17.Bölüm-Bitti

0 0 0
                                    

Yeni günümün başladığı buz gibi pistin ortasında Doruk dönüp duruyordu ve onun yanına gitmek yerine eve dönüp yatağımda saklanmak istiyordum. Bazenleri olduğu gibi benden önce gelmiş, ısınmaya başlamıştı. Dürüst olmak gerekirse, onun yanındayken aklımı başıma toplayamayacağımdan çekiniyordum. Dün olanlardan sonra sakinleştiğim söylenemezdi. Doruk'un sebep olduğu kafa karışıklığı, dün yaşananlar, anlamlandıramadığım yabancı duygular birleştiğinde verimli bir antrenman olmayacağı kesindi.

Doruk içeri girdiğimi görünce gülümseyerek başını eğdi ama onu görmezden geldim. Omuzlarım patlamaya hazır bir bomba gibi gerilmişti. Ellerimi sıkarak tırnaklarımı avucumun içine bastırdım. Muhtemelen hiçbir şey yaşanmamış gibi muhabbet etmemi bekliyordu ama bu olmayacaktı. İkimizin de kalbinin kırılmasına sebep olacak kadar öfkeliydim. Sinirimi ondan çıkarmamak için yapabileceğim en iyi şey onunla konuşmamaktı.

"Günaydın Selen ve Doruk" Maria, koyu kırmızı, suni deri çantasını pistin kenarına bırakarak sırıttı. Saçlarını örgü bir şapkanın altına gizlemişti. "Bu sabah hiç ayılmış hissetmiyorum. Antrenmana geçmeden önce bize birer kahve alabilir misin Doruk?"

Doruk başıyla onayladıktan sonra yüzüme bile bakmadan hızla buzdan çıktı. Ben de ısınmaya ara vererek Maria'nın yanına kaydım. Doruk dönene kadar Maria koreografiye ekleyeceğimiz ve henüz üzerinde çalışmadığımız hareketlerden bahsetti. Bunlardan biri Emre'yle benim için uygun gördüğü ama doğru düzgün çalışamadığımız manevralardan biriydi. Ölüm spirallerinden bir tanesi. Elbette teknik detayları vardı ama özetle hareket şu şekildeydi: Doruk'un tüm bedenimi kendi etrafında döndürürken ayaklarımdan tutması gerekiyordu. Bu sırada havada topaç gibi dönen bedenimi de buza denk getirmemeliydi elbette. Kontrolü kaybettiği anda kafam buza çarpar, muhtemelen oracıkta öteki tarafı boylardım.

"Bunun için erken değil mi?" diye sordum rahatsız bir şekilde

Maria'nın ince dudakları şaşkınlıkla aralandı. "Erken mi? Geç bile kaldık hayatım"

Yanağımın içini kemirmeye başladım. "Evet ama şu anda Doruk'la aramız yepyeni bir harekete geçecek kadar iyi değil. Bu spiral için gerekli güveni sağlayabilir miyiz bilmiyorum"

"İşte o beni hiç ilgilendirmez!" diyerek küçük bir kahkaha attı.

O sırada Doruk yanımıza varmıştı. Üçümüz de pistin soğukluğuna karşılık kahvelerimize sarılmıştık. "Aramız iyi değil mi?" diye sordu Doruk dudaklarını bükerek. Anlaşılan dediklerimi duymuştu.

Farklı bir şeyler gördüm o sırada onda. Saçlarının uçları normalden daha küt görünüyordu. Saçlarını kestirmiş olmalıydı. Ya da kendisi kesmişti. Bakışlarında yorgun bir hal vardı. Buğulu gözleri, göz altı morlukları yüzünden daha da ortaya çıkmıştı. Kalın kaşlarını çatmaktan alnında çizgiler belirmişti. Dudaklarına baktığımda göğsüm sıkıştı.

Konuşmadığımı fark ettiğinde bir soru daha sordu. "Bu dünkü mesele hakkında mı?"

Ne kadar uğraşsam da ses tonunu anlamlandıramadım. Dün olanlar hakkında ne hissettiğini bilmiyordum. Sorusu sitem içermiyordu. Alındığı da söylenemezdi. Şaşırtıcı bir şekilde alaycı da değildi. Daha çok cevabını merak eder bir hali vardı.

"Bu konuda konuşmasak nasıl olur?" diye önerdim. "Yalnızca antrenmana odaklanalım"

"Bazen çok dengesiz davranıyorsun Selen, seni çözemiyorum" İki parmağıyla burnunu sıkarken göz ucuyla Maria'ya baktım. Anne ve babası kavga eden küçük bir çocuk gibi sinmiş, bizi izliyordu.

Doruk'u beni anlamadığı için suçlayamazdım. Ben bile kendimi anlamıyordum. Bunu başarabilmem için bir geceden fazlasına ihtiyacım vardı ve ne bu vakte sahiptim ne de isteğe. Kendimle uğraşmaktan bıkmıştım. Söz dinlemeyen kalbimden de. Onu kontrol edemeyen zihnimden de.

"Bak," dedim sertçe. "Dün bir hataydı. Aysu'yla olduğunu bilmiyordum ve bölmek istemedim. Yalnızca sürpriz yapmak ve aramızdaki buzları eritmek istemiştim"

Doruk gözlerini kocaman açıp güldü. Histerik bir gülüştü. "Buzları eritmek isteyen birinin böyle davranacağını sanmıyordum. Dün gece seni aradım ve geri dönmedin bile"

"Uyuyordum. Sabah gördüm" Yalan. Aradığını görmüştüm ama ne konuşacağımı bilemediğim için cevaplamak yerine telefonu uzağa fırlatıvermiştim. Dakikalar sonra elime aldığımda koruyucu ekranında küçük bir çatlak vardı.

Yalan söyleme konusunda iyi olmadığım barizdi çünkü Doruk inanmış gibi görünmüyordu. Maria da aynı şüpheli ifadeye sahipti. İkisi de bana bilmiş bilmiş bakıyor, gülmemek için zor duruyor gibi görünüyorlardı.

"Zaman kaybediyoruz," dedim Doruk'un elini tutarak.

"Eğer konuşmak istiyorsan tüm günü burda geçirebiliriz" Benimle beraber buzun ortasına doğru kaydı. Bunu yaparken gözlerini bir an bile üzerimden ayırmadığını hissedebiliyordum. Pür dikkat hareketlerimi inceliyordu.

Başımı iki yana salladım. Göz teması kurmaktan kaçındım. "Yalnızca kaymak istiyorum"

Yarım sat sonra, kendimi daha az dokunmayı ve güvenmeyi içeren bir sporda partner olmamızı dilerken buldum. Tüm antrenman boyunca dokunduğu her noktaya küçük kıvılcımlar bırakmış gibi hissetmiştim. Her temas o alanda küçük elektrik kaçaklarına sebep oluyordu sanki. Dikkatim sürekli dağılıyor, odaklanmak için kendimi zorlamak durumunda kalıyordum. Ellerimizde eldivenler olmasına rağmen ilk defa karnımda kelebekler cirit atarken kayıyordum ve bu performansımı etkiliyordu.

Gözle görülür isteksizliğime rağmen Doruk ve Maria antrenmanın sonunu getirmekte niyetliydiler. Molalar haricinde hiç durmadan çalışmaya devam ettik. Doruk her mola sırasında benimle konuşabileceği halde Maria ile muhabbet etmeyi tercik etti. Tıpki ona söylediğim gibi, konuşmak istememe kararıma saygı gösteriyordu.

Ben pistte tek başıma dinlenirken yüzünde sıfır pişmanlık, sıfır tepki vardı. O sırada aramızı düzeltmek isteyip istemediğini merak ettim. Ona haksızlık ettiğimi düşünüyor olabilir miydi? Yoksa yalnızca soğuk davrandığım için pes mi etmişti? Bir parçam gelip konuşmaya çalışmasını ve bu meseleyi çözmemi istiyordu. Diğer parçamsa bunun bir faydasının olmayacağını, aramızda soğukluğun gerekli olduğunu söylüyordu.

Eğer ona karşı olan duygularımı dile getirirsem, her şey daha kötü olabilirdi. Ve duygularımı kabullenmediğim sürece bu ona karşı öfke olarak yansımaya devam edecekti. Bu yüzden derin bir nefes aldım. Doruk'un üstümde hiçbir etkisi olmadığı konusunda kendimi ikna ettim.

Dünya Şampiyonası'na kadar ona yalnızca bir partner gibi davranacaktım. Gıcıklık yapmak yoktu. Şakalar yoktu. Alfabe randevuları başlamadan bitmişti. Arkadaş olmaya çalışmak yoktu. Onunla vakit geçirmeye gittiğimde başka biri karşıma çıktığı için kıskanmak yoktu. Tamamen duygular ve kişisel sorunlardan arınmış bir şekilde çıkacaktık o yarışmaya. En azından ben böyle umut ediyordum. Göğsümün içinde fırtınalar estiren bu duygu denizini dizginlemenin tek yolu buydu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 21 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ateşten KaçmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin