iki

2.6K 98 29
                                    

Yan yana sırt üstü uzanıyorlardı. Neşe ne yaşadığını anlamaya çalışıyordu. Sadece acı çekiyordu. Hem fiziki hem ruhsal bir acı. Semih'e baktı. Ne yakışıklı adamdı? Ama tiksiniyordu ondan. Nefes nefese kaldığı için inip kalkan göğsünden, terlemiş ve dağılmış saçlarından, az önce hayal dahi edemeyeceği yerlerde gezen dudaklarından. Hepsinden tiksiniyordu.

"Keşke söyleseydin." Dedi Semih. Gözleri kapalı olduğu halde izlendiğini hissediyordu. "İlkin olduğunu yani."

  Neşe cevap vermedi. Yorganı üzerine çekti. "Senin için bir problem mi?" Diyebildi sadece.

"Hayır," Semih gülümsedi. "Hiç problem değil. Ama daha nazik olurdum."

"Gerek yoktu." Çok sert davranmamıştı zaten. Hatta Neşe'yi rahatlatmak için elinden geleni yapmıştı.

  Semih komidindeki telefonuna uzandı. Arama kısmını açıp kıza uzattı. "Numaranı ver. Sonra iban at bana." Dedi sadece. Semih'in de işin en nefret ettiği kısmı buydu. Aslında o da para vererek birileriyle birlikte olacak bir adam değildi. Ama son zamanlarda hayatında her şey yokuş aşağı gidiyordu.

  Sakatlığı, eski sevgilisi, kulüple problemleri. Bugün kafa dağıtmak istemişti.

"Acelesi yok." Dedi Neşe. Bunun bu kadar ağır bir şey olacağını düşünmemişti.

"Unutmadan halledelim." Semih telefonu verdi. Kız numarasını ve ibanını attı. "Ne kadar atacağım?" Dedi Semih.

  Neşe yerin dibine girmek istedi. Bir an her şeyden nefret etti tiksindi. Üniversite okuma hayalinden, verdiği emeklerden, ünibersite okuyabilmek için ailesine yalvarışlarından... Hepsinden. Belki de ailesi haklıydı onu üniversiteye yollamamakta. Belki de Neşe gerçekten de güvenilir biri değildi. Hak etmiyordu hiçbir şeyi. Mahcuptu, üzgündü, tiksiniyordu her şeyden.

"Peki." Dedi Semih onun sessizliği karşısında. Ve sonra kızın hesabıns olması gerekenden çok daha fazla bir para yolladı. 20bin attı hesabına. Bunu neden yaptığını da bilmiyordu.

"Bir kontrol et istersen." Dedi Semih. Ama Neşe hiç yeltenmedi. Öylece uzanmaya devam etti. Sonra ayaklandı, Semih'in özenle çıkardığı kıyafetlerini yerden toplamaya başladi. Üstünı giyindi.

"Nereye?" Diye sordu Semih.

"Gitmem lazım." Dedi Neşe. Ama nereye gideceğini de bilmiyordu. Bu saatte yurda giremezdi herhalde. Semih de ayaklandı. Giyindi. Aslında kızın gitmesini hiç istemiyordu. Bu sıralar yalnız kalmak, yalnız uyumak ona hiç iyi gelmiyordu çünkü.

"Ben bırakayım seni." Dedi. "Nereye gideceksin?"

"Yurda."

  Semih dudaklarını dişledi. Bir şey söylemesi gerekiyordu. "Bu saatte gitme. Sabah erkenden bırakırım ben seni."

  Mecburen kabul etti Neşe. Hiç istemeye istemeye. Ayakkabılarını çıkardı, tekrar yataga girdi. Yorganı çekti, uyumaya çalıştı.

   Sabah çok tatsız uyandı Neşe. Başı ağrıyordu, vücudu alışılmadık tepkiler veriyordu. Sağ tarafına döndü, yatak boştu. Etrafı dinledi ama  belli ki odada kendisinden başka kimse yoktu. Ne beklemişti? Adamın kendisini gerçekten de yurda bırakacağını mı? Telefonunu eline aldı. Ahsen'den onlarca arama ve mesaj vardı.

-inşallah düşündüğüm şey olmamıştır.

  Yazmıştı son mesajında. Cevap vermedi. Aceleyle çıktı otelden.

Ahsen'e sinirliydi.

Kendine sinirliydi.

Sarışına sinirliydi.

  Yurda vardığında Ahsen'in kendisini beklediğini gördü. Normalde bu saatte çoktan dışarı çıkması gerekirdi ama Neşe'yi çok merak etmişti. Kız odaya girer girmez sarıldı ona. Neşe ağlamaya başladı. Hıçkıra hıçkıra çok uzun süre ağladı.

