aklımda olan sadece ismimin Lavinya olduğuydu.

Doğrulmak için yataktan destek alacakken yüzüm büyük bir acı ile ekşidi. Üzerimde ince gri bir çarşaf vardı. Her yerim deli gibi ağrısa da güçlükle çarşafı omuz kemiğimin oradan aşağıya doğru indirmeye başladım. Bu esnada gözüm kollarımdaki birçok kesik, morarık ve yarabandına takıldı ve ayrıca sağ kolumda olan seruma.

Çarşafı bacaklarıma kadar indirdim. Üstümde iç kıyafetlerim, birçok sargı bezi ve yara bantları vardı. Vücudum tamamen kesiklerle doluydu. Acaba hatırlamadığım yaşamımda neler yaşamıştım. Çarşafı biraz daha aşağı indirmeye çalışırken kapı tıklandı.

Büyük bir hızla çarşafı boğazıma kadar çektim.
Hemen toparlanarak boğazımı temizledim "girebilirsiniz" dedim. Hemen ardından kapı aralandı. 23 yaşlarında siyah saçlı, koyu gözlü, beyaz tenli bir adam kafasını odanın içine doğru uzattı ve şaşkınlıkla yüzüme baktı. Odaya girip ardından kapıyı kapattıktan sonra deri cekedini koluna asıp yanımdaki siyah sandalyeye oturdu ve parmağındaki metal yüzük ile oyalanmaya başladı

Ben ona o da bir süre yüzüğüne baktıktan sonra derin nefes alıp konuştu "ne zamandır bu yatakta yattığını biliyormusun ya da geçmişini hatırlıyormusun" dedi aniden ve yüzüme bakmadan. Biraz daha toparlanıp derince iç çektim "hayır, bilmiyorum ve hatırlamıyorum" dedim. Kaşlarını çattı ve gözlerime baktı "yaklaşık 3 gündür uyuyorsun ve seni sürekli serum ile besliyoruz" dedi. Şaşırmıştım doğrusu ama aslında neye şaşıracağımı bilemiyordum bile. Karşımdaki adam elini uzattı yaralarıma rağmen ben de uzattığı elini kavradım. İlk adımı o attı "ben Zemher" dedi gülümsedim ve karşılık verdim "ben de Lavinya"

ellerimiz ayrıldı ama koyu gözlerini gözlerimden çekmedi bir türlü. Açık ve keskin yüzünü beynime kazıdım. Kaşları bir anda çatıldı ve eli siyah kot pantolonunun cebine gitti.  Telefonunu çıkarıp tuşlara bastı ve telefonu kulağına yaklaştırdı. O telefon ile ilgilenirken ben de hala adının Zemher olduğunu öğrendiğim adama bakıyordum. Kısa bir süre sonra telefon açıldı ve bir kadın konuştu "efendim abi" dedi telefonun karşısındaki kadın. Zemher ayaklanıp pencere kenarında durdu. "Ayça, Lavinya uyandı yemeğini getir ve serumu da bitmiş onu çıkar" dedi. Adının Ayça olduğunu öğrendiğim kız onay verdi ve Zemher de başını sallayıp telefonu kapattı ve pantolonunun cebine koydu.

Şüpheyle alnını kırıştırdı ve bana döndü "Ayça sana yemeğini yedirir sonra da çıkarız tamam mı" dedi başımı sallayıp merakla sordum "nereye gidicez ki ?" Dedim. Kafasını cama çevirdi ve yanıt verdi "gidince görürsün" bu lafına gözlerimi devirdiğim an kapı açıldı.

Uzun siyah dalgalı saçı ve beyaz teniyle Zemher i andırıyordu, aynı zamanda tamamen siyah giyinmesi ile de. Kahkülü, burnundaki ve kaşındaki piercing i dikkatimi çekmişti. Zemher gibi donuk bir yüzü vardı. Elindeki tepsiyi yanımdaki sehpaya koyup yanımdaki sandalyeye oturdu. Bu sırada Zemher arkasını bile dönmeden pencereden dışarıyı seyrediyordu. Ayça bana iyice yaklaşırken gülümsedi, şuan dış görünüşü aksine çok şirindi

~kardelen~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin