'Ve bütün dünya çiçek açarken bizim yüreğimize sonbahar düştü.....!'
~🌙💙~
Çektiği acının tarifi olarak sessiz bir hıçkırık koptu dudakları arasından. Canı hala çok acıyordu küçük hazelin. Ellerini hissetmiyor kucağına tutarak hala var olduğuna gözlerini inandırmaya çalışıyordu.
Minik elleri sarılıydı. Hiç acımadan tek tek kırılan parmakları özenle sarılmıştı. Oysaki onun hiç suçu yoktu. Konuşmamıştı. Hiç bir şey anlatmamıştı. Sadece yaşlı kadına sessiz olmasını işaret etmişti. Bedeli ise henüz acıya dayanamayan küçücük bedenine en ağır acıları almak olmuştu. Acımamıştı baba dediği. Hiç bir zaman acımamıştı. Lakin baba olmaya çok uzaktı o adam. O adam sadece salim ağaydı. Baba değildi.
Parmaklarında iyiye dair tek his yokken acı içinde yanıyordu her bir zerresi. Ağlamak istiyordu lakin gözleri artık çok ağrıyordu. Tozlanan üstünü bile çırpmaya korkuyor hatta kıpırdamamak için o sıcakta öylece oturuyordu. Koca kapı ne zaman açılır bilmiyordu. Lakin bu sefer kapının iç kısmında değil dış kısmındaydı kendisi. Bu sefer abisi dışarıda değildi içerideydi. Ve bu sefer abisinin gelmesini değil uyanıp kendisini bulmasını bekliyordu. Gidecek yeri yoktu. Gitmeye dermanı da yoktu. Oysaki arkasına bile bakmadan kaçıp gitmek istediği tek yerdi bu ev. Ama içeride en sevdiği vardı. Tek sevdiği vardı.
Bir göz yaşı daha aktı kucağına. Sarılı ve tozlu bandajı üzerine damlayan gözyaşı öylece durdu orada. Çekemedi elini. Kıpırdayınca acıyordu canı. Küçük bedeni ise acıya katlanamıyordu. Bir diğeri daha aynı yere damladı. Yine izledi öylece. Bir kaç dakika boyunca yakıcı güneşin altında o gözyaşlarını izledi. Yorgun düşen bedeni daha fazla dayanamıyordu. Kapanmak için can atan gözleri acıdan dolayı kapanmıyor geri açılıyordu. Oysaki küçük bedeni uykuya öyle muhtaç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑆𝐸𝑅𝑉𝐸𝑇
General Fiction"Size dönen bütün silahlara karşılık kendi canımı ortaya koyuyorum. Ve karnınızdaki bebeğin babası olmak istiyorum." ....... 'Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa ölürler...!' ~🌙💙~