"Niye dinlemedin beni?" Dedi Ahsen saçlarını okşarken. O da kendini suçluyordu. Yalnız bırakmamalıydı kızı. Ama Semih'in bu kadar aceleci davranacağını hiç düşünmemişti.

"Bu iş bana göre değil." Dedi Neşe. "Ben kendimi çok kötü hissediyorum."  Ağlamaya devam ediyordu. Ahsen saçlarını okşadı, onu sakinleştirmeye çalıştı.

"Her şey düzelecek. Biraz canın yanacak ama her şey düzelecek."

  O gün Ahsen dışarı çıkmadı. Çok can sıkıcı bir konu daha vardı ama bunu Neşe'ye nasıl söylerdi bilmiyordu.

"İdareden çağırdılar beni." Dedi Ahsen. "Dün gece tutanak tutmuşlar."

"Ne için?" Neşe korkarak sordu.

"Benim izin hakkım kalmamış. Sen de izin almayı unutmuşsun galiba." Dedi. Neşe'nin rengi attı, bembeyaz oldu. Hiç aklına gelmemişti izin almak.

"Beni atacaklar biliyorum. Zaten sıkıntı değil. Ev bakıyordum ne zamandır. Sen sadece uyarı alırsın ilk sefer olduğu için." Neşe kafa salladı. Cevap verecek bir halde değildi.

****

  1 hafta sonra her şey bambaşka ilerliyordu. Ahsen yurttan ayrılmış, giderken Neşe'ye birçok uyarıda bulunmuştu. Ateş ile bir daha asla görüşmemesini ve artık o geceyi atlatıp önüne bakmasını söylemişti.

  Ama Neşe bunu başaramıyordu. Aklından çıkaramıyordu. Gün geçtikçe kendini daha kötü hissediyor en rezili de yine de Semih'in yolladığı paradan harcamaya devam ediyordu.
Dönem bitmek üzereydi, ara tatil için eve dönmek istiyor ama asla cesaret bulamıyordu. Ailesinin yüzüne nasıl bakacaktı? Evet ailesi hiçbir zaman desyekleyici olmamıştı ama bu... bu öğrenilirse Neşe'nin sonu olurdu. Gitmemeye karar verdi. Tatilde çalışmak daha mantıklı olacaktı. Tekrar aynı kafede işe döndü.

  Cumartesi sabahı espresso makinesini henüz yeni açmışken geldi Semih kafeye. Tamamen tesadüfi ve beklenmedik bir anda gelişen bu karşılaşmaya ikisi de hazır değildi. Semih, Neşe'yi görünce afalladı. O gün sabah antrenörü acilen çağırdığı için kendisini Neşe'ye verdiği sözü unutmuştu. Aslında çok da gerekli değildi belki de ama nedense Semih kıza karşı bir miktar sorumluluk hissediyordu. Belki de özel hissetmişti. Birinin ilki olmak... pek sık başına gelen bir şey değildi. Bunun çok sığ bir düşünce olduğunu biliyor. Yine de düşündükçe kendini memnun hissetmekten alıkoyamıyordu.

"Merhaba." Dedi Semih. Neşe onunla göz göze gelmekten kaçınıyor bir an önce siparişini almak istiyordu. Yine de... gündüz gözüyle bir daha bakınca onun ne kadar yakışıklı olduğunu düşünmeden edemiyordu.

"Siparişinizi alabilirim."

  Semih anlam veremedi. Yanlış bir şey mi yapmıştı? Ya da kaba bir şey? Geceyi hatırladığı kadarıyla ne kabaydı ne de incitici. Aksine olabildiğince alan tanımaya çalışmıştı Neşe'ye.

"Peki." Dedi Semih. "Ben başka bir yerden alayım kahveyi." Neşe'yi daha fazla rahatsız etmemek için çıktı kafeden.

  Ama içi hiç rahat değildi.

  Neşe'nin de kafa karışıklığı olarak ondan kalır yanı yoktu. Numarası telefonunda kayıtlıydı ama bir kez bile ne o aramıştı ne de adam. Ömrünün sonuna kadar bir daha asla görmek istemiyordu onu.

  Elinde olsa bunu yapardı. Ama elinde değildi. Mesaiye kaldığı akşamların birinde yurda giriş saatini tekrar geçirince hissetmişti belki de onu aramak zorunda kalacağını. Çünkü tutanağı çoktan tutulmuş ve müdüriyet yurttan atılmasını onaylayan belgeyi çoktan imzalamıştı.

  Eşyalarını toparlarkne düşündü neler yapabileceğini. Belki biraz sakin olsa, daha mantıklı olsa Ahsen'i arardı. Ama Neşe ne sakindi ne de mantıklıydı. Semih'i aradı. Çok geçmeden açıldı telefonu.

"Beni gelip alır mısın?"

august // semih kılıçsoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin