"Apar topar kaldırdılar bizi, hem de net bir şey yokken! "
"Sızlanma Metehan, sızlanma. Biz askeriz görevimiz bu. Hem düşmanın nereden geleceğini bilemeyiz. Dikkat et!"
Diyerek uyardı dostunu Barlas. Ani bir hareketlenmeden şüphelenilmesi üzerine hızlıca dağa çıkmak zorunda kalmışlardı. Aradıklarını bulamayınca tıpış tıpış karargaha geri dönmek için yola koyulmuşlardı. Barlas ve Metehan her zamanki gibi diğerlerinden ayrı gidiyorlardı."Metehan."
"Söyle Barlas. "
"Sence de düşman tespit edilmesine rağmen kimseyi görmememiz şaşırtıcı değil mi? Yani madem kimse yoktu, bizkimi tespit ettik dağda? "
"Çok düşünme Barlas. Kışta dağdayız. "
"Ben de onu diyorum ya! " diyerek adımlarını duraklattı adam. Kaşları çatıldı ve konuşmaya devam etti.
"Madem karda kıştayız ve dağda kimse yok, biz nasıl birilerini bulduk? "
"Of Barlas, bi sus artık kafa mı buluyorsun benimle? Sen yine Demir'i özlemişsin. " diyerek konuyu dağıtmaya çalıştı Metehan. Dostunu iyi tanırdı, arada böyle saçma sorgulamalar yapardı doğrusu.
"Sorma Mete sorma... Geçen doğum gününde gördüm onu en son, kokusu burnumda tütüyor. Hem Ilgaz'ımı da çok özledim. Hemen izin gelse de gitsem yanlarına... "
"Benden de bir o kadar Barlas. Urazım... Canım oğlum... "
"Ne dersin Mete? Bir gün bizim çocuklarımızda bizim gibi olur mu? "
"Şimdiden kaynaşmaya başlamışlardır bence. Demir, Uraz'a abilik taslıyordur. Şerefsiz, tıpkı babasına benzemiş. " dedi ve hafif bir gülümseme bıraktı adam. Buruk bir gülümseme.
"Sensin lan şerefsiz! " sözleriyle dostunun şakasına ortak oldu Barlas.
Başlarına geleceklerden habersiz bir şekilde sohbet ederek ilerliyorlardı. Karagaha varmalarına yaklaşık 20 dakika kala etraftaki harabe bir evden, yüzü kapalı birinin görünmesiyle başladı her şey.
"Mete saklan! " diyerek bağırdı Barlas. Metehan ne olduğunu anlamadan yere eğildi ve nişan aldı.
Çatışma başlamıştı. Metehan yerde düşmana ateş ederken, Barlas dizinin üstüne çökmüş telsize bağırıyordu.
"Buradalar! Acil destek bekliyoruz, çok kalabalıklar! İki kişiyiz sadece! "
Barlas telsizle konuşurken Metehan düşmanları vurmaya başlamıştı bile. Fakat Barlas'ı koruyamamıştı. Dostu gözlerinin önünde, tam göğüsünden bir kurşun yemişti...
"Barlas! İyimisin Barlas! "
"Mete... Devam et... Durma... "
"Barlas konuş benimle! Seni kurtaracağım! Siktiğimin teröristlerine istediklerini vermeyeceğim! "
Barlas son nefeslerini veriyordu belki de, ama tek düşündüğü oğlunu ve karısını koruyabilecek bir iz bırakmaktı. Metehan'ınönüne siper oldu.
"Barlas çekil önümden! Barlas vurulacaksın çekil!
"Mete git. Kendicanını kurtar. Bunu... Bunu oğluma, Demirim'e ver... "
Boynundan künyesini çıkardı ve adama uzattı. Bu sırada karşıdaki düşmanlar Barlas'a sıkmaya devam ediyorlardı. Adamın ise tek düşüncesi, gözügibi baktığı oğluydu.
"Barlas... Hakkını helal et dostum... "
"H... Helal... Helal olsun..."
"Asla unutulmayacaskın Barlas... Asla... "
"Unutulsam da çok koymaz kardeşim... Vatan Sağolsun! "
Adam sözlerinden sonra derin bir uykuya çekildi. Ölüm onu sevdiklerinden kopardı. Bir gün şehit olacağının farkındaydı zatem, amabu kadar erken beklemiyordu.
Metehan gözünden damlayan yaşı hızlıca silerek dostunuhn cesedinden uzaklaştı. Koşmaya başladı.O gün orada Barlas ile beraber 3 kişi şehit olmuştu. 3 ailenin içine kor düşmüştü. 3 ateş yanmıştı. 3 kadın eşsiz kalmıştı. 3 çocuk babasız kalmıştı. Onlar ise unutulup gideceklerdi zaten. 3 şehit diyeceklerdi. Adları sadece Türk bayrağı olan mezar taşlarında olacaktı bundan sonra. Haber bültenlerinde 3 şehit olarak bilineceklerdi. Ne adları, ne yaşları, ne de yaşadıkları... Hepsi silinecekti. Ama hiçbiri öldüğü için mutsuz değildi. Hepsinin son sözü aynıydı.
Vatan Sağolsun!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜNYE
Teen FictionBxB Şehit oğulları Uraz ve Demir'in sorularının tüm cevapları birbirlerindedir